24 Mart 2015 Salı

Epifiz Bezinin Tam Olarak 3. Göz Olduğunun Kanıtı..

Epifiz Bezinin Tam Olarak 3. Göz Olduğunun Kanıtı

pineal
Sizi ruhsal boyutlara bağlayan bir üçüncü göze sahip olmanız gerçekten mümkün mü? New Age (Yeni Çağ) topluluğu epifiz bezinden önsezi organı ve vücut ile ruh  arasındaki bağlantı noktası olarak bahsediyor, ama çok az insan aslında epifiz bezinin gerçek bir göz olduğunun farkına varmış durumda.
Epifiz bezi (pineal gland) bir bezelye büyüklüğünde beynin geometrik olarak tam orta noktasında yer alan ve “pinecone”- “çam kozalağı” ile bağlantılı olarak latin “pine”- “çam” kökünden gelmektedir. Çam kozalağı sembolü Sümer, Yunan ve Roma geleneklerinden Vatikan’ın  “Court of the Pine Cone” – Çam Kozalağı Mahkemesi’ne ve papanın asasına kadar antik dünyanın her yerinde görülüyor.
Yüksek derecede psişik ve ruhsal bir değer olarak hayli yüceltilmektedir. Bindiler (hindu kadınlarının alnındaki noktalar) Hindu kültüründe ruhsal uyanıklık konusunda epifiz bezinin önemini göstermek için bir yol olarak ifade edilir. Birçok eski kültür neden epifiz bezi sembolizmine kafayı takmıştır? Cevap belkide epifiz bezinin içinin biyofiziksel analizi yapıldığında bulunacaktır.

 Epifiz bezinin içinde ne var ?

Kertenkelenin derisinin altında kafatasının içinde ışığa duyarlı bir “üçüncü göz” yatmaktadır. İnsan beynindeki kemikle örtülmüş, hormon salgılayan epifiz bezi ile evrimsel olarak eşdeğerdir. İnsan epifizine ışığın doğrudan pineal2erişimi engellenmiştir, ama kertenkelenin “üçüncü gözü’nde” olduğu gibi geceleyin melatonin hormonunda artan bir salgılama görülmektedir. Zorlu olan iş, sentezi düzenleyen ve melatonin salgılayan mekanizmayı anlayabilmektir. Epifiz bezi “zihnin gözüdür”.  Dr. Cheryl Craft, Ph.D.,  Southern California Üniversitesi Hücre ve Nörobiyoloji Departmanı Başkanı, “Parçalanıp incelenen sürüngen’in epifizi aynı şekil ve doku ile bir göze çok benzemektedir.”
Büyüleyici olan şey, epifiz bezinin iç kısmının çubuk ve konilerden (rods and cones) oluşan retinal bir dokuya sahip olması ve çubukların(ışık alıcıları) iç kısımlarının aynen gözde olduğu gibi olması ve hatta görme merkezi ile bağlı olmasıdır. Dr. David Klein,  “Retinadaki ışık alıcıları epifiz bezindeki hücrelere çok fazla benzemektedir.” Hatta gözde olduğu gibi vitröz(camsı) sıvıya da sahiptir.
Science News’te bulunan bir makale aşağıdaki durumu açıkladı:
“Retina ve epifiz bezi öncelikli olarak vücudun harici ışığı tanıması ve çok yönlü işlemesinden sorumludur. Yakın zamanda memelilerdeki bu iki organın ortak olandan biraz farklı olduğu görüldü ve sonucunda ayrı gruplardaki bilim insanları tarafından araştırılmaya başlandı. Ama şuan yeni bir araştırmacı topluluğu çarpıcı benzerlikler keşfediyorlar. Bu da her iki alandaki araştırma çabalarını hızlandırıyor. Bulguları epifiz bezinin modern göze evrimsel olarak öncü olduğunu önermektedir. Retinal ritmin epifiz bezinden bağımsız olduğu ortaya çıktığında, bilim insanı grupları birlikte çalışmaya başladılar. Işık alıcıların varlığını da içerecek şekilde iki organ arasındaki şaşırtıcı benzerlikleri keşfettiler.
Buna ek olarak, Experimental Eye Research’te yayınlanan bir çalışma şunu açığa çıkardı; “Her ne kadar memelilerdeki epifiz bezi dolaylı bir şekilde ışığa duyarlı olarak nitelendirilse de, retinada ışık algılama işlevine karışan proteinlerin epifiz bezindeki varlığı memeli epifiz bezinde doğrudan fotik olayların gerçekleşebileceği olasılığını ortaya çıkarıyor.
Binlerce yıldır üçüncü göz olarak adlandırılan bir organın gerçekten, işlevini yerine getiren bir gözün ihtiyaç duyacağı tüm bileşenlere sahip olması bana komik bir tesadüf gibi geliyor. Eskiler “üçüncü göz” hakkında konuştuklarında neden bahsettiklerini biliyor olmaları olasıdır. Tüm bunların üzerinde, epifiz bezi ayrıca “The Spirit Molecule” “Hayalet Molekül” rumuzlu DMT olarak bilinen bir kimyasal salgılamaktadır.
DMT’nin uyku sırasında, ruhsal ve gizemli deneyimler sırasında ve ölüm sırasında salgılandığına inanılır.  Mideye girdiğinde diğer tüm uyuşturucu ilaçların ötesinde en güçlü halüsinojenik etkiye sahip bir kimyasal bileşene sahiptir. Bize tüm manevi deneyimleri verdiği düşünülen molekül tesadüfe bakın ki epifiz bezinde bulunmaktadır.
Fransız filozof  René Descartes (1596-1650) epifiz bezini yazılarında vurgulamıştır. Epifiz bezini ruhun koltuğu olarak ve ruhun işlevlerini doğrudan uyguladığı vücut kısmı olarak dile getirmiştir. Ruhun ve vücudun etkileşimde bulunduğu merkez noktası olduğunu ve ilahi mesajları aldığımız yer olduğunu iddia etmiştir. Hatta İsa Matta 6-22’de şöyle der: “Bedenin ışığı gözdür. Gözün tek bir şeye bakıyorsa, bütün bedenin aydınlık olacaktır.”, yani ruhani bir gözün olduğu fikri yeni bir fikir değildir.
Bu epifiz bezinin diğer boyutları gören manevi bir göz olduğuna bir kanıt değildir fakat gerçek bir göz olması için biyolojik potansiyele sahip olduğuna dair bir kanıttır. Bu yüzden şuan epifiz bezinin aslında üçüncü göz olduğunu saptayacak somut bilimsel delillere sahibiz ve artık neden evrildiğinin ve herhangi bir ruhsal mana amacıyla hizmet edip etmediğinin üzerinde kafa yorabiliriz.
pineal3
Örneğin, vücut dışı deneyime sahip birçok insan, epifiz bezinin bulunduğu gözlerinin arasında ya da başlarının arkasında konumlanan gümüş bir kordonun ruhlarını fiziksel vücutlarına bağladığını bildirdiler. Fiziksel bedenimizde bulunan ve üst boyutlara erişime sahip olan astral bedenimiz(ruhumuz), psişik ve ruhsal alemlerden foton ve görüntü formunda bilgiyi alıp sonra epifiz bezindeki çubuk ve koniler tarafından işlenen bilgiyi gümüş kordon ile görme merkezine gönderiyor olabilir mi?  Epifiz bezi biyolojik göze görünmeyen dünyalar için küçük bir televizyon mudur? Bilimsel ispatlarla birlikte bu bez göz gibi işlev gösterebilir, şimdi bu yolları yoruma açıyoruz.
Ne yazık ki, epifiz bezi ağır metaller ve florürden dolayı kireçlenmektedir. Bu yüzden epifiz bezinin biyolojik fonksiyonu olan melatonin (uykuyu düzenleyen hormon) salgısı kısıtlanabilir ve sahip olacağı psişik ve manevi fonksiyonlar engellenebilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder