28 Mart 2015 Cumartesi

Aklını Başına Al !

Aklını Başına Al !

Aklını başına al!”… “Aklın neredeydi?”…
Bu tür sorular ve uyarılar hep yapılır da niye aklın yeri sorgulanır düşündünüz mü?
Aklı yaratan ulu tanrı onu üstün özelliklerle bezedikten sonra beyne oturtmuş!…
Ama akıl bakmış ki çevresine hiçbir şey görünmüyor!..
Şaşırmış… “Etraf mı karanlık ben mi körüm”, diye düşünmüş..
Çözememiş olayı ve sormuş tanrıya:
Tanrım beni mükemmel yarattın ama galiba körüm!… Beni hareketli, oynak, kıvrak, her şeye
anında adapte olabilir yarattın ama önümü, çevremi göremiyorum, bulunduğum yeri
göremiyorum!.. Sadece bulunduğum yerden bana gelenleri değerlendirip onları
amaçlarına göre en mükemmel şekilde yönlendiriyorum..
Tanrı cevap vermiş:
Seni öylesine mükemmel yarattım ki, ayrıca bir de göze ihtiyacın yok!.. Kör olman daha hayırlı; işlevini hakkıyla yapabilmen için!.. Seni öyle bir mekâna yerleştirdim ki, orada her şey, sana ulaşabilecek şekilde var!. Sana, sadece gelen verileri değerlendirmek kalıyor!.. Sen evrenin merkezindesin bulunduğun mekân itibariyle!. Orada sana gelen verileri değerlendirirsen bulunduğun ortamın sultanı olursun!. Unutma ki çözümsüzlük anında sana yol gösterecek
iman kuvvesini de koydum o mekâna hemen yanına!
Peki, demiş akıl ve işlevini hakkıyla yerine getirmeye başlamış…
Ama insanlar çoğalıp her birinde işlev gören akıl farklı verilerle karşılaşırken, bazen hayret ve şaşkınlıktan, bazen dışardan gelen yanlış verilerden, bazen de hormonların dürtmesinden ayağı kayıp kana karışıp,
soluğu başka bir organda alıverir olmuş bir anda!.
Kör olduğu için de, gittiği yeni mekânı (organı) tanıyamayıp, kendini hâlâ eski mekânında sanarak,
o organın kendisine sağladığı verilere göre, o organa en mükemmel şekilde hizmet
vermek üzere işlevini, yerine getirir olmuş!..
Bu yeni mekân bazısında mide olurmuş, bazısında cinsel organ; bazısında ayak olurmuş,
bazısında kalp!..
Kimi sadece yemek için yaşarmış bu durumda; kimi insanlığını imanını unutur yalnızca seks yapmak
için yaşarmış; kimi kendini yalnızca spora verirmiş, kimi de tüm yaşamına duygularıyla yön veren davranışlar ortaya koyup sürekli pişmanlıkları yaşarmış akıl dinlenmeye geçtiğinde de!…
Evet, akıl, kutsal tahtı beyinden düşünce bir başka organa, insanlar ona “aklını başına al” derlermiş!…
Ama nasıl alsın ki!. Akıl gitmiş yerleşmiş bir organın içine!. Beyni o organ olmuş artık!
Devası?
İMAN!
Ya iman ağır basar ve aklı bulunduğu yerden kopartır ve eski tahtına oturtur!.. Ya da akla söz geçiremez… Onunla ilişkisini kopartır bu durumda ne hâlin varsa gör!” diyerek… Böylece akıl da artık imansız bir
şekilde bulunduğu organdan mutlu bir şekilde yaşamına devam edip imansız bir şekilde dünyasını değişir!…
Bakarlar ötelerden ve derler:
— Biri daha gitti imansız!

29 Temmuz 2003
Raleigh – NC, USA
– Evren, tümel aklın eseri olduğuna göre, evrendeki,
bir kısım varlıkların
ilkelliklerinin sebebi nedir ?
Elf bir an durdu!.. İdepya`lıları düşündü… Oradan Kurgas dize yıldızlarını fikir gözüyle seyretti… Oradan, karşı galaksi Samanyolu’na geçip güneş uydularını fikretti, ve sonra dünyalılara dair aldığı bilgileri derleyip topladı.. Sonra,
Setrilileri düşündü…
Tümel aklın tüm haşmetinden, akıldan mahrûmmuşcasına yaşayan primitif varlıklara kadar…
Evet, bu primitif varlıklar dahi nasıl oluyordu da tümel aklın
bir eseri ve kemâli olabiliyordu.
Bu çok zor sorunun cevabını hemen dizeledi…
-Tümel akıl için, ilkellik veya gelişmişlik diye birşey mevzubahis değildir. O sadece, her an yeni bir şey îcat eder ve dilediği düzene göre bunu ortaya çıkartır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder