19 Mart 2015 Perşembe

David Eagleman Benzersiz Kişilerle Benzersiz Deneyimler 2010’daki Konuşması..

2010 David Eagleman UP Experience
Bugünkü ilk sunumu yapacak olan MC (Konuşma Üstadı) konuşmacımız Dr.David Eagleman. Kendisi dünyadaki eşsiz zihinlerden bir tanesine sahip ve kendisi bizimle burada Huston, Teksas’ta. David Eagleman,Baylor College’ın Tıp Bölüm’ünde nörobilim insanı. Roman,
roman türü olmayan ve macera kitaplarında en çok satanlar yazarı ve kendisi hafiften bir posibiliyandır(olasılıkcı-olanakçı). Bu konuyu sizlere daha sonra kendisi anlatacak ve
çok yakın bir arkadaş… Bayanlar baylar, karşınızda Dr. David Eagleman.
Diyelim size şimdi 100 Dolar versem ya da size 110 dolar versem ama şimdi değil, bunu bir hafta içinde versem, hangisini seçerdiniz? Ellerinizi kaldırın. 100 doları hemen alacaklar ellerini kaldırsın. Kim 110 doları bir hafta içinde almak istiyor? Tamam…
Şimdi biraz daha değiştireyim..
Diyelim ki size 100 doları bugünden itibaren 52 hafta içinde vermeyi ya da 110 doları bugünden itibaren 53 hafta içinde vermeyi teklif etsem, kim 100 doları 52 hafta içinde almak ister?
ve kim 110 doları 53 hafta içinde almak ister?
Tamam.. Burada çok büyük bir tercih değişimi var. 110 dolar seçimine baktığımızda her iki durumdaki seçenek aslında tıpa tıp aynı. Her ikisinde de eğer ekstra 7 gün beklerseniz,
10 dolar daha fazla alıyorsunuz. İki seçenek arasında hiç bir fark yok .
Öyle değil mi? Peki nasıl oluyor da herkes tercihini değiştiriyor?
Sebebi, ekonomistlerin “gelecek indirimi” diye adlandırdıkları şey. Bu, daha ileri bir zamanda, gelecekteki bir ödülün sizin için daha az değerinin olması demek. Burada “iskonto- indirim” eğrisi diye adlandırılan grafiği görüyorsunuz. Bu eğri, 100 doların algılanış değerini,
onu ne zaman alacağınızı, şu andan itibaren bir hafta içinde mi, bir ay içinde mi’yi  düşünürkenki durumu ve geleceğe doğru oldukça hızlı bir şekilde değerini
yitirdiğini gösteriyor.
İlginç olan kısım, “şu andaki” ödülün, şimdiye yakın bir zamandaki ödülden çok değerli ve çok hızlı düşüyor olması. Bunun yanında gelecek bir çeşit düz çizgi halinde ve gelecekteki zaman aralıkları arasında pek de fazla fark yok. Burası ekonomistleri düşündüren nokta oldu.
Buradaki durum, belki de tıpkı iki hareketin-tarzın meydana gelmesi gibi bir şey…
Bir işleyiş gerçekten de kısa-vadeli ödülle,diğeri ise uzun-vadeli ödülle ilgileniyor. İşte bu durum, nörobilimcileri düşündüren nokta oldu… Meslektaşlarım Sam Clorin ve Jonathan
Cohen, bir kaç yıl önce bir araştırma yapmaya karar verdiler… Araştırmada gönüllülerin
bir şeyi şimdi elde etmek ya da daha sonra elde etmek konusundaki ekonomik kararlarını sorguladılar ve bir yandan da onların beyin taramalarını incelediler.
Keşfettikleri şey inanılmazdı! Beyinde kısa-süreli ve uzun-süreli karar vermede aslında iki ayrı beyin sistemi olduğunu keşfettiler. İnsanların kısa-süreli, anlık ödülleri seçerken beyinlerinde belirli alanların aktif olduğunu tespit ettiler. Bu bölgeler,duygusallık, tepki kontrolü ve ilaç bağımlılığı ile aynı bölgeleri içermekteyadi. Diğer yandan da, kişilerin uzun-vadeli
ödüllerde de beynin tamamen farklı bir ağ alanının aktif olduğunu tespit ettiler.
Tespit ettikleri şey: Sistemler ne kadar fazla aktif hale gelmişse, insanlar uzun-vadeli haz alma hakkında o kadar  farklı düşünebilmekteydiler. Dolayısıyla bu şu demek oluyor: Siz,
beyninizde kısa ve uzun-süreli olarak birbiri ile savaşan iki ayrı sisteme sahipsiniz.
Örneğin; bir partideyken, ev sahibi size çikolatalı keki ısrarla sunuyor ve bir parçanız o şekeri, o lezzetli tadı tatmak istiyor ama diğer yanınız: “Hayır! İhtiyacın yok. Şişmanlarsın!”diyor
ve siz kendinizle savaşıyorsunuz! Kendinizle savaşmanız, kendine kızmanız,zevk
almanızın sebebi, beyinin içinde farklı sistemlerin savaşıp, onların sadece
bir tek davranış çıktı kanalına sahip olmaları.
Yapabileceğin sadece bir tek şey var;ya elini yukarı kaldırırsın ya da elini uzatırsın. Bu kadar!.. Problem, kısa-süreli sistemlerin çok güçlü olmaları. Buradaki tüm dinleyicilerin fit, sağlıklı..
vb olmak isteyebileceklerini tahmin ediyorum ama yine de önünüze konan çikolatalı keki yersiniz. Çünkü kısa-süreli ödül  tarafından baştan çıkarılmak çok kolaydır.
Hemen elde edilen küçük ödüller, hemen hemen her zaman büyük ödülleri daha sonraya bıraktırır. Örneğin,fiziksel olarak sağlıklı olmak gibi, gelecekte-uzakta olan şeyler,
üzerinizde daha az duygusal baskı yaparken, gözünüzün önündeki şey üzerinize
çok baskı yapar. Bu yüzden kısa-süreli ödüller tarafından baştan çıkarılırız.
Bence beynin içinde neler olduğunu anlamak, daha geniş anlamda sosyal konuları; örneğin 2005’teki emlak balonunun patlaması gibi, anlamamıza yardımcı olabilir. O yılda olan şey, ipotekli kredilerin %80’i ayarlanabilen ölçüde kredilerdi ve o sıralar, geri ödeme güçlüğü çeken kişiler aldıkları krediyi, faizlerin yükselmesi ile geri ödeyemediler ve borçların zamanında ödenmeme durumu hızla arttı, krediler eridi ve ekonomi çökmeye başladı…
Peki bunların beyinle ne ilgisi var?… Ayarlanabilen ölçüdeki emlak kredileri, “ben bunu şimdi istiyorum” devresine eklenmek için beyni mükemmel bir şekilde uygun hale getirmiştir…
Şöyle ki: evi hemen al, yaşayabileceğinden daha iyi yaşa, arkadaşlarını ve aileni etkile!..
Bir noktada faiz oranları yükselecektir ama bu çok uzak gelecek bir zamanda saklıdır, geleceğin sisinde gizlidir! Dolayısıyla bunu doğrudan anlık haz alma devresine eklemek isteyen
borç verenler, ekonominin dibe vurmasına az kalsın neden oluyorlardı.
Ben, emlak balonu patlamasının aslında “nöral” bir fenomen olduğu düşüncesindeyim. Eğer
bu gibi şeyleri daha iyi anlamak ve gelecekte olmasını önlemek istiyorsak, yapmamız
gereken şey, beynin mekanizmasını araştırmaya ve çalışmaya devam etmemiz…
Ben bunu şimdi istiyorum” tarzındaki davranışlara bakmaya başlarsanız, onları her yerde görürsünüz. Örneğin, anabolik steroid( kasları gevşetip kuvvetlendirmeye yarayan bir tür hormon) alan atletleri bir düşünün, onlar bunu almanın hayatlarından yılları alıp götüreceğini biliyor olsalar da, onlar için kısa-süreli ödülü tercih etmek uzun-süreliye göre daha kolaydır.
Geçenelerde bir kişi ile tanıştım. Üniversitedeyken 500 dolar karşılığında öldüğünde kullanılmak üzere bedenini bağışlamış ve bu kişinin ayak bileğine gelecekte öldüğü
zaman vücudunun hangi hastaneye gönderileceğini gösteren bir dövme yapılmış.
Tabii bedeninizin bilime bağışlamanın hiç bir sakıncası yok. Ama görüyorsunuz,
500 dolar tatlı bir anlaşma! Öyle değil mi? Ölümün bilinmez bir şekilde uzak
olduğu düşünüldüğünde, 500 dolara şimdi  sahip olmak güzel hissettiriyor.
Dolayısıyla bu tarz kısa- vadeli anlaşmaları kabul etmek kolay oluyor. Ama ilginç olan şey,  kişinin durumunun efsane-mitolojideki şeytan prototipiyle aynı yapıya sahip olmasıydı.
Şu anda sahip olacağı şan, şöhret karşılığında ruhunu feda etmekte.. Bu tarz
anlaşmaları kabul etmenin neden kolay olduğunu anlayabilirsiniz.
Nedeni, gelecekte elde edilecek ödüllerin değeri gözünüzde azalır ve kararlarınız üzerinde daha az duygusal etkiye sahip olmasıdır. Evet.. Görüyoruz ki; kısa- vadeli ödül tarafından baştan çıkmak kolaydır. Dolayısıyla soru şu: Bu açıdan kendimize hükmetmenin herhangi bir yolu var mı?… İnsanlar bazı ilginç planlarla ortaya çıkıyorlar. 1909 yılında Pensilvanya’da bankada veznedar olarak çalışan Merkel Landis adında bir adam bir gün yürüyüşe çıkar ve
yürüyüşten bir fikir ile döner ve “buna “Noel Klubü” adını vereceğim.” der.
Fikri şudur: Müşterilerinden ona tüm paralarını yıl boyunca vermelerini isteyecektir ve banka yıl içinde bu paradan yararlanıp, bu parayı sermaye yapacaktır ve tüm parayı yıl boyunca tutacak ve erken para çekmek isteyen müşteriye ödemeyi kesintili olarak yapacak ve
bu yolla, yıl bitiminden hemen önce, yılbaşı alışverişi için, onlara paralarını geri verecek.
Dolayısıyla tüm yıl bu sermayeden yararlanacaktı… Peki bu işe yaradı mı? Bunu denedi ve bu bir çeşit kazanç patlamasına sebep oldu. Dolayısıyla, o yıl bankadaki 400 müşterinin
her biri 28 dolar artı kazanç elde ettiler bu yolla. Bu kazanç 1910ların başlarında
çok iyi bir kazançtı. Bunu gören diğer bankalar da bu tatil yatırımı
şeklindeki işte hemen rekabete girdiler.
Bu büyük bir etki yaptı ve insanlar tüm yıl boyunca bankada kalması için paralarını bankaya vermek istediler. Peki, sizce neden paralarını vermek istediler? Kendileri paraları ile
yüksek faiz oranlı kazanç sağlayabilecekken ya da bileşik olanaklara yatırım
yapabileceklerken ya da tarihinden erken çekildiği takdirde sınırlı ödeme
yapılacağını bildikleri halde,yine de insanlar paralarını bankaya yatırdılar.
Peki neden? Cevap çok açık… Tüm yıl boyunca paralarını harcamayı engelleyeceği için bankaya paralarını yatırmak istiyorlardı. Eğer paraları kendilerinde kalsaydı, onu harcayacaklarını biliyorlardı… Aynı şekilde pek çok insan milli gelir sistemini bir çeşit “noel kulübü
şeklinde kullanıyor. Dolayısıyla, maaş çekinizde az kesinti talep etmek yerine,
IRS (Milli Gelirler İdaresi) sizin paranızı alıyor ve size nisan ayında büyük bir ödeme
yapıyor ve sanki size bedavadan ödeme yapılmış gibi bu sizi harika hissettiriyor.
Aslında bu bedavadan ödenen bir para değil! Bu sizin paranız ve hükümet sizin paranızı tutuyor ve sizin sermayenizden sizin yerinize para kazanıyor. Gene de bu aslında paraları kendilerinde kalırsa harcayabilecek olan insanlar için iyi bir tedbir.Yaptıkları şey, kendilerini kendilerinden koruması için başka birine sorumluluğu devretmek. Ben, bu garip insan davranışını açıklamak için bir sistem-taslak oluşturdum. Bunu açıklamak için, İthake Kralı ve Truva savaşının kahramanı Ulysses(Ulis) zamanına 3000 yıl geriye gitmem gerekiyor…
Ulysses, uzun süreli deniz savaşı olan Truva Savaşından yurdu olan İthake’ye dönüyordu ve çok nadir bulunan bir  imkanın karşısına çıktığını fark etti. Sirenum Scopuli adlı güzel bir adanın yanından geçiyorlardı ve buradaki güzel Sirene halkı, insanın zihnini cezbedecek çok güzel melodili şarkılar söylemekteydi ve bu Sirenelilerin şarkılarındaki sorun, gemicilerin bu şarkılardan çok yoğun bir şekilde etkilenip, transa geçip, kontrolü kaybederek gemileri kayalıklara çarpmalarıydı.
Dolayısıyla, Ulysses da tıpkı herhangi biri gibi bu şarkılardan etkileceğini biliyordu. Bunun
için “gelecekteki kendisiyle” başa çıkacak bir plan oluşturdu.Şu andaki radikal olan Ulysses
ile değil de gelecekte bu şarkılardan beyni etkilenmiş, kısa-süreli kararlar alan Ulysses’la
ilgili bir plan… Adamlarına kendisini geminin direğine iplerle bağlamasını istedi ve
kulaklarını da bu şarkıları duymasınlar diye balmumu ile tıkamalarını istedi ve adamlarına Sirenelilerin adasını geçene kadar ne yaparsa yapsın onu dinlememelerini tembih etti.
Çünkü bağırıp, çağırıp, küfredeceğini ve gemiyi kayalara doğru çevirtmeye çalışacağını tahmin ediyordu ve biliyordu ki gelecekteki Ulysses doğru-isabetli karar veren bir kişi olmayacaktı.
Bir başka deyişle Ulysses’ın zihninin sesi, gelecekteki Ulysses’ın yanlış bir şey
yapmaması için gereken şeyleri oluşturuyordu. Bu, şimdiki zaman ve gelecek
zamandaki Ulyssses’in arasındaki bir anlaşma idi.
Bu çeşit özgürce verilen kararlar, bizi gelecekte bağlıyor ve biz buna “Ulysses kontratı” adını veriyoruz. “Ulysses Kontratı” kavramı “Noel Kulübü”nün neden başarılı olduğunu bize göstermekte. Banka müşterilerinin yaptığı şey; yaz zamanı- hallerinin, Sirene
şarkılarından etkilenenlerin hali gibi, etkilenip tüm paralarını harcayıp,
aralık ayına geldiklerinde iflas etmemek için, yılın başında kendilerini sıkıca iple bağlamaktı.
Bu, Ulysses kontratı ile aynı kavram. Etrafınıza baktığınızda bu tarz kontratların her yerde olduğunu görürsünüz… Hadi çikolatalı kek örneğine geri dönelim… Burada “tamam
bu kısa-vadeli şeker arzumdan, uzun- vadeli diyet planıma geçmeliyim
”den ilginç
bir şekilde daha karmaşık bir durum vardır aslında. Çünkü insanlar şöyle derler:
Tamam, şimdi çikolatalı keki yiyeceğim ama eşime söz veriyorum yarın spor
yapacağım
.” Bunu söyleyerek aslında Ulysses kontratını yapıyorlar.
Gelecekte yorgun ve tembel olacaklarını biliyorlar ve kendilerini burada bir kontrat ile bağlıyorlar. Şu ana kadar gördüğümüz şey; karar vermede çok fazla kısa-vadeli baştan
çıkarma olduğu ve doğru şeyi yapmak istiyorsanız, kendinizi bir kontrata bağlamanız.
Çünkü diğer türlü bu olmayacak. Örneğin; yeni yılda yapılacaklar listesini ele alalım..
Bu ocak ayından sonra hiç bir zaman işe yaramaz. Neden? Çünkü gönüllü kontroller basit anlamda yeterli olmuyor. Eğer olsaydı; hepimiz, fit ve zayıf olurduk. Ama bu iyi niyet
ve azimle yeterli olacak şey  değil. Yapmanız gereken şey,azim ve istekle dolu
olduğunuz bir anda, gelecekteki davranışınızı bağlamak için dikkatlice bir kontrat hazırlamanızdır.Dolayısıyla,size kendinizle Ulysses kontratı yapmanız için 3 uygulanabilecek öneride bulunmak istiyorum. Etkin bir şekilde yararlanılacak yolları size sunmak istiyorum…
Onlardan ilki:Baştan çıkarıcıları azaltmanız gerekiyor. Alkolik insanların bu alışkanlıklarından vazgeçmek için yaptıkları ilk şey, evdeki tüm alkollü içeceklerden kurtulmaktır. Öyle
değil mi? Çünkü eğer evde alkol bulunursa bu, stresli bir iş gününden sonra eve
geldiğinizde, çok fazla baştan çıkarıcı olur. Aynı şekilde, eğer sigarayı bırakmak
istiyorsanız, diğer sigara kullananların olduğu yerlere gitmezsiniz.
Dürtüsel harcamalara karşı problemi olanlar, bazen bütçelerini ayarlar ve çok küçük bir miktar parayı harçlık olarak cüzdanlarında tutarlar ki, fazla parayla gezip de baştan çıkacakları dürtüsel bir harcama durumu oluşmasın. Bu birinci madde.
İkinci madde ise, peşin para kullanmak. Çünkü parayı kaybetme olasılığı çok acıtır!
Öyle değil mi? Burada yeni bir çeşit diyet planı örneği var. Bu “stick” adlı bir web sayfası.
İşte yapacağınız gereken şey… Sayfaya giriyorsunuz ve “ben, şu güne kadar 4.5 kilo vermek istiyorum.” diyor ve firmaya 100 dolar veriyorsunuz ve eğer bu kiloyu söylediğiniz zaman zarfında verirseniz,paranızı geri alıyorsunuz. Bu bir ödeme sistemi… Ama eğer o zaman
zarfında söylediğiniz kiloyu vermediyseniz,para onlarda kalıyor.
Bunun işe yaramasının sebebi, söylediğiniz zaman yaklaştıkça, bu durum duygusal sisteminizi bastırıyor ve siz gerçekten de bu parayı kaybetme işini umursuyorsunuz. Aslında yaptığınız şey; şimdiki zamandaki haliniz parayı veriyor ve gelecekteki siz de bu parayı geri alabilmek
için sıkı bir şekilde çalışıyorsunuz.Şu anda bu web sayfasında 5 milyon dolarlık kontrat bulunmakta! Dolaysıyla bu, kendinizle Ulysses kontratı oluşturmanın oldukça etkil bir yolu.
3. uygulanabilir adım: Sosyal utancı devreye sokun… Soru şu : Bir kişi neden şu ünlü acemi eğitim kamplarına kaydolur ki? Bu tarz şeyleri duymuş muydunuz? Cevabı: Çünkü, bir kişi kilo vermeyi istediğini biliyor ama yine biliyor ki gelecekteki kendisi bu kiloyu vermede birazcık tembel ya da yorgun olabiliyor ama bu kamplardan birine giderseniz, eğer ortalarda olup programa katılmazsanız, tüm grup sizin bulunduğunuz yere gelip, siz dışarı çıkıp, programı uygulamaya başlayana kadar, sizi itip kakıp, size bağırıp çağırıyor. Bu harika bir fikir J…
Bu fikrin başka bir versiyonu da, kendinize bir çalışma arkadaşı seçersiniz ve eğer spora gitmek istemezseniz mazeretinizi arayıp ve bildireceğiniz, beğendiğiniz ve saygı duyduğunuz bir kişiyle çalışıyorsunuz ve bu yolla spora gitmek için yaptığınız kontratınıza bağlı olursunuz.
Ulysses kontratın belki de çok yaygın ve de fazlaca takdir görmeyen bir noktasına değinmek istiyorum. Kendinizi anlamlı bir bitiş tarihe adıyorsunuz. Bunu yaparak diyorsunuz ki:
benim gelecekteki halim bir şey için belki yorgun, tembel olabilir, ama ben o
gelecekteki halimi öyle bir duruma sokacağım ki işin ucunda param, işim
ya da sosyal itibarım olacak.
Bunun için şimdi gelecekte bir zaman için kendimi adayacağım ve buna bağlı kalacağım.
Bu konuda çok yakın bir zamanda olan 2 noktayı size örnek olarak vermek istiyorum…
Başkan Obama halka yaptığı açıklamada şunu dedi: Afkanistan’daki tüm
birliklerimizi 18 ay içerisinde geri çekeceğiz.”
O zamanda New York Times’da bir yazı yazmıştım ve demiştim ki bu açıklama, hükümet ve halk açısından 2 farklı anlama gelebilirdi: Hükümet açısından anlamı; takvime büyük
bir işaret koyup, “18 ay içinde birliklerimizi Afganistan’dan çekeceğiz” diyerek,
Obama kendini gemi direğine bağlıyordu ve diyordu ki: “Ben bilinmeyen
Sirenelilerin şarkılarına karşı gelecek 1.5 yıl korunma istiyorum
.” Çünkü halk daimi olarak kısa-süreli olayların rüzgarı ile boğuşur. Bu yolla başkan, halkın bu plana bağlı kalmasını sağlıyordu. Halk için bu açıklamanın anlamı  biraz farklı idi…
Aslında 18 ay olan bu açıklama, geleceği tenzil etmeden dolayı, 18 yılla aynı anlama geliyordu.İnsanlar 18 ayın ne olduğunu bilmiyorlar. Çünkü bu bir son tarih oluşturmak
için oldukça uzun bir süre. Dolayısıyla duygusal bir etkiye sahip olacak birşeyi
oluşturmanın en doğru yolu, bir demet orta düzeyde hedef belirleyerek
onlara bağlı kalmak. Bunu yapmanın yolu bu. Çünkü hiç kimse 18 ayı
nasıl düşüneceğini bilmez ama herkes aydan aya hareketi belirleyebilir.
Dolayısıyla, son tarihi çok dikkatli belirlemeniz lazım. Bu aslında kendi Ulysses kontratınızı düzenlerkenki dersle aynıdır.Çok ağır şartları içeren bir son tarihe sahip olmak istemezsiniz.Ama onun yerine ulaşabileceğiniz pek çok ufak hedeflere sahip olabilirsiniz.
Birisi basketbol oyuncusu Micheal Jordan’la röportaj yapıyordu.Ona şu soruyu sordu:
Her oyunda 32 sayı yapacak şekilde kendini zihinsel olarak nasıl hazırlıyorsun?”
O da şöyle cevapladı: “Ben bunu düşünenmem, bu çok fazla.Ama her çeyrekte
8 sayı yapmayı düşünebiliyorum
.”İşte bu ulaşılabilir birşey.
Dolayısıyla, bugün buradan, fikirlerle, vaatlerle dolu bir tecrübe ile ayrılacaksınız. Sizden yapmanızı isteyeceğim şey, kendinizle bozulmadan takip edeceğiniz bir anlaşma oluşturmayı düşünmeniz. Çünkü, birbiri ile çatışan nöral sistemler, kısa-vadenin baştan çıkarması hakkında bildiklerimizden yola çıkarsak, şurası  açık ve net ki, sadece iyi niyet dünyayı değiştirmek
için yeterli değil! Peki o zaman kendinizi gemi direğine nasıl bağlayacaksınız?…
Çok teşekkür ederim.
Sunucu: David, sunumu bitirmeden önce sana bir sorum olacak.Pek çok farklı şey hakkında çalıştın.Bugünkü konu ile biraz zaman algısına da vurguda bulundun.Acaba bize biraz
“maceracı açısından” zaman algısı hakkındaki çalışmalarından bahseder misin?
Ben seyircilere anlatırım bu “maceracı”yı J… Bu kişi kaç metreden aşağı atlamıştı?
David: 45 metredenJ
Sunucu: 45 metreden serbest düşüş  yapıyor ve bunun gerçekleşmesinin sebebi  zamanın
farklı algılanıp algılanmadığını tespit etmek.Lütfen anlat bizlere..
David: Soru için teşekkür ederim.Evet, zaman algısı laboratuvarımda çalıştığım başlıca konulardan bir tanesi. Biliyorsunuz biz, görme, duyma gibi diğer duyuları incelemek
için epey bir zaman harcadık. Ama “zaman” diğer meta-duyusal bu şu demek oluyor
zaman” diğer duyuların üzerinde çalışıyor ve üzerinde oldukça çalışan bir konu.
Bugün konuştuğum konunun zamanla ilişkisi var. Çünkü “gelecek indirimi” pek çok sebepten kaynaklanıyor. Soru: Gelecekteki şeylere neden daha az değer biçiyoruz? Çünkü bilirsiniz, gelecekteki şeyler çok net değildir, belirsizdir falan..ama üzerinde çalıştığım bir başka
konu var.O da; aslında bilgiyi zaman içinde canlı tutmanın bir bedeli olduğu.
Dolayısıyla eğer size kafanızda bir şeyi 5 dakikalığına, 10 dakikalığına, bir aylığına tutmanızı istersem, bu nöral enerji harcamanıza sebep olur, çünkü bunu canlı tutmak için çok fazla
enerji harcarsınız.Aslında nöral enerji yakarsınız. İşte bu, neden şeyleri anında-şimdi
isteme sebebimizin bir parçasıdır. Anında- hemen isteriz. Çünkü bu istediğimiz şeyin devresini fazla enerji kullanmadan kapatabiliriz. Çünkü çok fazla enerji yakabilir.Bugün örneğin günün ilerleyen saatinde acıkacaksınız. Sebebi, nöral olarak,çok fazla kalori yakmakta olmanız.
İşte bu yüzden bence “zaman”ı ve “gelecek indirimi” bir arada çalışmak, bizim zaman içinde şeyleri nasıl açıkladığımızı göstermekte…
Sunucu: İnternet ağı erişimine sahip olan dinleyiciler, bütün bunları dinledikten sonra webe girip, kilo vermek için kayıt olmaya başlamışlar bile.. Çok teşekkür ederiz, David.
David: Ben teşekkür ederim Earny.
Sunucu. Güzel bir konuşma oldu.
David: Teşekkürler.


İlgili;
Beyinde iki tür hafıza-bellek (memory) mevcut
Birincisi “short term memory” yani kısa süreli bellek-hafıza, diğeri de
uzun süreli hafıza “long term memory“…
Meselenin püf noktası işte buradadır düşünceme göre!
Zekâ veya akıl ön bellekte işini görürken, yani bir konuda karar verme durumundayken, ana bellekte ne kadar doğru ve mantıklı bilgi ve değer yüklenmiş olursa olsun, daima bedensel dürtüleri ve duyguları da dikkate alır; ve hatta onların etkisi altında karar verir!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder