11 Mart 2015 Çarşamba

Hedeflerini Rastgele Açıklayanlar..

Hedeflerini Rastgele Açıklayanlar

Özel isteklerinizi, başarılarınızı çekememeleri muhtemel dostlarınızdan gizlemelisiniz. Bu sayede kıskançlık, haset ve nazar kaynaklı ruhsal saldırılardan korunursunuz.
Biz başarı yolunda, ruhsal zorluklarla da savaşmak zorundayız. İstek ve hedeflerimizi ruhsal saldırılardan korumanın yollarından birisi, onları gizlememizdir. Gizlenen hedefler ruhsal saldırıya uğrayamaz.
Bizi kuşatan fakirlik, yalnızlık, bürokrasi, girişim zorluğu gibi dış engelleri iyi biliyoruz. Oysa asıl ağır engeller, ruhsal tarafımızdan saldırır. Evrenin ruhsal tarafı maddî tarafından çok daha dalgalı ve sürükleyicidir. Bedenlerimiz nispeten durağandır; oysa kalplerimiz okyanuslar gibi dalgalanıp duruyor.
Dünyada çekememezlik, beddua, gıybet, nazar gibi ruhsal saldırılarla yüz yüze bırakıldık. Bu tür saldırılar, bizi hareketsizliğe kilitleyecek kadar etkileyici olabilir.
Birileri can tatlısı çocuklarını nazara feda etmişlerdir. Birilerinin aile mutlulukları, bir hasetçinin kötü bakışlarına kurban gitmiştir. Öyle mutlu ve başarılı hayat akışları vardır ki, yıkılışla-rındaki hızı anlayamazsınız.
Dikkat çeken, çok beğenilen yönleri olan insanların ruhsal hayatlarında ciddî ruhsal savaşlar yaşanır. Bir grup insan sizi sevmekte ve desteklemektedir. Bir grup insan da belki sizi kıskanmakta veya başarınızı çekememektedir. Bu tür ruhsal etkileşimlerin seyri altında bazı günleriniz çok sağlıklı ve mutlu geçerken, bazı günlerinizi bitkin ve tükenmiş yaşarsınız.
Kimi hastalıklar ruhsal saldırılardan doğar. Ruhsal saldırılar, ruhsal bedenimizin enerji düzeyinde tahribatlara yol açar. Bu durum, bizi nedensiz gerginliklere ve bunalımlara sürükler. Sonuçta, işlerimizde aksaklıklar ve düzensizlikler kendini \ gösterir. Pek çok kaza, ruhsal saldırılar sırasında yaşan-\ mıştır.
Ruhsal saldırılardan korunmak, hasetten ve nazardan / uzak durmaktır. Ruhsal korunmayı incik boncukla, tütsüyle, kurşun dökmek ve benzeri batıl yollarla yapamayız. y Korunmanın ilk yolu, hasede ve kıskançlığa yol açabilecek hedeflerimizi, projelerimizi, dualarımızı veya yakında ulaşacağımız başarıları, kıskanabileceklerden gizlemektir.
Son Peygamber (asm) şu tespiti yapar: "Bütün insanlar ha-setçidir. Ancak diliyle onu ifade ve eliyle de gereğini yapmadıkça, haset hasetçiye zarar vermez." 80 Sonra da bizi şöyle uyarır: "İhtiyaç duyduğunuz bir şeyi gerçekleştirirken, onu gizli tutmakla yardım isteyiniz. Çünkü her nimet sahibine haset edilir." 81
Şu hâlde, ilk yapacağımız, önemli başarı alanlarımızı, kıskanabilecek kalplerden gizlemeye çalışmaktır. Okulunuzun birincisi mi olacaksınız; söz etmeyin. Çok mutlu bir evliliğiniz mi var; aranızda kalsın. Yakında önemli bir makama gelmeniz mi söz konusu; bunu siz bilin.
Eğer arkadaşlarımızın başarılarına sevinebilseydik; aynen onlar gibi başarılı olmayı dileseydik, o zaman kıskaçlığımız gıptaya dönüşürdü. Gıpta çok zordur. Gıptanın bir adım sonrası, kardeşimizin başarısını kendi başarımız bilip onunla onur duymamızdır. Bu ise olağanüstü bir ruh üstünlüğü gerektirir.
Anne, evlâtlarının başarısını tüm kalbiyle bağrına basar. Aynı fedakârlığı baba ancak ikinci sırada yapabilir. Sonra da kadın kocasının başarısından gurur duyabilir. Ancak, kardeşlerin bile birbirlerini kıskanma hastalığından kurtulamadığı dünyada, kimse bu utandırıcı duygudan tamamen arındığını sanmamalıdır.
Sizi ne kadar çok insan tanıyorsa, saldırıya uğrama veya dua görme ihtimaliniz o kadar yüksektir. Toplumların desteklediği insanlar çok güçlüdürler. Güçlerini yok etmenin yolu, toplumun kalbindeki değerlerini yok etmektir. Bunu yapmak isteyenler, ya onların özel hayatlannda-ki kimi çirkinlikleri açığa çıkarırlar ya da haklarında çirkin iftiralar uydururlar. Söylentiler ruhsal destekleri kesince, in san artık saldırıya karşı savunmasızdır.
Bir uyarıya göre, "Gizli yapılan bir dua, açıktan yapılan yetmiş duaya denktir." 82 Gizlenmeyen üstün yanların, hedeflerin ve projelerin, kıskanabilecek insanlar huzurunda hasede yol açabildiğini görüyoruz. Anlaşılıyor ki, şöhret her zaman lehimize işlemeyecektir.
Kendimizi olduğumuzdan büyük göstermezsek ne kaybederiz? İftiraya karşı yapabileceğimiz fazla bir şey yok. Ancak, ahlâklı yaşamaya özen göstererek, pekâlâ müfterileri kendi tuzaklanna düşürebiliriz.
Önemli bir nokta daha: Haset daha çok bizi iyi tanıyan, bizi kendilerine rakip gören veya bizimle hemen hemen aynı işleri yapan insanlardan, yani yakın çevremizden gelebilen bir saldırıdır. Bu tür dostlarımızın kendilerini bizden üstün hissetmelerini sağlayıcı adımlar lehimize olacaktır. Ayrıca yakın çevremizin i özel niteliklerimizi ille de bilmeleri gerekmiyor.
Yeter ki tarihe ve insanlığa başarımızı gösterecek önemli | eserler bırakmak için çalışalım. Dünya bizi ölümümüzden sonra | keşfederse ne kaybederiz? Hatta, dünyanın kendi dertleriyle boğuşan insanları bizi keşfedemese bile, sema melekleri arasında iyi tanınmak gibi bir şeref, bizi mutlu etmeye yetmez mi?
Hepimiz de içimizde kaynayan değerlerin hemen keşfedilmesini istiyoruz. Olağanüstü yanlarımızı, hedeflerimizin büyüklüğünü bilsinler; bu fedakâr adanmışlığımıza bakarak bizi kutlasınlar diyoruz. Sonra da ya yeteneklerimizi ve hedeflerimizi kıskanıyorlar ya da bizi görmüyorlar; önemsemiyorlar. Ebeveyninin takdir etmediği bir çocuk; eşinin onaylamadığı bir kadın; öğretmenin alkışlamadığı bir öğrenci...
Üzülmemeliyiz. Yaratıcımız öyle güzellikler yaratır ki, hiçbir insan da farkında değildir. Yol geçmez, kervan uğramaz dağların eteklerinde bile, harika sanat eserleri yaratmaktan geri durmaz. Bırakın Yaratıcımızın ücra köşelerdeki harika sanatlarını merak etmeyi, gözlerimize giren, her gün ve an kalbimize sunulan güzelliklerini bile görmezlikten geliyoruz. Ama Yaratıcımız hâlâ en güzelini yaratıyor. Üzülmesi gereken varsa, o da güzelliği göremeyen, takdir edemeyendir; güzelliği Yaratan veya üreten değil!
Kimi özel yeteneklerinizin bir süre gizli kalması, en azından bu süre zarfında önemli eserler vermenize imkân tanır. Bir kere eserlerinizi verdikten sonra, artık ruhsal saldırıya uğraşanız da, siz yapacağınızı yapmış olursunuz. Diğer yandan, her başarının da bir bedeli vardır. Büyük insanların ödedikleri bedelleri göre- 1 biliyoruz. Ruhsal desteğimize ne kadar ihtiyaç duyduklarını anlayabiliyoruz.
En yakınınızdaki arkadaşlarınızın uzağınızdakiler kadar sizi i destekleyebilirleri, çok yüksek bir kişilik gerektirir. Üstün nite- i ilklerinize rağmen siz yerinizde sayarken, büyük bir göreve mesai arkadaşınız tercih edilseydi, ne hissederdiniz?
İnsan vicdanı yüksek tutumları telkin eder; ama, nefsinin alçaltın telkinleriyle de savaşır. İnsanları nefislerine karşı desteklemek istiyorsak, özel hedeflerimizi, isteklerimizi, projelerimizi gizleyebiliriz. Büyük hedeflerimizi zamanı gelinceye kadar, sadece Yaratıcıyla, meleklerle ve ruhsal önderlerle paylaşabiliriz. Bizi işe almalarını beklemediğimiz insanların bizi olduğundan küçük sanmaları son tehlilde lehimizedir.
80 A.g.e., Hadis no: 6291
81 A.g.e., Hadis no: 985
82 A.g.e., Hadis No: 4206
Dr.Muhammed Bozdağ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder