15 Ekim 2013 Salı

Bayram Mesajı!..

Bayram mesajı…

Toplumu bir arada tutan tek şey; Bayramlardır. Hayat bitmiş kitap değildir, boştur;  Her sayfa eylemlerimizle yazılır. Doğru ve güzel bir şeyler yapmak, bizim içindir, mesele hazırlık, her şey yerli yerine konsa, şansa gerek yoktur. Bu nedenle doğru ve güzel olanı yapmak için bir fırsattır; Beyinlerimizin uyuşmaması gerektiği; Yüreğimizin zehirlenmediği ve beraberinde huzuru çağıran bir deniz feneridir bu bayramlar…
Bir de; Zor gelir uzakta olmak sevdiklerimizden ve sevenlerden, bir yerde mutluluktur hatırlamak ve hatırlanmak bu gün de;
Dualarımız sevdiklerimize, ümitlerimizse geleceğe, yaşadığımız her mazinin hatırı var serçe gönlümüzde,
Mutlu ve umutlu, çokça sevgi dolu nice Bayramlara;
Sevdiklerinizle Mutlu Olduğunuz Kurban Bayramınız Mübarek Olsun...


Veysel Kimene
Sevda Şairi

(Kemal YENİCE)

1 Ağustos 2013 Perşembe

Kim bu Halil İbrahim ya hu!...

Vaktiyle birbirini çok seven iki kardeş varmış
Büyüğü Halil....
Küçüğü ise İbrahim...
Halil, evli çocuklu.
İbrahim ise bekarmış...
Ortak bir tarlaları varmış iki kardeşin...
Ne mahsul çıkarsa, iki pay ederlermiş..
Bununla geçinip giderlermiş...
Bir yıl, yine harman yapmışlar buğdayı.
İkiye ayırmışlar....
İş kalmış taşımaya....
Halil, bir teklif yapmış :
İbrahim kardeşim ; Ben gidip çuvalları getireyim. 
Sen buğdayı bekle.
Peki abi demiş İbrahim...
Ve Halil gitmiş çuval getirmeye....
O gidince, düşünmüş İbrahim:
Abim evli, çocuklu. 
Daha çok buğday lazım onun evine
Böyle demiş ve,
Kendi payından bir miktar atmış onunkine...
Az sonra Halil çıka gelmiş.
Haydi İbrahim...! 
Demiş, önce sen doldur da taşı ambara.
Peki abi...!
İbrahim, kendi yığınından bir çuval doldurup düşer yola..

O gidince, Halil'i düşünür bu defa:
Der ki:
Çok şükür, ben evliyim, kurulu bir düzenim de var.
Ama kardeşim bekâr.
O daha çalışıp, para biriktirecek. 
Ev kurup evlenecek.
Böyle düşünerek,
Kendi payından atar onunkine birkaç kürek.....
Velhasıl, biri gittiğinde, öbürü, kendi payından atar onunkine.
Bu, böyle sürüp gider.....
Ama birbirlerinden habersizdirler.
Nihayet akşam olur.
Karanlık basar.
Görürler ki, bitmiyor buğdaylar.
Hatta azalmıyor bile....

Hak teala bu hali çok beğenir.
Buğdaylarına bir bereket verir, bir bereket verir ki ...
Günlerce taşır iki kardeş, bitiremezler.
Şaşarlar bu işe...
Aksine çoğalır buğdayları.
Dolar taşar ambarları.
Bugün "Bereket" denilince, bu kardeşler akla gelir.
Bu bereketin adi :

Halil İbrahim bereketidir..

21 Temmuz 2013 Pazar

Dokuz düşünce, tut kaldır ayağa!..(1)

Erdemli insanların dokuz düşüncesi vardır: 

1. Baktıklarında berrak görmeyi düşünürler, 
2. Dinlediklerinde iyi duymayı düşünürler, 
3. Görünüşleri bakımından cana yakın olmayı düşünürler, 
4. Davranışlarında saygılı olmayı düşünürler, 
5. Konuşmalarında doğru sözlü olmayı düşünürler,
6. İşlerinde ciddi olmayı düşünürler,
7. Kuşkuya düştüklerinde soruları nasıl soracaklarını düşünürler,
8. Öfkelendiklerinde sorunları düşünürler,
9. Kazancı gördüklerinde adaleti düşünürler…

Üç şey seçtiler cennetten çıkarmak için!...(1)


Bir : Kelimeler
İki : Aşk
Üç : Annelik duygusu

Kelimeleri Adem yanına aldı, annelik duygusunu taşımak Havva'ya kaldı.
Ama aşk çok ağırdı.
İkisinin de aşkı tek başına taşıması mümkün olmayınca, ikisinin zembili de aşkı bir başına kaldıramayınca, bölüştüler yükü.
Yarısını Adem sırtlandı, aşkın yarısı Havva'ya kaldı.
Öyle sert düştüler ki dünyaya, Adem'in dizlerinin bağı çözüldü,ciğerleri yandı. 
Nutku tutuldu. 
Üçüncü defa, bildiği kelimelerin hepsini önce unuttu.
Sonra bir kısmını hatırladıysa da o bir kısmını kıyamete değin unuttu.
Aşk? Daha yollarda sakin durmamıştı bir türlü.
Kabına sığmamıştı.
Bir yarısı yollarda kayboldu.
Getirebildikleri ancak öbür yarısıydı.
O gün bu gün yeryüzü kelimeleri yetersiz,aşk bu dünyada kusurlu.
Annelik duygusu?
Havva'nın cennet duygusu.

Gönül evinde, kadın bedeninde, tastamam duruyordu.

20 Temmuz 2013 Cumartesi

İki kere iki, sizce kaç eder!..(1)

AŞK ARİTMETİĞİ

Akıllı erkek + Akıllı kadın = aşk
Akıllı erkek + Aptal kadın = ilişki
Aptal erkek + Akıllı kadın = evlilik
Aptal erkek + Aptal kadın = hamilelik

OFİS ARİTMETİĞİ

Akıllı patron + Akıllı eleman = kar
Akıllı patron + Aptal eleman = üretim
Aptal patron + Akıllı eleman = terfi
Aptal patron + Aptal eleman = fazla mesai

ALIŞ -VERİŞ ARİTMETİĞİ

Bir erkek kendisine gerekli olan ürünü almak için 1 liralık ürüne 2 lira öder.
Bir kadın kendisine gerekmeyen ürünü almak için 2 liralık ürüne 1 lira öder.

GENEL FORMÜLLER VE İSTATİSTİK  VERİLER

Bir kadının gelecek endişesi evlenene kadar sürer.
Bir erkeğin gelecek endişesi evlenince başlar.
Başarılı bir erkek eşinin harcayabileceğinden daha fazla geliri olandır.
Başarılı bir kadın böyle bir erkeği evliliğe ikna edebilendir.

MUTLULUK

Bir erkekle mutlu olabilmek için onu çok iyi anlamak ve az sevmek gerekir.
Bir kadınla mutlu olabilmek için onu çok sevmek ve anlamaya çalışmamak gerekir.

UZUN YAŞAM

Evli erkekler bekar erkeklerden daha uzun yaşar ama daha erken ölmek isterler.

DEĞİŞİM ORANI

Bir kadın kocasının değişeceği inancıyla evlenir ama erkek değişmez.
Bir erkek karısının değişmeyeceği inancıyla evlenir ama kadın değişir.

TARTIŞMA TEKNİKLERİ


Kadın bir tartışmada her zaman son sözü söyler. Bu sözden sonra erkeğin söyleyeceği her şey yeni bir tartışma konusudur.

19 Temmuz 2013 Cuma

Ne arkadaşım var, Ne dostum var, Ne kazığını yedim, Ne kuyumu kazan oldu!...(1)

Arkadaş evinize geldiğinde misafir gibi davranır...
Dost geldiğinde buzdolabını açıp istediğini alır...
Arkadaş senin ağladığını görmez...
Dostunun omuzu ise senin göz yaşlarınla ıslanır...
Arkadaş davetine katılınca bir paket hediye ile gelir...
Dost sana yardım etmek için erken gelir; toparlanman için geç gider...
Arkadaş, onu o yattıktan sonra ararsan rahatsız olur...
Dost neden bu kadar geciktiğini sorar, derdini anlatmak için...
Arkadaş bir kavgadan sonra her şeyin bittiğini düşünür...
Dost ise tekrar arar....
Arkadaş senin daima onun arkanda olmanı ister...
Dost ise her zaman senin arkandadır ...
Arkadaş zaaflarınızı öğrenir ve onları kullanabilir...
Dost zevklerinizi öğrenir ve onlara hitap eder...
Arkadaş zayıflıklarınızı bilirse başınıza kakar...
Dost zayıflıklarınızı bilirse örtmeye çalışır ...
Arkadaş sizi ikinci görmek ister, 

Dost ikinciniz olmaktan şeref duyar...
Arkadaş sıkıntınız olmadığında yanınızdadır...
Dost sıkıntınız olduğunda size koşar...
Arkadaşlarınıza siz huzur vermeye çalışırsınız...
Dostlarınız size huzur vermeye çalışır...
Arkadaş bu mesajı okur ve siler...
Dost okur ve dostlarına yollar..

15 Temmuz 2013 Pazartesi

Minnetle!..

Biliniz ki;

İki ayrı blok ‘da ve twitter’ de yayınlanan; geçmişte; yıllarca okuduğum bir çok kitaplar dan aldığım dikkate ve öneme değer notlar ile konu özetlerini tek tek yazarak “İnsan” başlığı altında topladım. El yazısı nitelikli bu notlarımı  biriktirmiştim, hayli kabarık olan bu yazı birikimlerimi yani  bu  notları; yıl 2013 tarihi itibariyle, internet ortamın da paylaşmak, bilgi akışı sağlamak, insanlarımızın faydalanacağı söz ve konuların yansımasının, geleceğimize ışık tutması temennisiyle, hiç üşenmeden, bilgisayarıma yani bloğuma yeni den yazmaya başladım, benim için bir tekrar, sizler için bilgi paylaşımı olacaktır. Tüm el yazısı notlarımı, itina ile düzenleyerek, kitap-yazar ve kişi belirtmeden, yalnızca ‘tırnak’ içerisinde, kendi üslubumca ve espri katarak, düzenleyip, mevcut olan bu bloğum da sizlerle paylaşıyorum. Temennim faydalı olur.


Bu ara dada; İlgi alaka hızla artmakta ve yazılarımın takipçileri hızla çoğalmaktadır.

16.07.2013


Tarihi itibariyle;


Dünya ülkelerinden takipçilerim;

Amerika’dan (912)kişiye-Almanya’dan(49) kişiye- Hollanda’dan(17)Kişiye-Rusya’dan(1069)kişiye-Ukrayna'dan(21)kişiye- Endonezya’dan(17)kişiye-Kanada’dan(15)-Peru’dan(17)kişiye-Japonya'dan(186) kişiye ve Türkiye’de(448)kişiye-
Diğer(164)kişiye yaklaşmış olup, ayrıca;  yazılarımın yurt dışı dahil, toplam takipçi sayısı; (2915)kişiye ulaşmıştır.

Ayrıca; Facebook’ ta da ara sıra beğeniler alabiliyorum.

Bu denli gösterilen alaka, beni mutlu ediyor.
Ve daha fazla beğeniye layık olmaya çalışacağım.
Şunu unutmamak gerekir;
Hangi hobi-çalışma ya da arayış olursa olsun, kararlı olarak denemeye devam etmelidir.
Bir şeyler vermek, her zaman kazandırır ve mutlu eder…
Minnetle şunu derim ki;

Beni ;  İlgili  blog’ lar  da, Facebook ‘ta ve twitter’ de takip etme nezaketi gösteren, Takipçilerime ayrıca; İlgi, beğeni ve alakası olan herkese, teşekkürü bir borç bilirim.

Saygılarımla,

Cevahir Dağarcık
(Kemal Yenice)

16.07.2013

9 Temmuz 2013 Salı

Keçiye yalat tuzu, içir suyu!...(1)



" Vücut su kıtlığı çektiğinde kandaki suyu kullanırsa, yüksek tansiyon
hastalığına yakalanırız.
* Vücut su kıtlığı çektiğinde omurlardaki suyu kullanırsa, bel ve
boyun fıtığı hastalığına yakalanırız.
* Vücut su kıtlığı çektiğinde kemiklerdeki suyu kullanırsa, gut -
artrit gibi romatizmal hastalıklara yakalanırız.
* Vücut su kıtlığı çektiğinde akciğerdeki suyu kullanırsa, astım
hastalığına yakalanırız.
* Vücut su kıtlığı çektiğinde pankreastaki suyu kullanırsa, şeker
hastalığına yakalanırız.
* Vücut su kıtlığı çektiğinde midedeki suyu kullanırsa, ülser
hastalığına yakalanırız.
* Bağırsaklarda su eksilirse, kabızlık meydana gelir ve kolon kanseri
olma tehlikesi yaşarız.
* Hücrenin su eksikliği çok artarsa, beynimiz hücreye oksijen
göndermeyi keser. Oksijen kesilmesi sonucunda da hücre kanserleşme
sürecine girer !!!"

8 Temmuz 2013 Pazartesi

Paranın adı var!...(1)

“Para ile her şeye sahip olunacağı söylenir.!
Yiyecek satın alabilirsin, ama iştah satın alamazsın.
İlaç alırsın ama sağlık alamazsın.
Bilgi alırsın ama bilgelik alamazsın.
Gösteriş alırsın ama güzellik alamazsın.
Eğlence alırsın ama neşe alamazsın.
Tanıdık alırsın ama dost alamazsın.
Hizmetçi alırsın ama sadakat alamazsın.
Boş vakit alırsın ama huzur alamazsın.
Para ile her şeyin kabuğunu alır ;
Hiçbir şeyin çekirdeğini alamazsın..!”

7 Temmuz 2013 Pazar

Kaç kişi genç adam bir bakalım; sağdan say!...(1)

“Genç adam derken ne anlıyorsunuz; onu sadece senelerle değerlendireceğimiz yaşlarla yorumlayacağımız genç adam şeklinde anlamak yanlıştır.
Ruhen ihtiyarlamamak manasın da genç adam diyoruz; bazen 50 der 60 der 70 der içimiz de bulunan bazı arkadaşlar gibi İstanbul önlerin de atın üzerine ancak bağlanarak yürüyen Ebu Eyyubil Ensarı gibi, Kıbrıs adasına çıkacağım diye 80 yaşın da atın üzerine bağlanarak ordusuyla beraber yürüyen Ebu Talha gibi, yaşını aşmış yaşına rağmen nice genç adamlar vardır, Fatih geç adamdı, Ulu batlı Hasan geç adamdı; fakat bir döneme gençlik düşüncesi eken aşılayan 70 80 yaşındaki Ak Şemsentin’de genç adamdı.

Gençlik; ruhen ihtiyarlamamak demektir, gençlik Allah’ın verdiği bütün dinamikleri Allah’ın yüce dinini ila istikametinde kullanmak demektir; ben bu bezme evet diyen her arkadaşı hangi yaşta hangi başta olursa olsun o genç adam kategorisi için de mütalaa ediyorum, bununla kendi hesabıma da bir kısım beklentilerim olabilir, bana sorarlarsa nesin, necisin, ben dünya insanı olan şu cemaatin bir ferdiyim diyecek, onunla teselli olacağım ; ama bu arada o Rabbim lütfeder beni de o genç adamlar arasın da kabul buyrursa diyeceğim ki: “ Bu urba bana yakışmıyor; ama sen giydirdin diye bu atlas kürkü atmayacağım “diyeceğim.. ”

Ninnilerle büyüyenlerin dikkatine!...(1)

“Aslında normalde, hepimizin bildiği gibi, bir gece dahi uyumasak, ertesi gün adrenalin nedeni ile bütün aktivitelerimiz yavaşlamaktadır. İki gece üst üste uyumayan insanda ise durum daha kötüdür. Dikkat ve konsantrasyon düşer, hatalar artar.
Üç günden sonra insan hayal görmeye başlayabilir, düşünce berraklığı kaybolur. Daha sonra ise artık insan gerçekle ilişkisini keser. Fareler üzerinde yapılan deneylerde bir canlıyı uyanık tutmaya çalışmakla ölümüne neden olunabileceği ispatlanmıştır.
Ayrıca arka arkaya geceleri yetersiz uyuyanlarda da benzeri problemler gözlemlenmiştir. Uyku süresince oluştuğu gözlemlenen diğer iki olaydan biri çocukların büyüme hormonlarının gelişmesi, diğeri ise bağışıklık sistemimiz için gerekli olan kimyasalların salgılanmasıdır.
Fakat soru hala yerinde duruyor! 'Niçin uyuyoruz?' Kimse bilmiyor. İşte size çeşitli teoriler.
Uyku, insana kaslarını ve diğer dokularını onarma, yaşlanan veya ölen hücrelerini yenileme şansı verir.
Uyku, insan beynine hafızasındaki bilgileri düzenleme, gereksizleri unutma ve arşivleme şansı verir. Rüyalar da bu işlemin bir parçasıdır.
Uyku, enerji tüketimimizin miktarını azaltır. Bu nedenle günde 4-5 kez yerine üç öğün yemekle yetinebiliriz. Gece karanlığında zaten hiçbir şey yapamayacağımızdan, anahtarı kapatarak enerji tasarrufu yaparız.
Uyku, bütün gün çalışan beynin bir şarj süresi olabilir. Diğer organlardaki enerji harcanmasını kısarak, beyin hücre aktiviteleri için gerekli olan enerjiyi artırabilir.
Uyku hakkında tüm bildiğimiz, geceleri iyi bir uyursak, sabahları kendimizi iyi hissettiğimiz, hem vücudumuzun, hem de beynimizin yeni bir gün için kendisini tazelediği olgusudur.”
Formun Üstü


5 Temmuz 2013 Cuma

Kırk satır mı? Kırk Katır mı? Yoksa Kırk Yıl Hatır mı?....(1)

“Bir gün bir felsefe profesörü, elinde bazı malzemelerle derse gelir. 
Ders başladığında; hiçbir şey söylemeden, önüne büyükçe kavanozunu alır. 
Sonrada kavanozu ağzına kadar tenis topları ile doldurur. 
Ardından öğrencilerine kavanozun dolup dolmadığını sorar…
Bütün öğrenciler hep bir ağızdan dolduğunu söylerler.
Bunun üzerine; profesör önündeki kutulardan birinden aldığı çakıl taşlarını, kavanoza döker. 
Çakıl taşları kayarak, tenis toplarının aralarındaki boşlukları doldurmaya başlar. Profesör yeniden kavanozun dolup dolmadığını sorar.
Öğrenciler yine hep birlikte; ‘evet doldu’ derler.
Profesör bu defa da, masanın üzerindeki diğer kutuyu eline alır ve içindeki kumu yavaşça kavanoza döker. 
Tabii ki kumlar da çakıl taşlarının aralarındaki boşlukları doldurur. Profesör yine aynı soruyu sorar. 
Öğrenciler de yine koro halinde ‘evet doldu’ derler.
Profesör bu kez ise masanın altında hazır bekleyen iki fincan kahveyi alır. Başlar kahveyi kavanozun içine dökmeye. 
Bu kez de kahve de kumların arasında kalan boşlukları doldurur. Bunun üzerine öğrenciler gülmeye başlar… 
Ardından profesör öğrencilerine nasihat etmeye başlar;
‘Bu kavanoz sizin hayatınızdır.
Tenis topları; Hayatınızdaki önemli şeylerdir. Yani aileniz, çocuklarınız, sağlığınız, arkadaşlarınız gibi. Diğer şeyleri kaybetseniz de, bunlar hayatınızı doldurmaya yeter.
Çakıl taşları ise; Sizin için daha az önemli olan diğer şeylerdir. 
Yani işiniz, eviniz, arabanız gibi.
Kum ise; diğer ufak tefek şeylerdir. şayet kavanoza önce kum doldurursanız; Çakıl taşlarına ve özellikle de tenis toplarına yeterli yer kalmaz.
Aynı şey hayatımız için de geçerlidir. 
Vaktinizi ve enerjinizi; ufak tefek şeylere harcar, israf ederseniz; Bu defa da önemli şeyler için vakit kalmayacaktır. 
Dikkatinizi mutluluğunuz için önemli olan şeylere çevirin.
Çocuklarınızla oynayın.
Sağlığınıza dikkat edin.
Sevdiklerinizle yemeğe çıkın.
Evinizin ihtiyaçlarını karşılayın.
Öncelikle tenis toplarını kavanoza yerleştirin.
Öncelikleri, sıralamayı iyi bilin.
Gerisi hep kumdur…’

Bu arada bir öğrenci merakla şu soruyu sorar; ‘Hocam peki, o iki fincan kahve nedir?’ Profesör gülerek cevaplar; ‘Bu soruyu bekliyordum. Hayatınız ne kadar dolu olursa olsun; Her zaman dostlarınız ve sevdiklerinizle bir fincan kahve içecek kadar yer vardır…’ ”

2 Temmuz 2013 Salı

Yaşamı kazanmanın bin bir yolu!....(1)

“Bilim ve teknolojinin hızla gelişmesiyle ortaya çıkan yenilikler, insanların yaşam tarzlarını değiştiriyor ve gündelik hayatlarının hareketsizleşmesine sebep oluyor. Oysa insanların sağlıklı ve kaliteli bir hayat sürmeleri için fiziksel aktiviteye ihtiyaçları var. Yılda 3.2 milyon insanın ölümüne yol açarak global düzeyde ölüme neden olan risk faktörleri arasında dördüncü sırada yer alan hareketsizlik / inaktivitenin önlenmesi için ulusal ve uluslararası düzeyde çalışmaların hızlanması ve fiziksel aktivitenin bir gündelik yaşam pratiğine dönüşmesi gerekiyor.”

30 Haziran 2013 Pazar

Bazen dur demeli mi!...

"Üç harf yan yana kaç şekilde gelir
bilir misin?
Aşk dersin.. 
Sen
dersin.. 
Ben dersin.. 
Sen, ben
biter; biz dersin. 
Gün gelir git
dersin.. 
Peki dur kelimesinden
haberdar değil misin? 
Dur
demeyi bilmez misin? 
Git demek
kolay, dur diyebilecek kadar
yürekli misin?"

28 Haziran 2013 Cuma

Beyinle güreşe hazırmıyız!...(1)

 


"1. Derin Nefes Alın. Daha fazla hava kanınız –yani beyniniz- içerisinde daha fazla oksijen anlamına gelir. Nefesinizi burnunuzdan alın ve mümkün olduğunca diyafram kasınızı kullanarak ciğerlerinizin alt kısmını doldurmaya çalışın. Birkaç kez derin nefes aldığınızda bu sizin hem gevşemenizi sağlar hem de daha net biçimde düşünebilirsiniz.

2. Meditasyon Yapın. Şu an hemen uygulayabileceğiniz bir meditasyon tekniği yalnızca gözlerinizi kapayın ve dikkatinizi nefesinize yöneltin. Kaslarınızı gevşetmeniz meditasyonunuza yardımcı olacaktır. Eğer zihniniz gezinmeye başlarsa dikkatinizi yalnızca nefesinize yöneltin. Beş on dakikalık bir meditasyon sizi gevşetir zihninizi temizler ve özellikle zihinsel bir iş için sizi hazır hale getirir. Bu konuda sitemizde yer alan meditasyon uygulamalarından yararlanabilirsiniz.

3. Dik oturun. Duruşunuz bedeninizdeki fizyolojik mekanizmaları ve dolayısıyla zihinsel süreçlerinizi etkiler. Bunu kendi kendinize kanıtlayabilirsiniz. Kafanız öne doğru sarkmış gözleriniz yere bakar ve ağzınız açık biçimde matematik işlemleri yapmayı ya da bir problem çözmeyi deneyin. Sonra aynı şeyi bir de dik vaziyette otururken ağzınız kapalı ve karşıya ya da hafifçe yukarıya bakar durumda deneyin. İkincisinde zihninizin çok daha kolay çalıştığını göreceksiniz.

4. Doğru düşünme alışkanlıkları. Birkaç hafta belli bir problem çözme tekniği üzerinde çalışın. Kısa sürede alışkanlık haline geldiğini göreceksiniz. Gördüğünüz her şeyi bir an için yeniden dizayn etmeyi deneyin bu da bir süre sonra alışkanlık haline gelecektir. Bir parça çaba sarf ederek yararlı düşünme alışkanlıkları geliştirebilir ve sonra bunları çabasız biçimde kullanabilirsiniz. Alışkanlığın gücünden yararlanın.

5. Ölü zamanları değerlendirin. Arabayla bir yere giderken bekleme salonunda beklerken ya da boş boş otururken geçen zaman değerlendirilmezse ölü olur. Bir kasetçalar ya da CD çalar ile arabanızda ya da boş zamanlarınızda yabancı dilde ya da kendi dilinizde bilgilendirici bir şeyler dinleyebilirsiniz.

6. Yabancı dil öğrenin. Yeni bir dil öğrenmenin beyin işlevlerinde yaş ilerlemesine bağlı olarak gelişen performans kaybını azalttığı görülmüştür.

7. Konsantrasyon ve farkındalık egzersizleri. Zihninizi dağılmaktan alıkoyduğunuzda konsantrasyon ve net biçimde düşünme kendiliğinden ortaya çıkacaktır. Zihninizdeki karmaşayı izlemeyi ve durdurmayı öğrenin. Zihninizin arka planında sizi belli belirsiz biçimde rahatsız eden şeyler dikkatinizi çektiğinde onları halletmenin yoluna bakın. Bu aramanız gereken birini arayıp o işten kurtulmak ya da yapacağınız işlerin listesini çıkarmak olabilir. Böylece en azından şimdilik yapacağınız işleri unutabilirsiniz. Biraz pratik yaparak bu sizin için daha kolay bir hale gelir ve düşünme süreçleriniz daha güçlü olur.

8. Yazı yazın. Yazmak zihniniz için çeşitli yönlerden yararlıdır. Belleğinize önemli olan şeyleri söylemenin bir yoludur böylece gelecekte bazı şeyleri daha kolay hatırlayabilirsiniz. Yazmak düşünme süreçlerinizi netleştirir. Yaratıcılığınızı ve analitik becerilerinizi geliştirmek için iyi bir egzersizdir. Günlükler parlak fikirlerle ilgili notlar şiir ve hikayeler yazmak zihninizi güçlendirecektir.

9. Mozart dinleyin. California Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada bir müzik aleti çalan ve koroya katılan çocukların problem çözme ve mekansal düşünebilme konularında diğer çocuklara oranla daha büyük bir gelişme kaydettikleri görüşmüştür. Bir başka araştırmada 36 öğrenciye üç tane mekansal düşünme testi uygulanmış ve ilk testin hemen öncesinde Mozart’ın iki piyano için Re Majör sonatı on dakika süreyle dinletilmiş. İkinci testten önce gevşeme kaseti dinletilmiş üçüncüden önce ise yalnızca sessizlik içinde oturmuşlar. Bu 36 öğrencinin ortalama skorları şöyle 1. test: 119; 2. test: 111; 3. test: 110.

10. Uykunuza dikkat edin. Herkesin uyku ihtiyacı birbirinden farklıdır. Kendi ihtiyacınızın altında ya da üstünde uyumayın. Uykunun saatinden çok derinliği önemlidir. Gün içindeki kısa kestirmeler beynin dinlenmesi ve şarj olması için oldukça yararlıdır.

11. Kafein. Kahve birçok kişi için zihin açıcı özelliğe sahiptir. Ancak fazla miktarda alındığında zihnin çalışmasını olumsuz yönde etkileyebilir. Kafein bazı kişiler için uzun vadede olumsuz yan etkilere sahip olabilir. Ancak kısa vadeli olarak işe yaramaktadır.

12. Şekerden kaçının. Karbonhidratlar genellikle beyninizin bulanıklaşmasına yol açar. Çünkü şeker aldığınızda onu karşılamak için kana insülin salgılanır. Eğer önemli bir zihinsel iş yapacaksanız hemen öncesinde makarna şeker beyaz ekmek ve patates cipsi gibi şeylerden sakının.

13. Hızlı okuma. Birçok kişinin inandığının tersine okuduğunuz şeyi daha hızlı okuduğunuzda onu daha iyi kavrarsınız. Daha kısa sürede daha fazla şey öğrenirsiniz ve hızlı okuma gerçekten çok iyi bir beyin egzersizidir.

14. Spor egzersizleri yapın. Egzersizlerin özellikle uzun vadede beyin gücünü geliştirmesi sürpriz değildir. Fiziksel sağlığınızı olumlu yönde etkileyen her şey doğal olarak beyninizi de olumlu yönde etkileyecektir. Son zamanlarda yapılan araştırmalar 10 dakikalık bir egzersizden sonra bilişsel fonksiyonlarda artış olduğunu göstermektedir. Beyninizi tazelemek istiyorsanız küçük bir yürüyüş ya da birkaç hareket yapabilirsiniz.

15. Daha etkili biçimde öğrenin. Bir şeyi öğrenmeye karar verdiğinizde hem başlamadan önce hem öğrenme esnasında hem de sonrasında notlar alın. Başlamadan önce kendinize “Şu an bu konu hakkında neler biliyorum?” diye sorun. Ve bunları bir kağıda not edin. Bu zihninizi öğrenmeye hazırlayacaktır. Çalışmayı bitirdikten sonra bir sonraki seans için zihninizde birkaç soru olsun. Ve kendi kendinize “şimdi ne öğrendim?” diye sorun.

16. Zihninizi netleştirin. Dağınık odalar ve ofisler dağınık düşünmeyi körükler. Zihinsel işler yapacağınız yeri buna uygun biçimde organize edin. Zor bir zihinsel işe başlamadan önce bedeninizi esnetin ve birkaç derin nefes alın.

17. Eğlendiğiniz bir şeyler yapın. Bu hem stres düzeyinizi düşürmenize hem de beyninizi tazelemenize yardımcı olacaktır. Yalnız burada önemli olan yaptığınız eğlenceli faaliyete aktif olarak katılmanızdır. Televizyon seyretmek böyle bir amaç için uygun değildir. Zihni geliştirici eğlenceli oyunlar oynamak ya da bir hobiyle uğraşmak kısacası sizi dinlendiren ve eğlendiren bir şeyler yapmak beyninizin daha iyi biçimde düşünmesine yardımcı olacaktır.

18. Beyin egzersizleri yapın. Beyninizi sürekli değişik yönlerde çalıştırın. Bulmaca çözün satranç oynayın bir şeyler ezberleyin. Beynin çalıştırılması sürekli yeni nöron bağlantıları geliştirilmesine yol açar.

19. Yeni şeyler öğrenin. Bu beyne egzersiz yaptırmanın bir başka yoludur. Yeni bir şey öğrendiğinizde beyniniz buna uyum sağlamak için yepyeni bağlantılar geliştirmek zorunda kalır.

20. Bir şeyleri iyi yapan insanları modelleyin. Yaratıcı zeki ve üretken insanlarla birlikte vakit geçirin. Onlardan bir şeyler öğrenmeye çalışın. Onların yaptıklarını yapın ve onların düşündüğü biçimde düşünmeye çalışın. Onların önerilerine dikkatlice kulak verin. Başarılı insanlar genellikle bunu nasıl yaptıklarını bilmez ve kendilerini başarılı görmezler. Onların söylediklerini değil yaptıklarını yapın.

21. Gülün. Güldüğünüzde salgılanan endorfin sayesinde stres düzeyiniz azalır ve bu da beyin için uzun vadede çok yararlı bir şeydir. Gülmek aynı zamanda sizi yeni fikirlere ve düşüncelere daha açık hale getirir.

22. Oyun oynayın. Beynin uyarılması ölçülebilir yapısal değişikliklere sebep olur. Yeni nöron bağlantıları ortaya çıkar ve yeni beyin hücreleri gelişir. Entelektüel oyunların yanı sıra göz - el koordinasyonunu sağlayan her tür oyun beyni uyarır ve geliştirir.

23. Şarkı söyleyin. Arabanızda yolculuk ederken veya yalnız kaldığınızda üzerinde çalıştığınız konuyla ilgili olarak şarkı söyleyin. Bu sizin sağ beyinle temasa geçmenizi ve onu çalıştırmanızı sağlar.

24. Kendinizin farkında olun. Bu beyin gücüyle direk ilgili gibi görünmemekle birlikte çok yakından ilgilidir. Kendinizi daha iyi tanırsanız ego ve duyguların etkilerinden kaçınabilirsiniz. Özellikle bir şeyleri açıklarken ya da tartışırken kendinizi gözlemleyin.

25. Stresten uzak durum. Özellikle uzun vadeli stresin bedeninizde meydana getirdiği hasarlar bir yana beyninizi de olumsuz yönde etkilemektedir. Stres düzeyinizi bilinçli olarak azaltmak için gevşeme vb. tekniklerden yararlanın.

26. Kendinizi eğitin. Çeşitli araştırmalar az eğitimli kişilerin Alzheimer’a daha fazla yakalandığını göstermiştir. Herhangi bir alanda eğitim almak beyninizi daha güçlü hale getirir.

27. Yağdan uzak durun. Laboratuvar araştırmaları yüksek yağ oranıyla beslenen hayvanların daha yavaş öğrendiklerini göstermektedir. Mümkün olduğunca zeytin yağı ve diğer türden sıvı yağları kullanmaya özen gösterin. Doymuş yağlar beyin hücrelerinin gelişiminde olumsuz etki göstermektedir.

28. Daha az yiyin. Aşırı yemek sindirim için daha fazla kan akışı demektir ve bundan dolayı beyninize daha az kan gider. Bundan dolayı harcadığınız enerjiyle orantılı bir beslenme düzenini benimserseniz bu beyniniz için daha yararlı olacaktır.

29. Şüpheli gıdalardan uzak durun. Aşağıdaki gıdalar beyniniz için zararlı olabilir: Yapay gıda boyaları içeren besinler, yapay tatlandırıcılar, kola, mısır şurubu, yüksek şeker içeren içecekler, hidrojenlendirilmiş yağlar, şeker, beyaz ekmek ve beyaz un içeren diğer ürünler.

30. Kahvaltı edin. Kahvaltı tüm beden için çok önemli bir öğündür. Ve bu konuyla ilgili araştırmalar kahvaltı eden çocukların diğerlerine oranla daha başarılı olduğunu göstermiştir.

31. Soru sorun. Bu beyninizi formda tutmanın çok iyi bir yoludur. Yalnızca kendi zihniniz içerisinde kalsa bile soru sorma alışkanlığını sürdürün. Zihninize gelen her şeyi sorun ve muhtemel cevaplar üzerinde düşünün.

32. Beyin gücünüzü geliştirme planı yapın. Yeni alışkanlıkların edinilmesi yirmi ila otuz gün arası bir süre alır. Bu durumda uyguladığınız herhangi bir egzersizi ya da alışkanlık değişimini en azından üç hafta sürdürmelisiniz. Herhangi bir tekniğin etkisini hemen görebilirsiniz. Ama her tür tekniğin uzun vadeli yararları çok daha fazla olacaktır."

              

 

Düşünce kalkmak mı, Düşünce!....(1)



"Eski filozofları okuyup anlayamıyoruz, kültürsüz üz; kültürümüz yetmiyor,doğulu dervişleri de anlamıyoruz; yollar kapalı, bu yüzden anlayışımız kıt. Oysa düşünmek, çalışmak, üretmek istiyoruz, nasıl olacak ?

Düşünce oluşturmak, önce bilgilenmekten geçer. Bilgilenmek, bitkilerdeki fotosentez gibidir. İyi bir kökünüz, iyi bir gövdeniz, iyi bir kalıbınız olabilir, sokakta görenler vay anasını.. Diyebilir... Bunların hiç bir anlamı yok. Bunlar hayata tutunmanıza yetmez. Fotosentez yapmanız gerekir; dal-budak, filiz, yaprak, döl verebilmeniz için. İşte bu manivelayı bize bilgi sağlar.Güneşin önüne bulut gelmişse,atmosferin iz kirlenmişse, fotosentez yapamıyorsanız bu iş nasıl olacak? Ama, olmalı..Olmak zorunda...

Batı, önce filozoflardan yükseldi hayata, sonra pragmatizme dönüştürdü bilgiyi ve kendince hayat yaptı. Yine kendince başardı da. Yeter mi? Yetmek diye bir şey kıyamete kadar asla mümkün olmaz. Yetmeyecek, yetmemeli...

Doğu, hayata dervişlerden yükseldi,pratik hayattan çok insanı içine doğru işledi,kendince sınırlar tayin etti. Hayatın dinamizmine, mekaniğine dair söz söylemediler. Hayatı bir dinginlik olarak algıladılar. Statik bir yapı oluştu. Bundan sonrası,talim ve terbiyedir. Aynı şeyleri tekrarlayarak hayatı,hayatları sürdürmek..Terbiye sistemimiz buna fazla imkan bırakmadı. Yani oğulun babayı; çırağın,ustayı; talebenin hocasını geçmesi, sanki ayıptan sayıldı. Bunun izdüşümlerine bugünkü yaşadığımız hayat da rastlamak kolayca mümkündür. Fazla kafa yormanıza gerek yok. Bir aileyi örnek alarak hiyerarşik yapıyı incelediğinizde bunu kolaylıkla farkedersiniz. Doğu dünyasında uzun yıllar bilgi üretmek dervişler diye karşılayabileceğimiz,tasavvuf erbabının elinde olması,başkalarının da kendisine çok yer bulamaması böyle bir sonucu doğurmuştur.

Cumhuriyetle birlikte,bu yapı revizyona tabi tutuldu,ama,bir şeyin çaresi bulunamadı; hür iradeli,kendine güvenen,düşünce üreten ve düşünceyi kullanabilen insanın yolu açılamadı. Bir yığın neden ve bahane saymamız mümkün. En acısı da eğitimimiz nasıl bir insan yetiştirmek istediğinin adını bir türlü koyamadı. Her gelen siyasi iktidar,kafasına göre bir model insan oluşturmaya çalıştı. Zannedildiği gibi devletin asli dinamikleri bu işi yönlendirmeye yetmedi. Öyle ki,yeni dünyada eğitim okullarla ve öğretmenle yapılır, öğretmenlik çok özel bir sıfattır;öyle olmalı.Veteriner Hekimler,Ziraat Mühendisleri, formasyon dahi almadan öğretmen ilan edilebildiler.Eğitimden ne anladığımızı yeterince açıklar bu uygulamalar.Yanlış olmuştur.Bu garabetlere ilkel kabilelerde bile yer bulamazsınız ve sizi tart ederler.Eğitimde ipin ucu kaçmıştır.Peki başka kaynak var mı? Nereden olsun. Devlet önemli bir para arzını buraya yapıyor. Eğitime dair bütün oluşların ve isteklerin buradan karşılanması lazım. Nasıl olacak ? Olmadı, olmayacak.

Her şey de olduğu gibi bilgide de ithal ikamesine yöneldik. Kendimiz düşünce oluşturamayınca başta bilgiyi,beceriyi,uygulamaları ikame ve ithal etmek zorunda kaldık. Onun da çok ağır bir bedeli olduğu tarafımızca bilinen bir şey. Bir örnek verirsem anlamamıza daha yardımcı olabilir. İsrail devletinin kuruluş tarihi 1947_48 yıllarına rastlar.Bizim çoğu dallarda araştırma enstitülerimizin kuruluş tarihi 1934 yılıdır. Neler olmuştur da birinci dereceden tarıma elverişli bir ülke İsrailden her türlü tohum ithal eder hale gelmiştir. Bütün yerli çeşitleri yık etmek bahasına. Ben işin bu yüzünü biliyorum. Başka sahalarda da bu anormalliklere rastlamamız olasıdır ki, bizim patentimizi taşıyan hiç bir şeye sokaklarda rastlanmaz.

Evet geçmişimizle övünmek güzel bir şey olabilir. Ben de övünüyorum. Bu son çağda bütün anlayışımızı yenilemek durumundayız. Bunu yapamayan toplumlara bu yüzyılı çıkarma şansı tanımayabilirler...

Ey, düşünce seni çok seviyorum, ama,bir türlü peçeni aralayamıyorum. Biz göremedik. Acı bize ve sen kendini göster."



Aha ağa, bunlarda cevap!..(1)

Sınav sorularına verilen en komik cevaplar..

Yukarıdaki şiirin ölçüsü nedir?
Cevap: Yaklaşık dokuz santimetredir. (Lise 1)
* Kimlere zekat verilmez?
Cevap: Şeytana. (İlkokul 5)
* Demokrasilerde kuvvetler ayrılığı kaça ayrılır?
Cevap: Üçe. Kara, deniz, hava kuvvetleri. (Orta 3)
* Mondros'u açıklayınız.
Cevap: Mondros kimdir bilmiyor (Orhan/8)
* İneğin midesi kaç bölümdür?
Cevap: İki oda, bir salon, bir mutfak (Ortaokul 1)
* Servet-i Fünun edebiyatı hangi edebi akımlardan etkilenmiştir?
Cevap: Elektrik akımından (Yaşar/Lise 3)
* Üremeyi açıklayınız.
Cevap: Anne ve babanın gece yaptığı işe üreme denir. (Gül şah/Lise 1)
* Canlıların ortak özellikleri nelerdir?
Cevap: Yol, su, camii, mezarlık.
* Orta Asya'dan göçün sebepleri nelerdir?
Cevap: Elektirik kesintisi (Gülümser/6)
* Türkiye'nin geçitlerini yazınız.
Cevap: Altgeçit, Üst geçit, yaya geçidi (Serkan/7)
* Kanuni Fransa'ya neden kapitülasyon tanımıştır?
Cevap: Bir kadına yardım etmek için (Berat/İlkokul)
* Güneydoğu Anadolu bölgesinde petrol nerelerden çıkartılır?
Cevap: Petrol, Raman ve Gazman'dan çıkartılır. (Filiz/Ortaokul 2)
* İzmir'i kim işgal etti?
Cevap: Gazeteci Hasan Tahsin (Barış/Orta3)
* Ailenin reisi kimdir?
Cevap: Anam (Sabri/İlkokul3)
* Koşma nedir?
Cevap: Yürümenin hızlı şekline koşma denir. (Samet/Lise1)
* Canlıların en küçüğüne ne ad verilir?
Cevap: Bebek
* Kasabayı kim yönetir?
Cevap: Şerif ve adamları (Kamil/İlkokul5)
* Erozyon nedir?
-Şarkı yarışmasıdır
*Alüvyon nedir?
-Akarsu yataklarında sular toplanıp toplanıp giderler toplanıp toplanıp gitmezlerse alevinyon denir
*Haliç nedir
-Manzarası güzel ama çok pis kokan bir yerdir
*Karadeniz de geçim kaynakları nelerdir?
-Karadenizde insanlar çay üretir,ayrıca seracılık çok yaygındır ve bu seralarda hamsi yetiştirilir.


26 Haziran 2013 Çarşamba

Aşkı tutabilene aşk olsun!...(1)



"Her şeye bir tarif-açıklama getirmeye meraklıdır insan; görebilmek, tanıyabilmek, tutabilmek, dahası sahiplenebilmek için bunu yapar. Kuşatabilmek için nesneleri, şeyleri, mevhumları, sınırlandırır ve bir çerçeve içine hapsetmek ister, kıskanır da sonradan..Bunu bütün eşya için sürekli denemektedir..Bazı denemelerinde ise çaresizlik içerisindedir, kıvranır; onu bir yerlere hapsedip sahiplenemediği için. İnanç gibi, sevgi gibi, aşk gibi kavramlara yeterli açıklamayı getirememektedir. En çok meşguliyetinin bunlarla olmasının anlamı da bu. Sahiplenememek...Bu mevhumların ucu açıktır, her meslek ve meşrepten insan için. Ucu açık olan şeyler delirtir insanı!...İnsan merak eder, görmek ister öteler ötesini..Ne çare? Hep yarı yolda, rotasız olduğunu görür ve hırçınlaşır. Onlarca çözüm üretir hiç biri tatmin etmez onu.
Aşk, bu ucu açık mevhumların en delirtenidir. Kime, niye, neden ve niçin sorularının karşılığı hep hayal kırıklığıdır.Çoğu zaman, eliyle tuttuğu gördüğü değildir. Gördüm zannettiğini ise asla tutamamaktadır. Aşk, biraz zamana benzer aslında. Kendisine sorarsanız; o düz bir çizgidir, geçiyorum işte, bir yolum var ve ben gidiyorum, kimseyle işim olmaz der. Zamanın bu arsız tavrına karşılık biz ne yaparız? Bütün silahlarımızı kuşanıp üzerine yürürüz. Çağlara böleriz önce, olmadı devirlere, olmadı, asırlara, yıllara, aylara, haftalara, saatlere, saniyelere, saliselere ve anlara böleriz. Tek amacımız onun bu pervasızlığına karşı, ona sahip olmak, istediğimiz gibi kullanmak...Oysa, o, hiç aldırmaz, geçer gider ve ardından bizi de sürükler, ansızın gömü verir toprağın derinlerine...O hala geçip gitmektedir oysa...

Aşkı bence böyle anlamlandırmakta bir mahsur yok, zamanı, bölerek aşağı inerken, başka bir yoldan severek, aşka çıkarız...Aşk, şahsımızda, bize bıraktıkları ile bir düşüş gibi algılansa da gerçekte bir yükseliştir. Yani aşka inilmez, çıkılır. Kullandığımız malzeme sevgidir. Bildiğimiz sevgi. Nesneleri önce gözümüze alırız, bu bize bir tat veya nefret verir, biz işin sadece tat yönünde duracağımızdan, nefretin defterini açmıyoruz. Aldığımız bu tada verdiği hazza göre sevgi ismini koruz, bir hoşluk. Memnun olma durumu. Eğer bir yerinden tutunabilirsek onunla birlikte olmaya devam eder, gördüğümüz mevhumu, şeyi içselleştirmeye başlarız, benimseriz, onunla olmak isteriz, o bizi anlasın isteriz. Bütün yakarışlarımız bunadır. Kat ettiğimiz bu yolun tamamı sevgiye aittir. Bu süreçte biz hep sevgiyi yaşarız. Aşk daha henüz yukarılardadır.Bence aşk sevgiden daha aşkın bir şey. Daha yukarılarda..Aslında biz ona ulaşmak için hep sevgiyi tüketiriz. Sevgiyi kullanma biçimimiz, bizim aşka yönelişimizin tarzını belirler. Mesafe ve nitelik-kalite belki. Aşkın kalitesi olur mu? Bence olur. Filozofların ve ermişlerin kanaati aşka giden yolun an’ı yaşamaktan geçtiği yolundadır. An’ı yaşamak sevgiyi bölmeden kesintisiz yaşamaktır. Devamlı diri ve titrek halde bulunma...Göz, gönül, beden aynı yönde ilerler..Yedi duyumuzla teslim oluruz ona...

Tarih, başardım diyenleri yazmaktadır. Bizim bunları anlamamız güç. Anlamaya çalışmamızsa bu aşamada mümkün. Anlamaya çalışıyorum;  kainatı bir muvazeneye sokmam gerek önce, eşyayı yerli yerince dizmek ve ya dizildiği, görüldüğü gibi kabullenmek. Aşk, diridir ve statükoyu kabul etmez. O halde olduğu gibi kabullenemeyiz. kendimize göre bir muvazene kurmalıyız. Eşyanın tabi yatına kontra-ters düşmeden. Bir değerler sistemi geliştirmeli ve tepesine aşkı oturtmalıyız. Velilere göre aşkın da tepesinde Hakka, Allah bulunmaktadır. Zaten onlarca bütün çabada budur. O sırf bu aşk dediğimiz şeydir. Zaten başka şey de yok.Vahdet-i Vücut. Tepesinde Hakk’ın olmadığı bir aşkı yaşamak mümkün mü? İşte bu sorunun cevabı kurduğunuz muvazene ile ilgilidir. Sizi sevmekten belki men etmez ama, sevgiyi, neyi değer alarak yaşayacağınız la ilgili bir şey. Hakka inancı pazarlıkla olacak bir şey değil elbet. Ben Hakka inancımla birlik, insanı başa alan bir muvazene-iklim oluşturmaktan yanayım. İnsanı başa aldıktan sonra eşyayı düzenlemek..O halde biz yürüdüğümüz yolda önce nesneleri-şeyleri severek işe koyulmalıyız. İnsan olmamız nedeniyle zaten insan hep yanımızda. Bütün bu sevgilerin toplamıyla insana yönelmek, severek mesafe almak. Bu durum da biz aşık oldum dediğimizde neyi söylemiş oluruz? Zaten çıkınımızda var olan sevgi bizi bir anda, bir yere,şeye,nesneye, sevgiliye zumlamaktır yaptığımız şey. Bir anda aşık olmak mümkündür kanımca, mesele yaşatabilmek de. Devamlı ve titrek halde aşkı yaşamak. Bu bir çaba, özveri isteyen bir şey. Hayat gibi...Bütün bu anlattıklarımdan aşkla ilgili ne demek istediğimi bir cümleye indirgersem, ne anladığım daha iyi anlaşılır. Aşk, bence damıtılmış sevgiden ibarettir. Bütün kirlerinden arındırılmış bir sevgi. Elbette ancak yaşayınca anlaşılabilecek bir şey. Sadece yaşayabilir miyiz diye gayret içerisindeyiz o kadar. Şairler bu mesleğe, meşrebe en yakın guruplardır. Onun için burada yazdım. Elbette her şey herkes için sevebildiği kadar anlamlıdır. Gerisi çalıda çiçek..."



25 Haziran 2013 Salı

Bak şu burçların ettiğine!..

BALIK : Gülümsemedir..
KOVA : Doğallıktır..
OĞLAK : Mucizedir..
YAY : Farklılıktır..
AKREP : Yokluğu koyandır..
TERAZİ : Hayattır..
BAŞAK : Zerafettir..
ASLAN : Tutkudur..
YENGEÇ : Masumiyettir..
İKİZLER : Heyecandır..
BOĞA : Bağımlılıktır..
KOÇ : Vazgeçilmezdir

İnsan oğlu denilen şey!...(1)

Bir ineğe sormuş İnsanoğlu:
-"İnek ne yapmaya geldin dünyaya?"
-"Maça gitmezsin, dans etmezsin, kahveye gidip kâğıt oynamazsın, bira içmezsin inek gibi yaşıyorsun gündüz çayıra, gece ahıra."
-"Bunu mu yapmaya geldin dünyaya?"
Cevap vermiş İnek:
-"Yahu sen bu sözü bana nasıl söylersin."
-"Şu buzdolabını aç bak, süt benden, yoğurt benden, tereyağı benden, kaymak benden, köfte benden, dolma benden, sucuk benden, pastırma benden, ayakkabın benden, belindeki kayış benden, ben olmasam pantolonunu bağlayamayacaksın.”
-“Peki sen ne yapmaya geldin Dünyaya?"
-"Etin yenmez, sütün içilmez, saçından çorap örülmez, hiçbir işe yaramazsın "
"SEN NE YAPMAYA GELDİN BU DÜNYAYA EY İNSANOĞLU?..” 

24 Haziran 2013 Pazartesi

Ne demeli bilmem ki!....(1)

“İYİ Kİ VARSIN” diyebilmek; Ne güzeldir birine ; ‘ İyi ki Varsın’ Diyebilmek..
Bu ‘ biri’ hayatınızdaki o boşlukta iyilerin derinliğini bırakmıştır.
Bıraktığı derinlik de, devamın da iyi damlalarını ardından getirmek de gecikmeyecek ve ‘İyilikler’ denizini oluşturacaktır.
Bu deniz berraktır.
Ayaklara batacak çakıldan ıraktır.
Ne kadar derine giderseniz gidin denizin dibi aynı mavilikte olacaktır. 
Bu deniz suskundur.
Sizi fırtınalarında savurmaz.
Başka denizlerdeki fırtınaların önceden habercisidir.
Onu izlerken dalıp gidersiniz hayallere, ama şu anki gerçeklerle..
Bu deniz filizdir.
Yeşilinin taze kokusu, yeni doğuşların müjdesidir.
Emekle beslenir, meyveleri çeşit çeşit renk renktir.
Bu deniz paylaşımdır.
Lokman ağzındayken, kursağı boş olanları düşünmektir. ‘Ne fark eder ki’ deyip geçmemektir.
Binlerce denizyıldızı sahile vurduğunda, ’hangi birini okyanusa geri göndereceğiz’ dememektir.
Bir tanesi için bile çok şey fark ettiğini bilmektir..
Bu deniz  ‘ Sevgi’ dir..
Her harfinin hakkını vererek söylemek, değerini bilerek yaşamaktır.
Sözde değil Özde Sevmektir… Bu gün kaç kişiye ‘ İyi ki Varsın ‘ dediniz…? ? ?


23 Haziran 2013 Pazar

Torpillisin kerata!...(1)

"Yere düşen ekmeğin üstüne basan insan görmedim ama yere düşen insanı tekmeleyen çok kişi gördüm" diyor...

Saygılı olmaktaki kusurlarımızı şöyle anlatıyor:

- Birbirimize saygılı olma konusunda 3 tip temel hatamız var...

Avrupa'da yaşayan vatandaşımız orada yerlere çöp atmıyor ama Kapıkule'den girer girmez yerlere tükürmeye, çöp atmaya başlıyor. Niye burada böyle yapıyorsun diye sorulduğunda, herkes böyle yapıyor diyor. Kendi fikri olmayan insanın duruma göre hareket etmesidir bu.

İkinci hatamız, adama göre davranmamız. Karşımızdaki adam iri yarıysa, 'Buyur Abi', diyoruz, ufak tefekse, 'Ne var lan!' diyoruz. Oysa ki, insanların onuru birbirine eşittir.

Üçüncü hata, keyfimize göre davranmak. Keyfimiz yerindeyse eve girerken 'Merhaba millet' diyoruz, değilse surat asıyoruz. Oysa keyfimiz yerinde olsun olmasın insanlara saygılı davranmak zorundayız.

Diyorum ki, yerdeki ekmeğe saygılı olma konusunda ülkemde mutabakat var, kimse basamaz, ayağıyla dürtüklemez ya da öper, koyar bir kenara.

Ekmek nimettir kabul, peki insan nimet değil mi?"

16 Haziran 2013 Pazar

Kim Ne Demiş!..(1)

BİR ÇİN ATASÖZÜ DERKİ..:
-"BİR GÜN MUTLU OLMAK İSTİYORSAN İÇKİ İÇ.!!!!!
BİR HAFTA MUTLU OLMAK İSTİYORSAN SEYEHATA ÇIK.!!!!!!!!
BİR AY MUTLU OLMAK İSTİYORSAN EVLEN.!!!!!!!!!!!!!
BİR ÖMÜR BOYU MUTLU OLMAK İSTİYORSAN TOPRAKLA UĞRAŞ..!!!!!!!!!!!!
BİR ÖMÜR BOYU MUTSUZ OLMAK İSTİYORSAN CAHİLLERLE UĞRAŞ..!!!!!!!!!!!!"

12 Haziran 2013 Çarşamba

Güzel olan nedir!..

En güzel Göz: Her şeye sevgiyle bakandır.
En güzel Söz: Yalansız olandır.
En güzel kurulan Köprü: Gönüller arasında kurulandır.
En güzel Ağız: Gerçekleri konuşandır.
En güzel Yol: Doğruluğun yoludur.
En güzel Kalem: Doğruyu, iyiyi, güzelliği yazandır.
En güzel İnsan: Ahlaklı, saygılı, sevgi yüklü olandır..

11 Haziran 2013 Salı

Sana ne çıktı!..

1'den 16'ya kadar aklından bir sayı tut ve sonra aşağıya bak .

....

.

.



Ama sakın sayı tutmadan aşağıya inme 

.

.


Ne olursun bir sayı tut tutmadan inme aşağı.

.

.

.

.

Tuttun mu ?

.

.



Tamam şimdi aşağıya bak...

.

.





1-) DUA

2-) AŞK

3-) SEVGİ

4-) AYRILIK

5-) DOST

6-) EV

7-) ARABA


8- HAYATIMIN KADINI 

9-) EVLİLİK

10-) ŞANS

11-) DÜŞMAN

12-) NEFRET

13-) MUTLULUK

14-) BARIŞ

15-) İNTİKAM

16-)PARLAK GELECEK
.

.



SANA NE ÇIKTI ?

8 Haziran 2013 Cumartesi

Ömür dediğin!..(1)

"Biraz daha ömrüm olsaydı,
Eşyalara değerlerine göre değil de,
Ne anlama geldiklerine göre değer verirdim.
Daha az uyur, daha çok rüya görürdüm.
Başkaları geri dururken, ben yürürdüm.
Diğerleri uyurken, ben uyanık kalırdım.
Başkaları konuşurken, ben dinlerdim.
Nefretimi buz üstüne yazar ve
Erimesini çıkmasını beklerdim.
Dikenlerin acısını hissetmek için,
Gülleri gözyaşlarımla sulardım.
Biraz daha ömrüm olsa idi,
Bir tek günümü bile,

Sevdiklerime onları ne kadar sevdiğimi söylemeden geçirmezdim..."

27 Mayıs 2013 Pazartesi

Püf noktası!..(2)

İnanılmaz ama gerçek.  Çinli Li Ching-Yuen'in 256 yaşında öldüğü iddia ediliyor. Üstelik bu iddia dünyanın en prestijli dergisi olan Time'da bile yer buldu. Dergi Yuen'in 256 yaşına kadar yaşamasının sırrının ‘Köpek – güvercin – kablumbağa' üçlüsünde olduğunu yazdı.
Çinli bir bitki bilimci, dövüş sporcusu ve taktik veren olan Li Ching-Yuen, 1736'da doğduğunu söylese de kayıtlarda 1677 olarak gözüküyor. Bu doğum tarihlerine göre 1933 yılında öldüğünde ya 197 ya da 256 yaşında olması gerekiyor. İki halde de dünyanın en çok yaşayan insanı.
‘Li Ching-Yuen 1677'de Chyi Jiang Hsie, Szechuan köyünde doğmuş olması gerekiyor. Hayatının çoğunu dağların eteklerinde bitkiler toplayarak ve uzun yaşamın sırlarını araştırarak geçirdi.

1748 senesinde 71 yaşındayken Çin ordusuna dövüş öğretmeni ve taktik danışmanı olarak katılmak üzere Kai Hsien'e taşındı. 1927'de kendisi komutan Yang Sen tarafından davet edildi. Komutan yaşına rağmen onun gençliğinden, gücünden ve yiğitliğinden oldukça etkilenmişti.”
Eve döndükten bir yıl sonra öldü. Bazıları onun doğal nedenler yüzünden öldüğünü söylese de bazıları arkadaşları ölmeden önce ‘bu dünyada yapmam gereken her şeyi yaptım. Artık eve gidiyorum' dediğini iddia ediyor.
Uzun yaşamın sırrı sorulduğunda Usta Li'nin cevabı her zaman şunlardı:

-Temiz bir kalbin olsun
-Bir kaplumbağa gibi otur
-Bir güvercin kadar hayat dolu yürü
-Bir köpek gibi uyu.


26 Mayıs 2013 Pazar

Doğum Tarihimize Göre Hangi Ot muşuz!..


Ocak /1 - 9 --- ısırgan otu
Ocak /10 - 24 --- ebegümeci
Ocak /25 - 31 ---dereotu
Şubat/ 1 - 5 --- bildiğimiz ot
Şubat /5 - 21 --- maydanoz
Şubat /22 - 28 ---kıvırcık
Mart /1 - 12 --- sarmaşık
Mart /13 - 15 ---dereotu
Mart /16 - 23 ---ebegümeci
Mart /24 - 31 --- bildiğimiz ot
Nisan /1 - 3 --- ısırgan otu
Nisan/ 4 - 14 --- kıvırcık
Nisan/ 15 - 26 ---ebegümeci
Nisan/ 27 - 30 --- maydanoz
Mayıs/ 1 - 13 --- sarmaşık
Mayıs /14 - 21 ---çimen
Mayıs /22 - 31 ---dereotu
Haziran/ 1 - 3 --- ebegümeci
Haziran/ 4 - 14 ---maydanoz
Haziran/ 15 - 20 ---ısırgan otu
Haziran /21 -24 --- sarmaşık
Haziran /25 - 30 --- bildiğimiz ot
Temmuz /1 - 9 ---ebegümeci
Temmuz /10 - 15 --- ısırgan otu
Temmuz /16 - 26 ---çimen
Temmuz/ 27 - 31 --- bildiğimiz ot
Ağustos/ 1 - 15 --- sarmaşık
Ağustos /16 - 25 ---ebegümeci
Ağustos /26 - 31 --- maydanoz
Eylü1/ 1- 14 ---çimen
Eylü1/15 - 27--- bildiğimiz ot
Eylü1/28 - 30--- ısırgan otu
Ekim/ 1 - 15 --- sarmaşık
Ekim /16 - 27 --- maydanoz
Ekim /28 - 31 --- kıvırcık
Kasım/ 1 - 16 --- dereotu
Kasım/17 -30 ---bildiğimiz ot
Aralık/1 - 16 --- ısırgan otu
Aralık /17 - 25 --- sarmaşık
Aralık/26 - 31 ---çimen

Isırgan otu;
-Çekici ve popülersiniz.. kolayca arkadaş
edinebiliyorsunuz.. Kendinden emin tavırlarınızla grup için de liderliğe
yakışıyorsunuz. eğer sizin liderliğinizi kabul etmiyorlarsa uygun
bir yöntemle kabul ettiriyorsunuz, yine olmazsa ısırıyorsunuz…

Bildiğimiz ot;
- Utangaç ve sevimlisiniz. tanımadığınız insanlarla
konuşmayı sevmez ama arkadaşlarınızla her şeyi paylaşabilirsiniz.
Arkadaş seçimin de oldukça dikkatlisiniz. Sevilen birisiniz. doğayı
çok seversiniz öylesine bir otsunuz..işte..

Sarmaşık;
-Yerin de duramayan birisiniz. Durmadan ona buna sarılıp
duruyorsunuz, çok arkadaşınız var ve sosyal yaşamınız çok renkli.
Dedikoduyu biraz seviyorsunuz. Sizi tanıyan sizin gibi biri daha
olmadığı düşünüyor. Dikkat çekmeyi çok seviyorsunuz.

Kıvırcık;
-Esrarengiz birisiniz. Ne zaman nasıl davranacağınız pek
belli olmuyor. Bazen her şeye salata oluyorsunuz. Çoğu şeyden ilk sizin
haberiniz oluyor bu yüzden çok ilgi görüyorsunuz.

Ebegümeci;
- Sessiz sakin ama çok zekisiniz. Dost canlısı, sevilmeyi
bekleyen tavırlarınız ilgi çekiyor. Her yer de olmayan insan
sağlığına yararlı bir kişiliğe sahipsiniz. Küçük bir arkadaş
grubu size yetiyor. Fazla popüler olmasanız da yakınlarının el üstünde
tuttuğu birisiniz.

Dereotu;
 -Siz lider olmak için doğmuşsunuz; ama yapacak bir şey yok,
bazı organizasyonlar da sadece değişik tat bırakıyorsunuz o kadar.
Sözünü dinleten, dediğini yaptıran birisiniz. Kararlı tavırlarınız
çevrenizdekileri etkiliyor. İnsanların arkadaş olmak isteyebileceği
birisiniz.

Maydanoz;
-Uyumlu, her şeye maydanoz olmak bur dan gelir sıcak kanlı
birisiniz. Size nasıl davranılmasını istiyorsanız siz de herkese öyle
davranıyorsunuz. Sadık ve dürüstsünüz, yapmacık insanlara ve
dedikoduya karşısınız.

Çimen;
-Çok hassas ve narinsiniz. (çimlere basmayan ) kolay aşık
oluyorsunuz. Ne çok utangaç ne çok girişkensiniz. Arkadaş grubunuzda
kırılmaması için kollanan birisiniz..