21 Mart 2015 Cumartesi

Ruh Sağlığı..

Ruh Sağlığı

Ruh Sağlığı

Ruh Sağlığı


Ruhsal bozukluklar, genel sağlık hizmetleri çerçevesinde dünyada olduğu gibi ülkemizde de önemli halk sağlığı sorunlarından biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Ruhsal bozuklukların birey, aile ve toplum açısından problemlere neden olduğu, beraberinde yasam kalitesini düşüren başkaca rahatsızlıkları içerdiği ve bu rahatsızlıkların somut olmayan, soyut kavramlar içerisinde yer aldığı görülmektedir. Bu durumlar ise, ruh sağlığının iyileştirilmesini ve iyileştirme yönünde verilen hizmetlerin verimliliğini ve sürdürülebilirliğini güçleştirmektedir. Ruh sağlığı; sosyal uyum ile içinde yaşanılan çevreye, sosyal yatırımlara ve ekonomik gelişmelere katkıda bulunan üretkenliğin, huzurun ve istikrarın vazgeçilmez bir parçasıdır. Ruh sağlığını teşvik edecek etkili planlar geliştirilmesi ve uygulanması, ruh sağlığı iyi ve üretken bir toplum inşa etmek için esastır.

Akıl ve ruh sağlığının bozulması psikoz olarak adlandırılır. Psikoz gelişimini birçok sebep etkilemektedir. Bunlar: yaş, cinsiyet, genetik, bebek iken beslenim tarzı, kişisel alışkanlıklar, meslek, medeni durum, beden sağlığıdır.

Beynin biyoelektrik faaliyetleri EEG ile ölçülebiliyor. Beyin görüntüleme depresyon ve panik bozukluk başta olmak üzere pek çok psikiyatrik hastalığın biyolojik boyutu hakkında bilgi verebiliyor.

Büyük değişkenlik sebebiyle, tedavi öncesinde psikotik kişiyle bir dizi görüşme yapılır. Bu görüşmelerde çevresel ve sosyal etkenler hakkında da bilgi edinilir zira bunların psikoz etyolojisinde önemli rol oynadıkları bilinmektedir. Tedavi genellikle ilaç tedavisinin yanı sıra psikolojik terapi de içerir. İlaç tedavisi antipsikotikleri içerir. Psikolojik terapi psikozun yoğunlaştığı noktalara, arka plana ve bireye göre büyük değişkenlik gösterebilir. Doğrudan birebir terapinin yanı sıra grup terapisi olarak da yürütülebilir.

Ve buna karşı gelişen ilaçlar antipsikotik (nöroleptik) ilaçlar başta şizofreni olmak üzere psikozların tedavisinde kullanılan ilaçlar.Temelde psikotik belirtilerle giden ruhsal ve organik hastalıkların sağaltımında kullanılan moleküllerdir. Sınıfın ilk temsilcisi klorpromazinin bulunuşu psikiyatride önemli bir kilometre taşı olup, önemli sayıda kronik psikiyatri hastasının hastaneler dışında veya evde bakımlarını olanaklı hale getirmiştir. İlk nöroleptik 1950 yılında tesadüfen etkisi fark edilen klorpromazindir. Daha sonraki 55 yıl boyunca birçok nöroleptik sentezlenmiştir.

Antipsikotiklerin temel etki mekanizması dopamin reseptör antagonizmasıdır. Bu yolla pozitif semptomları azaltırlar. Yine bu yolla istenmeyen ekstrapiramidalsemptomlara yolaçabilirler.

Antipsikotikler önce bulunan klasik ve daha yeni geliştirilen atipik antipsikotikler olarak ikiye ayrılabilirler. Klozapinin bulunuşuyla ortaya çıkan atipik moleküller farklı reseptör afiniteleriyle farklı bir kuşağı temsil etmektedir.

Fenotiyazin ve butirofenonlar gibi eski nöroleptikler klasik nöroleptik veya ilk jenerasyon olarak bilinir. Bu grubunun temel etki mekanizması dopaminerjik D2 reseptör blokajıdır.

Atipik (yeni) ve tipik (klasik) olmak üzere iki jenerasyon vardır. Klasik nöroleptikler şizofreninin pozitif semptomlarına (deliryum,halüsinasyon) daha etkilidir. Atipik nöroleptikler ise, klasik nöroleptiklere cevap vermeyen negatif semptomların (hislerin küntleşmesi, sosyal geri çekilme) giderilmesinde etkilidir.

Uzun süre kullanımlarında çeşitli yan etkilere sebep olabilirler.Yan etki profillerinin göreceli daha avantajlı olmasıyla atipiklerin klinik kullanımları gittikçe daha da yaygınlaşmaktadır.

Atipik antipsikotikler:

Klozapin, Risperidon, Olanzapin, Ketiapin, Amisülprid, Ziprasidon, Aripiprazol’dür.Antidepresan, deprsyon ya da distimi gibi rahatsızlıkları dindirmek için kullanılan psikiyatrik ilaç, besin maddeleri veya bitkisel maddeler(ot, yaprak, meyve) için kullanılan terimdir. Monoamin oksidaz inhibitörü, trisiklik antidepresan ve seçici serotonin geri alım inhibitörü türü ilaç grupları antidepresan ilaç gruplarıdır.

Antidepresanların çoğunun etkisi kendini zamanla gösterir ve genellikle haftalar, aylar ya da yıllar boyunca alınmaya devam eder. Stimülanlarda ve hemen öforik etki gösteren ilaçlardan ayrılırlar. Antidepresanlar, depresyonun dışında anksiyete bozuklukları, bipolar bozukluk, obsesif kompulsif bozukluk, yeme bozuklukları ve kronik ağrı içinde kullanılır. Düşük dozlu antipsikotikler ve benzodiazepin gibi diğer ilaçlar antidepresan olarak görülmese de depresyon için kullanılmaktadır.

Elektrokonvülsif terapi (EKT) veya elektroşok tedavisi bir hastalığın tedavisi amacıyla, beyinden elektrik akımı geçirilerek suni epilesi nöbeti ortaya çıkarılmasına dayanan bir tedavi yöntemidir.

Elektroşok, hastanın şakaklarına tatbik edilen elektrotlardan belirli bir elektrik akımının belirli süre içinde (yarım sn gibi) geçirilmesinden ibarettir. Aç karına, idrar boşaltıldıktan sonra yapılır. Elektrik akımı verildiği anda, tipik elektroşok krizinde şuur derhal kaybolur ve akım geçtiği sürece elektrik akımının direkt uyarmasına bağlı genel bir kasılma görülür. Bundan sonra tipik sara nöbeti ortaya çıkar. Nöbeti müteakip kısa süreli bir şuur kaybı devresi vardır (3-5 dk). Elektroşok tedâvisi sırasında bâzı arzu edilmeyen neticeler olabilir. Bunların başında kol ve bacaklarda kırıklar, çıkıklar, omurgada kırıklar, çene çıkıkları ve nefes alamama gelir. Fakat bunlar oldukça nadirdir. Hastanın dilini ısırmasını önlemek için önceden ağzına bir lastik parçası veya bez tampon vermek iyi bir uygulamadır.

Bir elektroşok kürü, umumiyetle haftada üç defa yapılan yedi şokluk bir seri olmakla beraber, bu miktarın tayini ancak hastalığın seyrine bağlıdır. Elektroşok tedavisinin bugün en çok faydalı olduğu hastalıklar şizofreni ve bilhassa intihar riski yüksek olan majör depresyondur. Şizofrenideki tesiri genellikle geçici olmaktadır. İntihar tehlikesi olan ağır depresyonlarda ani bir iyileşme yapabilir. Elektroşok tedavisinin iyi tarafı ucuz olması ve hastaların hastanede yatma sürelerini kısaltmasıdır. Zannedilenin aksine tehlikesi azdır ve tedavi esnasında hasta hiçbir şey hissetmemektedir. Yalnız yaşlı hastalara, kalp rahatsızlığı olanlara tatbik edilmemelidir.

Son olarak da iyi akıl ve ruh sağlığı sahip olmaktan ziyade, yaptığınız şeylerdir. Akıl ve ruhsal olarak sağlıklı olmak için kendinize değer vermeli ve kendinizi kabul etmelisiniz. Bunun için de;
  • Kendinize bakmalı ve kendinize önem vermelisiniz. Kendinizden nefret etmemeli, kendinizi sevmelisiniz. Vücut sağlığınıza önem vermelisiniz.
  • Sağlıklı yemeli, iyi uyumalı, egzersiz yapmalı ve hayatın tadını çıkarmalısınız
  • Kendinizi kendiniz olduğunuz için değerli hissetmelisiniz. Varlığınızı kanıtlamak zorunda değilsiniz, zaten varsınız.
  • Kendinizi akılcı yollardan yargılamalısınız. Kendinize, ’Yaptığım herşeyde mükemmel olmalıyım’ gibi, imkânsız hedefler seçmemeli ve bu hedeflere ulaşamadığınız zaman kendinizi cezalandırmamalısınız.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder