11 Mart 2015 Çarşamba

İstekler Doğa Yasalarını Etkileyebilir..

İstekler Doğa Yasalarını Etkileyebilir

Yeryüzündeki hayat, doğa yasalarına bağlanmıştır. Ancak dualar kabul edildiğinde, bazen doğa yasalarının işleyişi durdurulur.
Evrenin bir boyutu genel yasalarla, diğer boyutu farklılıklar doğurucu sınırlı ve özel yasalarla yapılandırılmıştır. Doğa yasaları İlâhî emirlerdir; maddî vücutları yoktur. Ancak ruhanî evrende üzerlerine ruhsal vücutları giydirilmiştir. Yasaların ruhsal bedenleri, ruhlar, ruhanîler veya melekler suretinde yapılandırılmıştır.
Melekler ve ruhanîler, Yaratıcının emrini kayıtsız şartsız yerine getiren birer doğa yasası gibi davranır. Her birinin belirlenmiş davranma modelleri vardır. Ruhanî varlıkların bazılarının boyutları evrenseldir; temsil ettikleri yasalar, evrenin her noktasında aynen geçerlidir. Bazıları ise noktasaldır; sınırlıdır. Onları "istisnalar" biçiminde okuyabilirsiniz.
Diğer yandan, hayvanların ve insanların ruhları da özde birer İlâhî yasadır. Bu yasaların da belirgin ve özgün davranma modelleri vardır. Ancak, özellikle insan ruhu sabit bir davranma modeline mahkûm edilmemiş ve nispeten özgür bırakılmıştır. Kelebeğin ruhu bedenini alır ve çiçekli vadilere sürükler. Karıncanın ruhu karıncayı ormanlara götürür ve ona böcek ölülerini taşıtır. Şimdi sizin ruhunuz gözlerinizi bu cümlelerin başına getirmiş ve size bu kelimeleri okutuyor.
Ruhsal kimliklerin özel davranma farklılıklarını, atom altı parçacıklarda okuyabilirsiniz. Maddenin ince detaylarına inildikçe, her biri diğerinden farklı davranan parçacıklarla karşılaşırız. Bir düzeyde doğal ömür saniyenin trilyonda biridir; diğer düzeyde ise ömür milyarlarca yıldır. Biri sağdan sola, diğeri soldan sağa döner. Birisi çok yakın mesafede gidip gelir; diğeri yerinden çıkarak evrenin öteki ucuna doğru yol alır.50
Bu yönüyle evrende her biri birbirine bağlı ve birbiriyle uyumlu sayısız müstakil yasa yaratılmıştır. Bu yasalar birer ruhtur, İlâhî emirdir, birer davranma, etkileme veya etkilenme kalıbıdır. Tüm bu yasalar evrende birbiriyle yüzleşir; buluşur veya çatışır. Yaratıcı da, buluşturduğu bu çıplak yasaların üzerine ruhsal, onun üzerine de cisim-sel vücut giydirir. Biz de onları esen rüzgâr olarak, dönen gezegen olarak veya yürüyen insan olarak gözlemleriz. Aslında, maddede gördüklerimiz, ruhta olanların suretleridir.
Evrendeki bu küçük çaplı yasalar yer yer gezegenleri ve yer yer de tüm evreni kuşatan bölgesel veya evrensel yasalarla birleştirilmiştir. Öyle melekler vardır ki, onların temsil ettiği doğa yasalarının bir ucu evrenin bir köşesinde ve diğer ucu öteki kö-şesindedir. Örneğin, "Allah'ın öyle bir meleği vardır ki, ona 'yedi göğü ve yeri tek bir lokmada yut' dense yutabilir."51
Bilime göre, evrenin tüm zerreleri graviton adlı varlıklar tarafından birbirine bağlanmış durumdadır. Evrendeki trilyonlarca yıldız uzak boşluklara dağınık görünse de, esnek kauçuk küresi gibi birbirine yapışmış durumdadır. Atom içindeki zerreler arasında olduğu kadar, hayallerimizi aşan mesafelerdeki küreler arasında da aynı haberleşme, iletişim ve bağlantı söz konusudur.
Ruhsal kalıpların bu denli kuşattığı evrende, bizler yasaların çevirdiği çarklar arasında yaşatılan küçük yasacıklardan oluşuyoruz. Adımlarımızı büyük yasalann akışına göre plânlayacağız. Bir melek grubu rüzgâr gibi estiğinde saçlarımızı serinletir. Diğer melek grubu güneşin fotonlannı taşıdığında omuzlarımızı ısıtır.
Melekler yağmur damlalarıyla yere iniyorsa, ıslanmamanın yolu şemsiye kullanmaktır. Melekler faylar hâlinde kınlıyorsa, aktır.
Kıyametin kopuşunu temsil eden büyük melek İsrafil'in hali şöyle tanımlanıyor: "İsrafil yaratıldığından beri ağzını Sur'un üzerine koymuş 'ne zaman emir verilecek de Sur'a üfüreceğim' diye bekliyor."52
