27 Ekim 2014 Pazartesi

ZİHİN AÇICI KÜR

"ZİHİN AÇICI KÜR (ŞERBET) TARİFİ 
 Malzemeler: 1
 adet keçiboynuzu 1 avuç kara erik 1 avuç kara üzüm 1 adet siyah incir 1 avuç böğürtlen 1 litre su ½ limon Harnut pekmezi Tarçın Zencefil Karanfil Hazırlanışı: Malzemeler karıştırılıp kaynatılır.Yeterince soğuyunca afiyetle içilir."

25 Ekim 2014 Cumartesi

Bunları bilin!.

"1) Gözlüğünüzün vidası çok çabuk çıkıyorsa vidayı takmadan önce, vidanın gireceği deliğe renksiz oje damlatın. Vidayı öyle takın.
2) Satın aldığınız ayakkabılar ayağınızı sıkıyor ise onları bir kaç dakika buhara tutun.
3) Makasınızı bilemek istiyorsanız, zımpara kağıdı kesin.
4) ISLANIP BOZULAN TELEFON YA DA KAMERALARINIZ Telefon veya kameranız suya düşmüş veya ıslanmış ise pilini çıkarın ve pirinçle dolu bir torbada birkaç gün bekletin. Pirincler suyu ve nemi emeceğinden telefonunuz tekrar çalışacaktır.
5) Mobilyaların yerlerini değiştirdiğinizde halıların üzerinde iz bırakır.
Bu izleri yok etmek için izlerin üzerine bir parça buz koyun ve erimesini bekleyin. Daha sonra üzerinde elektrik süpürgesini gezdirin. İzden eser kalmadığını göreceksiniz.
6) Fermuarlı giyeceklerinizi çamaşır makinesine koymadan önce kapalı olup olmadığını kontrol edin. Açıksa zedelenebilirler.
7) Üst üste koyduğunuz bardaklar yapışıp çıkmıyorsa bir leğenin içerisine koyun.
Üstteki bardağın içerisine buz koyup leğenin içerisine yavaş yavaş sıcak su koyun.
Bardakların kolayca çıktığını göreceksiniz.
Satın aldığınız plastik ve cam eşyalarin üzerine yapıştırılan etiketlerden kurtulmak için etiketin üzerine yemeklik margarin sürün ve 15 dakika bekletin.Bir bez ile ovalayıp yıkayın.
Üzerinde hiç bir leke ve çizilme oluşmayacaktır.
9) Ütü yapmayı kolaylaştırmak ve süreyi azaltmak için ütü masasının kılıfının altına alüminyum folyo koyun.
Sıcağı geri yansıtacağından ütü yapmak daha kolay olacaktır.
10) Bez pabuçların temizlenmesi sorun oluyor ise pabuçları bir yastık kılıfının içerisine koyun.
Kılıfın ağzını kapayın ve çamaşır makinasında yıkayın.Yeni gibi olacaklardır.
11) ARI ve SİVRİSİNEK SOKMALARI İÇİN Kesme şekeri hafif ıslatın, sokulan kısmın üzerine hafifçe bastırın zehiri alır ve kaşınmayı şişmeyi önler.
12) Eğer ayaklarınız çok ısınıp şişiyorsa onları saatlerce sıcak suda bekletmeyin, aksine kolonya ile ovalayın. Bilekleriniz ve ayaklarınız şişmeyecektir.
13) Eğer ayaklarınız çok hassas ise, sıcak havalarda şikayetleriniz artıyorsa, her sabah bir kaç damla hakiki zeytinyağı ile ovalayın.
14) Pamuklu giysilerinizin çekmemesi için ilk yıkamada bir gece soğuk suyun içerisinde bekletin, sonra yıkayın, çekmeyeceklerdir.
15) Dirsek ve topuklarınızın sertleşmesini istemiyorsanız, bir dilim limon ile ovun. Böylece yumuşacık olacaklardır.
16) Yeni bir tava satın aldığınızda ilk önce içinde bir miktar içilebilir elma Sirkesi ile kaynatın. Bu işlem ilerde kızartmalarınızın tavaya yapışmasını önleyecektir.
17) Cevizle dost olun. İçindeki yağ beyin hücreleri için çok yararlıdır. Kan şekerini düşürdüğü için şeker hastalarına da uzmanlar tarafından tavsiye edilir.
18) Duvarınıza çivi çakacağınız zaman işaretlediğiniz yerin üzerine çapraz bant yapıştırın. Çiviyi öyle çakın. Böylece duvarın alçısını çatlatmamış olacaksınız.
19) SARIMSAK KOKUSU Ellerdeki sarımsak kokusunu çıkarmak için avucunuza biraz himalaya tuz alıp, hafifçe nemlendirdikten sonra iyice ovalayın. Kostiksiz hakiki Sabunla da iyice yıkarsanız sarımsak kokusunun çıkmış olduğunu göreceksiniz.
20) Cevizlerin kabuklarını kolayca açabilmek için onları bir gece tuzlu suyun içerisinde bekletin. Böylece içleri de dağılmayacaktır.
21) KAVUN KOKUSU Buzdolabındaki kavun kokusu son derece rahatsız edicidir. Bunu gidermek için, dolaba içilebilir sirke ile ıslatılmış bir peçete koymanız yeterli olur.
22) SOĞAN KOKUSU Pek çok kişi pişmekte olan soğanın kokusundan hayli rahatsız olur. Bunu önlemenin çok kolay bir yolu var: içine bir-iki karanfil atmak.
23) TUZLU YEMEK Yemeğin tuzunu fazla kaçırdıysanız, tencerenin dibine birkaç dilim çiğ patates koyup pişirin. Yemeğin tuzu çekilecektir.
23) BALIK KOKUSU Bıçağınızdaki balık kokusunu çıkarmak çok zordur. Fakat, kuru bir beze bir parça karabiber ekerek bıçağınızı iyice ovarsanız hemen çıkar.
24) BALIK YERKEN KOKUSU ELİNİZE SİNMEMESİ İÇİN Balığı yemeye başlamadan önce elinizi limonla silerseniz. elinize balık kokusu sinmez. Yıkayınca balık kokusunun elinizde olmadığını göreceksiniz. Aslında bıçağınıza da bu yöntemi tatbik edebilirsiniz.
25) BALIK PİŞİRİRKEN Balıkları kızartmak üzere yıkadıktan sonra kurulamanızda fayda var. Bu surette balığın una ve yumurtaya daha iyi bulanmasını sağlamış olursunuz.
26) KİRLİ ELLER Eliniz katran gibi yapışkan bi madde ile kirlenmiş olabilir. Önce vazelinle güzelce silin. Ardında da Kostiksiz hakiki sabunla yıkayın. Katrandan iz kalmaz.
27) ÇAMUR LEKESİ Çamur henüz kurumamış ise, ipekli ve yünlü kumaşlarda iyice kurumaya bırakılmalıdır. Sonra çamur sert bir fırça ile fırçalanır ve sirke sürülür.
28) CAM SİLERKEN Camlarınızı silerken suyun içine biraz tuz koyarsanız hem daha kolay temizlenir hem de tertemiz, pırıl pırıl olur."

23 Ekim 2014 Perşembe

Alzheimer hastalığı!..

"Günümüzde, bunamanın en fazla görülen sebebi, Alzheimer hastalığıdır. Bu hastaların beyinlerinde aşırı miktarda amiloid (bir çeşit protein) birikir. Bu durum, hastalığın sebeplerinden biri kabul edilmektedir. Beyindeki amiloid birikimi, kandaki yüksek yağ seviyesiyle yakından bağlantılıdır. Yüksek kolesterolde beyinde sözkonusu birikim artmaktadır. Bu noktada, beslenme alışkanlıklarının kandaki yağ nispetine olan tesiri dikkate alınmalıdır. Bu hususta problemi olan kişilere, önce kolesterolce düşük diyet verilerek kan yağı seviyeleri gözlenir, daha sonra gerekirse ilâç tedavisi uygulanır.

Unutkanlık riski yaşın ilerlemesiyle artar. Zihnin yakın çevre ve toplum meseleleri üzerinde pozitif yönde sürekli aktif olması bu hususta bir tedbirdir. Sosyal faaliyetlerde bulunma, çeşitli konularda sürekli okuma, yabancı dil öğrenme unutkanlık riskinin azaltılmasında önemlidir. Zihin faaliyeti fazla olan, okuyan, yazan, beyin jimnastiği yapan kişilerin beyin fonksiyonlarının daha iyi korunduğu ve bu kişilerde unutkanlığın daha az geliştiği çalışmalarla ortaya konmuştur.

Okuma, ezberleme, tefekkür ve zikir

Kur'ân-ı Kerîm'in ilk nazil olan âyetinde mealen "Oku!" buyrulur. Ayrıca değişik âyetlerde zihnin-beynin dinamik özelliklerinin işletilmesi sürekli vurgulanır. Dinî eğitimde ezberlemeye ve hafızanın aktif çalıştırılmasına dâir pek çok misâl vardır. Bunlardan en dikkat çekici olanı hafızlıktır. Namazda ve diğer ibadetler esnasında okunacak âyet ve duaların ezberlenmesi ve belli aralıklarla tekrar edilmesi de bu kabiliyeti pekiştirir.

Kur'ân ve hadîslerde tefekkürün teşvik edilmesi, beyin-zihin fonksiyonlarının daha ayrıntılı işletilmesi açısından önemlidir. Nitekim bir hadîs-i şerîflerinde Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) mealen; "Bir saat tefekkür, bin sene nafile ibadetten hayırlıdır." buyurmaktadır. İslâm'da teşvik edilen tefekkür, sadece ânı değil, geçmiş ve geleceği, hâdiselerin gerisindeki hakikatleri, Yüce Yaratıcı'nın sonsuz ilim ve kudretini anlamayı da gerektiren çok cepheli bir ameliyedir.

Namazı, İlâhî huzurda olduğu şuuruyla eda etmek de bir tür tefekkürdür. Bazı kaynaklarda, çok ve düzenli zikir yapmanın (Rabb'imizi hatırda tutma, her ân anmaya çalışma) da İlâhî bir rahmet ve hediye olarak duygulara ve zihne bereket vesilesi olduğu belirtilir. Kalb ve vicdanları huşyar, ruhları hayır istikametinde sürekli faal olanlarda unutkanlığın daha az görüldüğü hatırlanırsa, esas itibariyle insanın mânevî eğitimle insan olduğu, Cenab-ı Hakk'ın (celle celâluhu) da bu tür kişilere rahmetiyle farklı muamele ettiği daha iyi anlaşılır.

Harama nazar

Harama nazarın İslâm'da yasaklanması, diğer hikmetlerinin yanısıra, bakma-seyretme ile hafıza arasındaki yakın münasebete de işaret eder. İmam Şafii (ra): "Harama nazar, unutkanlık verir." diyerek bu hususa dikkatleri çekmiştir.

Frengi ve AİDS gibi cinsel yolla bulaşan bazı hastalıklar beyindeki tesirlerini, bunamaya kadar varan rahatsızlıklarla gösterir. Bu tür hastalıkların özellikle gayrimeşru münasebetlerle bulaştığı hatırlanırsa, İslâmiyet'in fuhuş ve zinayı yasaklamasının bir hikmeti daha ortaya çıkmış olur. Ortaçağ'da Avrupa'yı kırıp geçiren frengi salgınları İslâm ülkelerinde görülmemiştir. Günümüzün vebası kabul edilen AİDS de ülkemizde oldukça düşük seviyelerdedir. Bu hastalıklardan korunmamızda mânevî değerlerimiz bize eşsiz bir koruyucu kalkan olmuştur.

Çok yeme

Bunamanın bir sebebi olarak gösterilen, beyinde aşırı amiloid birikimi ve bunun kandaki yüksek yağ seviyesiyle bağlantısı, az yeme tavsiyesinin ne kadar hikmetli olduğunu ortaya koymaktadır. Kan lipid seviyesinin yağlı yemek ve şişmanlıkla yakın münasebeti vardır. İslâm'da fazla yemek ve buna bağlı olarak şişmanlık hoş karşılanmamıştır. Az yemenin, beyin fonksiyonlarının korunmasındaki müspet rolü, araştırılması gereken bir husustur.

Alkolün yasaklanması

Alkol kullanımı; unutkanlık ve bunamaya sebep olabilmektedir. İslâm memleketlerinde alkol tüketimi Batılı ülkelere kıyasla düşük seviyelerdedir.

Efendimiz'in (sallallahu aleyhi ve sellem) "Rabb'im, cimrilikten, ağır kanlılıktan, erzel-i ömürden (ihtiyarlığın son dönemlerindeki hafıza kaybı gibi nâhoş hâllerden), kabir azabından, Deccal'in ve yalancı insanların iğfalinden, dirim ve ölüm fitnesinden Sana sığınırım." şeklindeki yakarışı, bizler açısından bir rehber konumundadır. Bu tür rahatsızlıklardan Allah'a (celle celâluhu) sığınmalı; gerek hâl gerekse kal diliyle sürekli dua etmeliyiz. "

14 Ekim 2014 Salı

Diyabeti Engelliyor... !..

"Bu Bakteriler Diyabeti Engelliyor... Şeker Ya da Probiyotik Yoksunu Olmak! Bağırsaklarınızda bulunan faydalı bakterilerin Şeker hastalığını (Diabetes Mellitus, Diyabet) engellediğini biliyor muydunuz?  ... Bu Haberin Tamamı İçin Bu Linke Dokununuz: http://gidateroru.com/tr-TR/haberler/594/bu-bakteriler-diyabeti-engelliyor .... Şeker hastalığı (Diabetes Mellitus, Diyabet hastalığı), çağımızın en önemli sağlık problemlerinden birisi haline geldi. Her geçen gün Şeker Hastalığına (Diabetes Mellitus, Diyabet) yakalananların sayısı artıyor. Ülkemizde şuanda 5 milyonun üzerinde Şeker hastası (Diabetes Mellitus, Diyabet hastası) olduğu biliniyor. Korkunç bir rakam! 2035 yılına kadar, Türkiye’nin dünyada Şeker hastalığının (Diabetes Mellitus, Diyabet hastalığı) en sık görüleceği ilk 10 ülke arasına gireceği tahmin ediliyor. Şeker hastalığının komplikasyonları daha da büyük bir bela: Kalp damar hastalıklarının bir numaralı risk faktörü Şeker hastalığı (Diabetes Mellitus, Diyabet hastalığı). Dünyadaki ölümlerin bir numaralı sebebi de kalp damar hastalıkları. Henüz yakın geçmişte açıklanan rakamlar, ABD’de uygulanan yağdan yoksun diyetlerin, beklendiği gibi Şeker hastalığının görülme sıklığını azaltmadığı, tam tersine arttırdığını gösterdi. Yani ağır diyetler uygulamak da toplum genelinde Şeker Hastalığını (Diabetes Mellitus, Diyabet hastalığı) azaltmaya fayda etmiyor. Günümüzde Şeker hastalığının tedavisi için kullanılan ağızdan alınan ilaçlar ve insulin enjeksiyonları, sadece geçici olarak kan şekerini düşürmeye yarıyor ve hastalığı tedavi etmiyor. Bir kere Şeker hastası olan hasta, maalesef ömür boyu hastalığa mahkum ediliyor. Kullanılan ilaçların yan etkileri de cabası. Çünkü şeker hastalığı otoimmün bir hastalık, yani bağışıklık sisteminin pankreas dokusuna saldırmasıyla ortaya çıkıyor. Tedavi etmek için de, öncelikle bağışıklık sisteminin dengeli ve doğru çalışmasını sağlamanız gerekiyor, kan şekerini düşürmek yeterli olmuyor. Oysa doğal tedavi metodları ile Şeker hastalığını (Diabetes Mellitus, Diyabet hastalığı) önlemek ve hatta tedavi etmek mümkün. Bunun en çarpıcı örneği, Probiyotikler: Vücudunuzda bulunan probiyotikler, Şeker ........."

BEYNİNİZİ DAHA İYİ ÇALIŞTIRMANIN YOLU!..

SAĞLAM KAFA HAREKETLİ ve SİNDERİM SISTEMI DOĞRU VÜCUTTA OLUR! .... BEYNİNİZİ DAHA İYİ ÇALIŞTIRMANIN YOLLARI ! 

1-İnsan beyninin ayaktayken ve açık havadayken yaklaşık yüzde 10 daha fazla çalıştığı düşünülmektedir.Önemli kararlarınızı alırken kapalı alandaysanız,''volta atmayı''deneyebilirsiniz. .... Haberin Tamamı: http://maranki.com/tr-TR/haberler/1184/beyninizi-daha-iyi-calistirabilirsiniz .... 2-Yürüyerek kolları sallamak beynin performansını olumlu etkiliyor.Önemli kararlarınızı açık havada,kollarınızı sağa sola sallayarak yürürken almaya ne dersiniz ? 3-Yabancı bir dil öğrenme beyni güçlendiriyor.Her gün birkaç yabancı ya da yerli yeni kelime öğrenip,kullanabilirsiniz.Sözlük okuyabilirsiniz.Alışveriş listesi veya telefon numaralarını ezberlemeyi deneyebilirsiniz. 4-Zihinsel jimnastik/antrenman yapın.Bunun için çeşitli bulmacaları çözebilirsiniz.Satranç gibi akıl oyunları oynayın. 5-Rutinden kurtulun.Rutin olarak tekrar ettiğiniz davranışlardan vazgeçin.Bazen telefonu sol elinizde tutun,çantanızı diğer elinizle taşıyın,evinize başka bir yoldan gidin.En azından bir günlüğüne televizyon kumandasını sık kullanmadığınız elinizde tutun. 6-Entelektüel zevklerinizi geliştirmek için her gün mutlaka iyi bir özdeyiş antolojisinden birkaç cümle okuyun.Beyninizi kaliteli cümlelerle besleyin. 7.Her gün güzel bir resme veya fotoğrafa bakmaya çalışın.Estetik algınız,gördüğünüz estetik şeyler kadar gelişir. 8-Sevdiğiniz bir müziği bir süre gözleriniz kapalı dinleyin.Beyin otoriteleri tarafından klasik müziğin zekaya 7 puan ekleyebildiği iddia edilmektedir. 9-Günde aklınızdan 60 bin ile 80 bin arası düşünce geçer.Bu düşünceler ne hakkındaysa,hayatınız da ona göre şekillenir.Unutmayın,kafanızda en çok neyi düşünürseniz,hayatınızda da onu çoğaltırsınız. 10-Bir konu hakkında düşünürken,nasıl düşündüğünüzü de gözlemleyin.Düşünmek üzerine düşünmek,beyin ve düşünce kapasitesini arttırır. 11-İyi bir uyku kaliteli bir beyin için şarttır.Çok uyuyorum diye üzülmeyin.Einstein'in günlük 10 saatten fazla uyuduğu biliniyor.24 saati geçen uykusuzluk beyinde sarhoşluğa benzer bir etki yapar. 12-Bol ve temiz oksijen beyin için çok önemlidir.Beynimiz ağırlık olarak vücudumuzun yüzde 2'.......

alimler en cok sırt üstü yatarak beynin daha çok çalıştığını rivayet ederler...

Hemoroid pek çok kişinin sıkıntı yaşadığı bir sağlık sorunudur.!..

Bağırsak hareketlerini arttırmak ve dışkıyı yumuşak tutmak için bol posalı diyet ve bol sıvı tüketilmesi önerilir.


  1. Gün içerisinde yeterli miktarlarda su tükettiğinizden emin olunuz.Ortalama 1, 5–2, 5 lt arasındaki su tüketimi normaldir.Genellikle su ihtiyacımız gün içerisinde besinlerden sağladığımız enerjiye göre değişkenlik göstermektedir. Aldığımız kalori miktarı kadar su tüketmeliyiz.

  2. Beyaz ekmek yerine tam buğday ekmeği, çavdar ekmeği, kepekli ekmek, kepeği ayrılmış unlar yerine tam tahıl unlarını tercih ediniz.Tam tahıllı ekmek, çavdar ekmeği, yulaf ekmeği ve kepekli ekmeğinin içeriğinde bulunan posa sayesinde sindirim sistemi üzerinde olumlu etki göstermektedir. Özellikle hemoroid sorunu yaşayan kişilerin bu ekmek türlerini kesinlikle tercih etmesi gerekir.

  3. Haftada 2 kez kurubaklagil tüketmeye özen gösteriniz.İyi birer bitkisel protein kaynağı olan kuru baklagiller, bol miktarda posa içerirler. Sağlık açısından pek çok olumlu etkileri olan kuru baklagillerin (kuru fasulye, bulgur, mercimek, nohut gibi) haftada 2 kez mutlaka tüketilmesi gereklidir.

  4. Beyaz undan yapılmış her türlü kek, pasta, kurabiye gibi hamur işlerinin yerine kepekli unla yapılmış olanları tercih ediniz.Hamur işi besinler için kullanılacak unun rafine edilmiş beyaz un yerine tam buğday unu ile yapılmış olmasına dikkat ediniz. Tam buğday unu rafine edilmiş una (beyaz un) göre çok daha fazla miktarda posa (lif) içermektedir. Böylece tam buğday unu kullanarak hazırladığınız besinin posa içeriği çok daha yüksek olacaktır.

  5. Pilav, makarna ve çorbalarınızı pişirirken içine kepek-tam tahıl unu ve bol sebze ilave ediniz.Tüketeceğiniz besinlerin posa içeriğini arttırmak sizin elinizde. Örneğin bir makarna! Kremalı bir makarna yerine bol sebzeli bir sos ile hazırlanmış kepekli bir makarna çok daha fazla miktarda posa içerecek, sağlığınız için çok daha olumlu bir uygulama olacaktır.

  6. Günlük diyetinizin yeterli miktarda sebze içerdiğinden emin olunuz. Sebzeler posa /lif içeriği çok yüksek olan besinlerdir. Sindirim sisteminin sağlıklı bir şekilde çalışması için gerekli olan posanın, aynı zamanda kansere karşı ve kalp hastalıklarına karşı koruyucu etkisi de bulunmaktadır. Her öğününüzde bir miktar sebze bulunmasına özen gösteriniz. Bu bir salata olabilir veya bir sebze yemeği olabilir. Çorbalarınızda, etli yemeklerde, makarna / pilav veya böreklerde de sebzeleri kullanmaya özen gösteriniz. Özellikle posa içeriği çok yüksek olan; lahana, brokoli, ıspanak, pırasa, enginar, kereviz, bezelye, bamya, taze fasulye, kabak gibi sebzelere diyetinizde daha geniş yer veriniz.Gaz sorunu yaşıyorsanız lahana, brokoli, karnabahar, brüksel lahanası gibi gaz sıkıntısına yol açabilecek besinleri tercih etmeyiniz.

  7. Günde en az 3 porsiyon meyve tüketmeye çalışınız.Meyveler posa, vitamin ve mineraller bakımından oldukça zengin olmakla birlikte tatlı ihtiyacımızı da karşılamaktadır. Günlük meyve ihtiyacımız almamız gereken enerji miktarına bağlı olarak değişkenlik göstermektedir. Ortalama 3–5 porsiyon meyveyi gün içerisinde tüketmenin, hemoroid sorununuz için de olumlu etkileri olacaktır.Zengin posa içeriğine sahip erik, incir, kayısı, armut, elma, üzüm gibi meyveleri tercih ediniz. Bu meyveleri taze, kuru veya komposto olarak tüketebilirsiniz.

  8. Meyve suları yerine meyvenin kendisini tüketiniz.Meyvenin suyu yerine kendisini tüketmek posa alımını arttıracaktır. Meyve sularını daha nadir kullanmaya çalışınız.

  9. Kabuğuyla yenebilen meyveleri soymadan yemeyi tercih ediniz.Meyvelerin kabukları zengin birer posa kaynağıdır. Meyvelerinizi soymadan, kabuğu ile birlikte tüketmeye çalışınız.

  10. Aşağıda yer alan besinlerden uzak durunuz.

    1. A cılı ve ekşi besinler

    2. Turşu ve baharatlar baharatlı besinler

    3. Alkol (özellikle bira, şarap gibi fermente ürünler)

    4. Fast-food tarzındaki yiyecekler

4 Ekim 2014 Cumartesi

Öfke!..

"Eski Türkler Öfke'ye : (Öbke, Akciğer) Derlerdi!
Yani: ((öbkelemek "kızmak" [ Irk Bitig (900 yılından önce) : oglı ögintä kaŋınta öbkäläpän täzipän barmış [oğul anasına babasına öfkelenip kaçıp gitmiş] ]
öpke "1. akciğer, 2. öfke, kızgınlık" [ Divan-i Lugat-it Türk (1070) ]))


Kadim Türk, Çin, İslam ve Batı Tıbbına görede Artık 5 ana organ ve enerji akışı, Karaciğer, kalp, mide, akciğer ve böbreklerde enerji akışının düzgün olması "Kaliteli Yaşalma"nın gerekliliği için önemli olduğunu işaret ediyor!
Geleneksel Çin Tıbbı’na (GÇT) göre bir organı anlatırken, söz konusu organı Batı tıbbından çok daha geniş tanımlar. Her organ belli bir duyguyla ilişkilidir ve ruhun beş özelliğinden birine meskenlik eder. Bu işlevler birbirleriyle yakından ilişkilidir ve birbirleri üzerinde güçlü bir etkide bulunabilirler. GÇT her organı tüm bu bağlam içinde ele alır. Her organ kendi ana duygusuna karşı özellikle hassastır. Örneğin kronik öfke (ayrıca yılgınlık, depresyon ve tabii stres) karaciğerin çalışma biçimini etkiler. Buna karşılık, bir karaciğer sorunu veya hastalığı öfkeye, yılgınlığa, depresyona veya strese yol açabilir. Akupunktur Uzmanı Dr. Nan Lu ve Ellen Schaplowsky'e göre; karaciğer, kalp, mide, akciğer ve böbreklerin birbiriyle bağlantılı olduğunu ve bu beş organa iyi bakmanın hasta olamak için önemli olduğunu öne sürüyor.
1- KARACİĞER:
Bedenin dışına açılan geçidi gözdür. Karaciğeri etkileyebilen duygu öfkedir. Karaciğerin ‘Çi’ enerjisiyle ilişkili olan renk yeşildir. Bir ağacın kökleri gibi karaciğerin ‘Çi’ enerjisi de dışarıya doğru serbestçe hareket etmek ve her yere ulaşmak ister. Karaciğer bedendeki enerji akışını yönetir. Bir zamanlar, yıllardır migren ağrısı çeken bir hastam vardı. Üç belirtinin   (1- âdet dönemi öncesi baş ağrısı, 2- sol tarafta başlayan baş ağrısı ve 3- baş ağrısından önce görülen ışık) güçlü ipuçları verdiğini ona söyledim. Bunların karaciğerde ciddi bir işlev bozukluğuna işaret eden önemli belirtiler olduğunu belirttim. Uzun zamandır bu sorunu yaşadığı için pişirilmesi gereken bitkilere, akupunktura ve yaşam biçimini değiştirmeye ihtiyacı olduğunu anlattım. Öğretmen olduğunu ve sürekli yoğun stres altında çalıştığını söyledi. İyileşme süreci çoğu hastamınkinden daha uzun sürdü ama sonuçta iyileşti. GÇT, Batı’da göğüs kanseri vakalarının yüksek olmasını, uzun süreli stres ve duygusal aşırılık (özellikle öfke ve tasa) kaynaklı karaciğer ‘Çi’ durgunluğuna bağlıyor.
BU BELİRTİLERE DİKKAT
-Kırılgan tırnaklar  Tırnaklarda yarım ayın olmaması
- Gözlerde hassasiyet  Tendon sorunları  Özellikle sol tarafta migren ağrıları
- Öfke veya yatışmayan hisler
- Stres  Hazımsızlık ve karın şişliği
- Âdet dönemi sorunları/ âdet öncesi sendromu
- Mantar enfeksiyonu
2- TÜM ORGANLARIN KRALI: KALP
Bedenin dışına açılan kapısı dildir. Kalbi etkileyebilen duygu sevinçtir. Kalp enerjisiyle bağlantılı renk kırmızıdır. GÇT, kalbi tüm organların kralı olarak görür. ‘Eğer kral mutluysa krallıkta da huzur ve ahenk vardır.’ Kalbin böbreğin desteğine diğer organlardan daha fazla ihtiyacı vardır. Söz gelimi, kalp çarpıntıları kalbinizin yeterli kan veya ‘Çi’ desteğine sahip olmadığının bir işaretidir. Kalp çarpıntınızın sebebi genelde böbreğin zayıf çalışmasıdır.
3- MİDE
 Beş ana organın hepsinin sağlıklı bir şekilde çalışması için midenin ‘Çi’ enerjisinin yeterli olması gerekir; Gelin, mideye ve onun doğa yasasına göre sıcağı sevmesine geri dönelim. Sürekli soğuk yiyeceklerle, pişmemiş besinlerle (çiğ sebzeler veya salatalar gibi) ya da soğuk içeceklerle (buzlu su ve soda gibi) beslenmek midenizin çalışmasını bozar ya da ‘Çi’ yetersizliği belirtilerini doğurur. Bu da mide şişkinliğine, mide ağrısına, kilo fazlalığına, ishale ve hatta migren ağrılarına yol açabilir.
4- AKCİĞER: HAYATIN NEFESİNİ İÇİNE ÇEKMEK
Vücudun dışına açılan kapısı burundur.
Kontrol ettiği doku cilt ve saçtır. Akciğeri etkileyen duygular keder ve üzüntüdür. Akciğere karşılık gelen mevsimsel enerji ve zaman sonbahardır. Akciğerinizin en önemli görevlerinden biri tüm vücudunuzun ‘Çi’ enerjisini kontrol etmektir.
SAĞLIKLI YAŞAM İÇİN
Akciğer ‘Çi’ enerjisini artırmak için beslenmenize katabileceğiniz altı gıda:
- Badem  Armut  Trabzon hurması
- Bal n Zambak soğanı -Beyaz mantar (kültür mantarı)
5- BÖBREK: ENERJİ KAYNAĞI
 Bedenin dışına açılan kapısı kulaktır. Kontrol ettiği doku kemiktir. Böbreği etkileyen duygular korku ve şoktur. Böbrek enerjisiyle bağlantılı renk siyahtır.
NE YEMELİ?
Kabuklu deniz ürünleri: ıstakoz, midye, istiridye, karides Fasulyeler, özellikle kara fasulye Kemik iliği ve kemik suyuna çorba
Ceviz  Çamfıstığı

DALAK:
DEPRESYON KAYNAĞI
Kalple yakın bir enerji ilişkisinde olan  karaciğer, gerginse ‘Çi’ enerjisi başka  yere çekilir ve kalbin çalışmasını destekleyemez. Karaciğer, kalbinize kan temin etmekle kalmaz, kan akışının dengeli ve düzenli olmasını sağlar ve kan dolaşımında önemli rol oynar. Kanla ilişkili üç ana organ kalp, karaciğer ve dalaktır. Kalp kan dolaşımını kontrol eder, karaciğer kanı depolar ve akışını kontrol eder, dalak da yiyeceklerin özünden ‘Çi’ ve kan elde eder. Dalak ayrıca kanın akışında karaciğere yardım eder. Bu girift bağlantı ağı, bedeninizin düzgün çalışmasını sağlar. Dalak kanın akışını, nasıl ve nereye akacağını, bedenin hangi bölgesine ve ne miktarda akacağını kontrol eder. Dalak; ruhun uygulamalı düşünme, odaklanma ve bazı hafıza işlevlerinden etkilenir. Aşırı düşünmek veya endişe dalağın ‘Çi’ enerjisini tüketebilir. Bu durum depresyona yol açabilir.
....
İNSANLAR NEDEN ÖFKELENİR?
İnsanın öfkelenmesinde pek çok etkenin yer aldığını vurgulayan uzmanların hemfikir olduğu nokta ise öfkemizin çoğunlukla fıtrattan gelen bir duygu oluşu. Bu duruma Arifler Yolunun Edepleri isimli kitabında değinen S. Muhammed Saki Haşimi; insanın yaratılışında su, hava, ateş ve toprak olmak üzere dört unsurun yer aldığını ve bu unsurlardan her birinin insana belirli özellikler verdiğini söylüyor. Bu özelliklerden biri olan zulüm ve hiddet sıfatı da insanın yaratılışındaki ateş unsurundan kaynaklanıyor. Fakat yaratılıştan gelen bu özelliklerin zamanla bozulması yahut terbiye edilmesi mümkün olduğundan bazı insanlar oldukça sakin bir fıtratta iken bazısı öfkeli olabiliyor.

ÖFKE İLE NASIL BAŞA ÇIKABİLİRİZ?
Allah Rasulü (s.a.v) bu hususta; "Öfke şeytandandır. Şeytan ise ateşten yaratılmıştır. Ateşi söndüren de sudur. Onun için biriniz öfkelendiğinde hemen abdest alsın" buyurarak öfke ateşini su ile söndürmemizi tavsiye etmiştir. Yine Allah Rasulü'nün (s.a.v) bir tavsiyesi olarak; "Kişi ayakta iken öfkelenirse, hemen otursun. Öfkesi giderse iyi, gitmezse hemen yatsın" hadisi de uygulandığı takdirde insanın öfkesinden uzaklaşmasına vesile olacaktır.
Ayrıca öfke insanı zayıf gösteren bir durumdur. İnsan ancak meramını güzel bir şekilde ifade edemediği takdirde öfkelenerek acziyetini ortaya çıkarmaktadır. Allah Rasulü (s.a.v) bu konuda da "Asıl pehlivan güreşte yenilmeyen kişi değil, öfke anında öfkesine hakim olan kimsedir" buyurmuş, ancak öfkemize hakim olarak gerçek manada güçlü olacağımızı hatırlatmıştır. Öyle ise bize düşen kendimizi bilmek, insanları incitmeden derdimizi anlatmanın yoluna gitmek ve öfke ateşi ile içimizdeki güzellikleri küllendirdiğimizi idrak etmek olmalıdır.
Öfke ile başa çıkmak için kişinin öncelikle kendini bilmesi, yani öfkeli olduğunu fark etmesi gerekmektedir. Bunun için yapacağı en doğru hareket ise çevresindeki insanların uyarılarını dikkate almak, davranışlarını gözden geçirmektir. Fakat her şeye rağmen kişi öfkesine hakim olamıyorsa, öfkeden ötürü çevresindeki insanlara bir kez olsun fiziksel şiddet uyguladıysa, öfkelendiği an eli ayağı titremeye başlıyorsa muhakkak bir uzmandan yardım alması, tedavi görmesi gerekmektedir. Unutmamamız gerekir ki öfke ateşten bir duygudur. Ateş ise en çok düştüğü yeri yakar. Yani öfke ateşi en çok öfkelenene zarar vermektedir.  

SEN KIZDIN MI BEN SANA HAKİM OLURUM
Safvan b. Selim'in rivayetine göre şeytan, Abdullah b. Hanzala'ya gözüktü ve İbn Hanzala'ya: "Ey İbn Hanzala sana bir şey öğreteyim mi?" dedi. Abdullah, "Senin bana bir şey öğretmene ihtiyacım yoktur" diye cevap verdi. Şeytan; "Dinle, şayet öğrettiklerim senin için hayırlıysa alırsın, yok eğer hayırlı değil şer ise onları da almazsın" dedi ve devamla; "Ey Hanzala'nın oğlu, Allah'tan başka hiç kimseden bir şey isteme. Her istediğini Allah'tan iste. Kızdığın zaman ne hal alırsın bir bak. Sen kızdın mı ben sana hakim olurum" dedi.

EŞİNİZ FAZLA ÖFKELİYSE
Öfke ile başa çıkabilme sürecinde özellikle eşlerin çok önemli bir rolü olduğunu belirten psikolog Yasemin Yalçın Aktasun öfkeli kişiyle nasıl konuşulması gerektiğine dair şu önerilerde bulunuyor: "Bir insana 'sen öfkelisin' demek onu bir şekilde itham etmek oluyor. Bu sebeple insanların öfkeli kişi karşısında kendilerini güçlü ifade etmeleri gerekiyor. Biz ilişkilerde şunu görüyoruz: 'Çok bağırıyorsun, sen çok öfkelisin, çok yanlış konuşuyorsun...' Hep bu ifadeler kullanılır. Bu ifadeleri kullananın aslında olayda kendiyle alakalı da bir boyut vardır, ama kişi kendiyle alakalı boyuttan çıkıp muhatabıyla ilgili boyutla işin içine girer. Bu durum da farkındalık oluşturmaz, bilakis öfkeli kişide bir savunma oluşturur. Çünkü öfkelenen insan suçlanır ve eleştirilir, bundan dolayı da sürekli bir savunma haline girer. Kendini savunduğu için de davranışına daha çok sahip çıkmaya başlar. 'Ben böyleyim' demeye başlar. Bu sebeple kendimizi ifade ederken, yaşadığımız duygu minvalinde konuşmalıyız, muhatabımıza yüklenerek suçlayarak değil. Biz ne yapıyoruz? Öfkeye -bazen örtülü bazen açıktan- öfke ile cevap veriyoruz aslında. Misal; 'Bana bağıramazsın!' Bu ne demek? Senden bana geldi öfke topu, ateş gibi; ben aynen sana geri püskürttüm ve kontrol dışı bir hal aldı. Bu şekliyle yaklaşmak ise çözüm yerine işleri daha da karmaşık bir hale getiriyor."
ÖFKE İÇİN NEFES EGZERSİZİ
Öfke anında yapacağımız bir takım nefes egzersizleri de öfkemize yenik düşmemize engel olabilir. Nefes egzersizleri ile insanın çok rahatlamaktadır. Kişi diyaframını kullanarak nefes alıp verdiği zaman akciğer tamamıyla şişer ve havalanır. Kişi nefesine odaklandığı için de öfke duygusundan uzaklaşmış olur. Öfkelendiğiniz zaman beşe kadar sayın ve derin bir nefes alın. Diyaframınızı aşağı indirerek karnınızı şişirin. Tekrar beşe kadar sayarak nefes verin ve bu sırada göbek deliğinizi içeri çekerek havayı dışarı verin. Bu egzersizi bu şekliyle on dakika yapmak ve yaparken de -öfke ateşli bir duygu olduğu için- akarsu, karlı bir dağ manzarası gibi soğuk ve sulu şeyler hayal etmek kişiyi sakinleştirir."
...
Sonuç: size riyazatada benzeyen beden temizliği öneriyoruz. Bilgi alınız: 0212 533 01 33 numaralı telefonu mesai saatleri (sabah 9, akşam 19) içinde arayarak teferruatı öğrenebilirsiniz..."