Biz böylesi inanılmaz bir evrende yaşayacağız. İstekleri mizi kabul etmesini istiyorsak, yapmamız gereken ilk şey Yaratıcının yasalarına uymaktır; yani çalışmaktır. Gerçek şu sözde saklıdır: "Şüphesiz Allah size çalışmayı zorunlu bir görev olarak emretti. O hâlde çalışın."
53
Tüm canlıların mesaileri yasalarla plânlanmış, herkese hakkı veya istediği, belli bir düzen ve plân içerisinde sunulmuştur. Bu açıdan, ders çalışmak, bina inşa etmek, hastalıktan korunmak için temizlenmek gibi doğa yasalarına uygun tüm çabalarımız, birer isteme biçimidir; birer dua tarzıdır. Meleklerin ve diğer canlılann bağlı olduğu yasalara saygı gösterme gayretidir.
Ancak Evrenin Sahibi bizleri doğaya yaydığı yasaların değişmez kurallarına terk etmemiştir. O yasaların içerisinden bize zaman zaman özel çıkış yolları sunmuştur. Örnek bir olay 1950'li yıllarda, İsviçre'de inşa edilmekte olan bir tünelde meydana gelmiştir, işçi, atının sırtına malzemeleri yüklemiş ve tünelin derinlerine ilerlemiştir. At anîden geri dönmüş, tünelden çıkıncaya kadar koşmuştur. İşçi de atını durdurabilmek için ardından ilerlemiş, tünelden çıktıklarında ise tünel tümden çökmüştür.
Yaratıcı, doğa yasalarının genel icraatlarından bizi uzak tutabilir. Bir şehri yakar; ama, bir evi istisna tutar; bir sel gönderir; ama, bir tarlayı korur. Bazen anahtarımızı kaybettirerek evden çıkışımızı geciktirir, düşeceğini bilmediğimiz uçağı kaçırırız. Bazen sokakta bir gürültü koptuğunu zannetmemizi sağlar; bizi çökecek evin dışına alır. Kimi melekler yasaların yerine getirilmesinde; kimi meleklerse, yasalara istisnalar getirilmesinde görevlendirilir.
I Evrenin Sahibine bazen o kadar yüksek dualar ulaşır ki, o zaman evrensel yasaları bile durdurabilir. Yaratılışın başından sonuna işleyen yasalarına "dur" der; meleklerine verdiği emri değiştirir.
Müslümanların ordusu çölde susuz kaldıklarında, Peygamber (asm) dua etmiş; on parmağından akan on çeşme sudan 1 500 kişilik ordu kana kana içmişti. Dua bizi bu sınırsızlığa açacaktır. Bir yandan doğa yasaları yoluyla desteklenmeyi, diğer yandan bu yasalara istisna getiren ruhanî iklim eliyle yardıma kavuşturulmayı isteyeceğiz. İlâhî yasalar yolumuzu kapamış olabilir; ancak, Yaratıcının mucizeleri her zamanda ve her yerde yaşanıyor.
İslâm Peygamberi (asm), kendisine gönderilen destekleri şöyle açıklar: "Allah beni ikisi gökte, ikisi yerde olmak üzere dört yardımcıyla destekledi. Göktekiler Cebrail ve Mikail, yerdekilerde Ebubekir ve Ömer'dir."54 Peygamber (asm) bir ağacın gölgesinde otursa, dallar üzerine yönelirdi. Deve üzerinde uyuduğu bir yolculukta tam önüne rasgelen bir ağaç, Peygamberi rahatsız etmemek için, dev gövdesiyle ortadan ikiye ayrılarak yolu açmıştı. Bu tür mucizelerde, doğa yasalarında görevlendirilen Mikail'in (as) parmak izlerini okuyabilirsiniz.
Peki, siz hiç desteklenmediğinizi mi sanıyorsunuz? Size yardımcı olmaları kimsenin kalbine ilham edilmemiş midir? Kimseden ummadığınız yerde veya biçimde bir destek bulmadınız mı? Yaratıcı okumanız gereken bir kitaba veya dinlemeniz gereken bir konuşmaya sizi sevk etmedi mi hiç? Çaresiz olduğunuzu sandığınız yerde, tahmin edemediğiniz çarelerden biri hiç mi yardımınıza gönderilmedi? Bir tehlikeden kurtarılmadınız mı? Çevreniz sürekli ruhunuzu ezip incitirken, kalbinize sevinci ve rahmeti indirerek sizi hiç teselli etmedi mi? Dua etmeyenler, aç aslanın insafına teslim edilen ceylan yavruları gibi, doğa yasalarına terk edileceklerini unutmamalıdırlar.
49 Maddenin detaylarında neler olup bittiğini öğrenmek için Bkz. Gerard't Hooft, "Maddenin Son Yapıtaşları", Tübitak, Ankara, 1999
50 Câmiü's-Sağîr, Hadis no: 2360
51 A.g.e., Hadis no: 4983 A.g.e., Hadis no: 1766
52 A.g.e., Hadis No: 1700
Dr.Muhammed Bozdağ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder