22 Ocak 2016 Cuma

Beyin fonksiyonlarına etkileri ve içerdikleri zengin besin

beyn

Beyin fonksiyonlarına etkileri ve içerdikleri zengin besin değerleriyle bu yiyecekler yaratıcılığınızı arttırmaya yardım ediyor. İşte yaratıcılığı arttıran o yiyecekler…

Kinoa
Süper kahraman olarak da adlandırabileceğimiz kinoa, içerdiği proteinle siz gün içinde enerjik tutuyor. Sabahları bir kase kinoayla başladığınız günlerde beyninizin ihtiyacı olan yakıtı alarak daha kreatif olabilirsiniz.
Chia çekirdeği
Bu küçük siyah çekirdekler fazlasıyla vitamin ve çinko içeriyor. Aynı zamanda beyin fonksiyonları için önemli rol oynayan yararlı yağlardan da fazlasıyla faydalanabiliyorsunuz.
Çilek, kiraz, dut
Her biri ayrı ayrı antioksidan dolu olan bu meyveler hafızayı geliştirmeye yardım ediyor.
Yumurta
Kolinden zengin yumurta, beyin fonksiyonu için vazgeçilmez besinlerden birisi. Bu nedenle ne kadar çok tüketirseniz o denli yaratıcılığınıza etkisi olacaktır.
Tavuk
Tavuk, beyni sürekli tetikte tutmaya yarayan hormonları arttıran amino asit ve protein açısından zengindir.
Siyah çikolata
Bu çikolatalar kendinizi şımartmak için küçük bir bahane olabilir! Kan akışını hızlandırıp yorgunlukla savaşan ve sizi sürekli uyanık tutmaya yardımcı olan siyah çikolatayı rahatlıkla tüketebilirsiniz.
Su
Beynimizin yüzde 80’inin sudan oluştuğunu düşünürsek vücudumuzu susuz bırakmamanın ne denli önemli olduğunu anlayabiliriz.
Ginseng bitkisi
Bu bitkinin beyne olan kan akışını hızlandırdığı araştırmalar tarafından gösterilmiştir. Çayınıza katarak tüketebileceğiniz ginseng aynı zamanda kreatif sürecinizi de arttıracaktır.
Fındık ezmesi
Fındığın içerdiği sağlıklı yağlar beyin fonksiyonlarını etkilediği gibi, proteinleri de kandaki şeker oranını dengede tutmaya yarar. Tüketim imkanı da fazla olduğu için rahatlıkla tercih edebilirsiniz.

Antidepresanların yan etkileri

"Antidepresanların yan etkileri korkunç ve depresyon tedavisinde hiçbir işe yaramıyorlar."

irving kirsh, antidepresan, yan etkiler, depresyon, antidepresan tuzağı, psikoloji, psikofarmakoloji, FDA, hamilelikte antidepresan, intihar eğilimi,


Psikofarmakoloji Derneği'nin düzenlediği "Uluslararası Katılımlı 4. Ulusal Psikofarmakoloji Kongresi" Antalya Belek'teki Papillon Zeugma Otel'de başladı. Kongreye katılan Yale Üniversitesi'nden Prof. Dr. Irving Kirsh, antidepresanlarla ilgili çok önemli uyarılarda bulundu. Antidepresanların büyük kısmının depresyon tedavisinde hiçbir işe yaramadığını ve plasebodan farksız olduğunu savunan Kirsh, yan etkilerinin ise korkunç olduğunu söyledi. Antidepresanların 24 yaş altı kişilerde intiharı tetiklediğini kaydeden Prof. Dr. Kirsh, ilaç firmalarının araştırma sonuçlarını sakladığını öne sürdü.


YAN ETKİLERİ ÇOK KORKUNÇ

İlaç firmalarının Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi'ne (FDA) gönderdikleri ilaç sunumlarını tek tek incelediğini belirten Irving Kirsh, yaptığı inceleme sonunca çok ilginç bulgulara ulaştığını açıkladı. Antidepresanları kullanan çoğu insanla kullanmayanlar arasında hiçbir fark olmadığını anlatan Kirsh, yan etkilerinin ise çok ciddi olduğunu ifade etti. Kirsh, "Antidepresanlar, iktidarsızlık, orgazm süresinin çok kısa ya da uzun olması ve orgazm olamama gibi cinsel bozukluklara neden olur. İlaçlar kesildikten sonra hastalığın nüksetme riski çok yüksektir. Hamileler kullanırsa, bebeklerde otizm riski artar" dedi.

İLAÇ KULLANMAK YERİNE EGZERSİZ YAPIN

İlaç firmalarının antidepresanlar konusunda ikiyüzlü bir tavır sergilediğini kaydeden Kirsh, şunları söyledi: "İlaç firmaları araştırmalarda iyi sonuçlar veren ilaçların sonuçlarını dergilere gönderiyorlar. Diğer ilaçların sonuçları ise saklanıyor. İlaç firmaları ilaçlarla ilgili araştırmaların yüzde 50'sini gizliyorlar. Yapılan araştırmalara göre antidepresanlar, 24 yaş altı kişilerde intihar riskini artırıyor. Fakat ilaç firmaları bunu manipüle ediyor. Depresyon teşhisi konan kişiler mutlaka yardım almalı. Alınan yardım ise ilaç yerine fiziksel egzersiz, meditasyon tarzı şeyler olmalı. Antidepresanlar son çaredir, uzak durulmalıdır. Benim önerim; antidepresan kullanmak yerine haftada 3 gün egzersiz yapın."


***

CİKLET GİBİ SATILIYOR. 

Yan etkileri arasında "intihar" yazan bu ilaçlar, eczanelerde reçetesiz olarak satılıyor.
İstanbul’da 8 eczaneyi dolaşan Zaman muhabirleri, antidepresan ilacı satın almak istediklerinde “Reçeteniz var mı?” sorusu ile dahi karşılaşmadı.

Oysa, insanları intihara sürüklediği iddia edilen bu ilaçların reçetesiz satışı yasak. Eczacılar, yasağı bildiklerini ancak ‘ilaç takip sistemi’nde yer almadığı için antidepresan satmalarının önünde bir engel bulunmadığını belirtiyor.

Doktor kontrolünde ve uygun dozlarda alınmadığı takdirde hastaları intihara yönelttiği iddia edilen antidepresanların, kontrolsüz kullanımı günden güne artıyor. Uluslararası Pazarlama Servisi’nin araştırmalarına göre 2003 yılında Türkiye’de 14 milyon 238 bin kutu depresyon ilacı tüketilirken 2012’de bu rakam 36 milyon 881 bine çıktı. Uzmanlar, 9 yılda gerçekleşen yüzde 160 oranındaki bu artışta modern çağın getirdiği ruhsal bunalımların rolünün büyük olduğu görüşünde.

Farmakolog Esra Sağlam ise “Bu büyük artışı tamamen depresyonun yaygınlaşmasıyla açıklayamayız.” diyor. En küçük sıkıntısı olanların bile kulaktan dolma bilgilerle bu ilaçları aldığına dikkat çekiyor. Son olarak 26 Ocak’ta intihar eden Bayburt Üniversitesi Rektörü Gökhan Budak’ın antidepresan ve bitkisel ilaçlar kullandığı ortaya çıkmıştı.

İstanbul’da Bahçelievler, Bakırköy, Zeytinburnu, Fatih ve Eyüp ilçelerinde 8 eczaneyi dolaşan Zaman muhabirleri, antidepresan ilacı talep ettiğinde “Reçeteniz var mı?” sorusu ile dahi karşılaşmadı. Oysa İstanbul Eczacı Odası Başkanı Semih Güngör, “Bu ilaçların reçetesiz satılması mümkün değil. Hiçbir eczacı bu riske girmez. ” ifadelerini kullanıyor. Eczacı H.A. ise yasağı bildiklerini ancak ‘ilaç takip sistemi’ görmediği için antidepresan satmalarının önünde bir engel bulunmadığını belirtiyor ve ekliyor: “Bir ilacı satarken diğerini niye satmayalım. Neticede bundan para kazanıyoruz.”

Dünyada en çok kullanılan ve eczanelerde reçetesiz satılan antidepresanlardan birinin kullanma talimatında ‘intihar’ yan etkisine vurgu yapılıyor. Talimatta, “Herhangi bir zamanda kendinize zarar verme ya da intihar gibi düşünceleriniz varsa, ….’ı kullanmayı durdurunuz ve derhal doktorunuza bildiriniz.” uyarısı dikkat çekiyor.

İlacın kullanma talimatında yer alan bir başka bilgi de “Genç yetişkinseniz. Klinik çalışmalardan elde edilen bilgiler antidepresanla tedavi edilmiş 24 yaşın altındaki psikiyatrik durumu olan yetişkinlerde intihar davranışlarında artma riskini göstermiştir.” şeklinde. Yine ilacın kutusunda da ‘reçetesiz satılmaz’ uyarısı bulunuyor. Hekime ve ilaca kolay ulaşan hasta bu ilaçları çok rahat bir şekilde alabiliyor. Bu ilaçların çoğunluğu doktor reçetesiyle birinci basamaktan 3 basamak hastanelere kadar yazılıyor. Ayrıca hekimlerin hastaya ayırdığı sürenin kısalığı ve alelacele ilacı yazması da başka bir etken.

Antidepresan ilaçların satışıyla ilgili eczacı, eczacı odası ve Sağlık Bakanlığı ekseninde bir çelişki göze çarpıyor. Yönetmeliğe göre antidepresan ilaçların satışı reçetesiz yasak. Ancak eczacılara göre uygulamada ilaçları satmalarında bir engel yok. İlaç takip sistemi, ağır yan etkisi olan ilaçları takip edemiyor. Etse de yeterli denetim olmadığı için bu ilaçlar reçetesiz de satılabiliyor. Kanunen antidepresanların reçetesiz satılamayacağını kabul eden eczacılar, “Sağlık Bakanlığı’nın ilaç denetim sisteminde bu ilaçlar takip edilmiyor. Bu nedenle biz de ilaca devam eden müşterilerimizi reçetesiz diye geri çevirmiyoruz.” diyor.

‘SİSTEMDE BOŞLUK OLDUĞU SÜRECE BU İLAÇLARI SATARIZ’

İstanbul’da eczacılık yapan H.A. ise bu konuda eczacıların arada kaldığı görüşünde. Yaşanan karmaşayı şöyle özetliyor: “Biz sattığımız ilaçları ilaç takip sistemine gireriz. Ancak sistem sadece bağımlılık yapıcı bazı maddeler içeren bazı ilaçların reçete numarasını girmemizi zorunlu kılıyor. Sistem bu ilaçlar dışındaki hiçbir ilacı sisteme girerken reçete numarası şartı istemiyor.” İstanbul’da bir eczacıda tekniker olarak çalışan E.B. de sistemin boşluğuna dikkat çekiyor. Ağır antidepresan bağımlılık yapıcı, ağır yan etkili ve uyuşturucu madde içeren ilaçların doktorlar tarafından normal reçetelerle yazıldığını hatırlatan E.B., “Ancak bu ilaçların satışı esnasında ilaç takip sisteminde ‘reçetesiz satılmaz’ diye sarı renkli bir uyarı çıkıyor. Eğer reçetesiz satarsak sisteme bu işleniyor ve ilk denetimlerde ortaya çıkıyor. Ama bir yaptırımı da yok. Dolayısıyla hasta bize geldiği zaman geri çeviremiyoruz.” diyor. Kendisinin ilaç tebliği ilk yayımlandığında bu ilaçları reçetesiz satmamak için adeta direndiğini belirterek, “En son bir müşterim bağımlılık yapıcı olan bir ilacı istedi. Normalde reçetesiz satışı yasak. Ben vermedim. Ama yandaki eczaneden almış. Dükkânın önünden geçerken ilacı bana doğru sallayarak geçti. Bir hafta dayanabildim. Sonra ben de satmaya başladım.” diyor.

‘BU İLAÇLARIN REÇETESİZ SATILMASI MÜMKÜN DEĞİL’

Antidepresan sınıfına giren ilaçların ağır bir içeriğe sahip olduğunu ve eczanelerde reçetesiz şekilde satılmasının mümkün olmadığını belirten İstanbul Eczacı Odası Başkanı Semih Güngör ise, “İlaçların eczanelere girişleri ve hastaya satışı sistemde tamamen kayıt altına alınıyor. Bu ilaçların bu açıdan reçetesiz satılması mümkün değil.” diyor. Kendilerine bu konuda şimdiye kadar ulaşan bir şikayet bulunmadığını vurgulayan Güngör, “Eğer böyle usulsüz bir satış yaşandıysa bu bize ulaşırdı. Muhtemelen münferit bir olay. Bu konuda eczanelerin genelini eleştirmek doğru olmaz. Kaldı ki bu konuda yaptırımlar var. Eğer usulsüz satış yapan olursa hakkında disiplin soruşturması açılır. Hiçbir eczacı arkadaşım bu riske girmek istemez.” vurgusu yapıyor.

‘ANTİDEPRESANLAR İNTİHAR ETTİREBİLİR’

Üsküdar Üniversitesi Öğretim Üyesi Farmakoloji Uzmanı Doç. Dr. Esra Sağlam, en çok kullanılan ve suistimal edilen ilaçların depresyon hapları olduğunu söylüyor. Zira uyku ve sinir ilacı olarak da kullanılan bu hapları, en ufak sıkıntısı olanlar bile kulaktan dolma bilgilerle tercih edebiliyor. Esra Sağlam’a göre bu durum büyük bir tehlikeyi beraberinde getiriyor. Anidepresanların doğrudan beyindeki santral sinir sistemini etkileyen bir içeriğe sahip olduğunu vurgulayan Sağlam, ‘uykum kaçtı bir tane içtim’, ‘depresyondaydım bir tane içtim’, ‘kafama göre başladım’ diyenlerin çıkabildiğini vurguluyor. Antidepresan ilaçları kullanırken intihar eden hastalarda artış yaşandığını kaydeden Sağlam, “Antidepresanlar intihar ettirebilir. Ama her vakada suçu ilaçlara yüklemek yanlış olur.” bilgisini veriyor.

YAŞANAN BAZI ŞÜPHELİ İLAÇ-İNTİHAR VAKALARI

26 Ocak 2013, Bayburt Üniversitesi Rektörü Gökhan Budak, ailesinin de evde olduğu sırada intihar etti. Budak, antidepresan ve bitkisel ilaçlar kullanıyordu.

1 Aralık 2012, Doktor Melike Erdem, hastanenin 6. katından atlayarak intihar etti. Psikolojik sorunları bulunduğu öğrenilen Erdem, antidepresan kullanıyordu.

17 Kasım 2012, Hatay’da B.D. adlı genç, annesini öldürüp intihar girişiminde bulundu. Polis, evde B.D.’ye ait antidepresan ilaçlar buldu.

18 Mart 2010, Erzincan Üniversitesi Rektörü Erdoğan Büyükkasap, evde yalnızken bir not bırakarak intihar etti. Hocanın, bir tür yatıştırıcı antidepresan kullandığı ortaya çıktı.

21 Ocak 2016 Perşembe

BAGIRSAK

    Osman Kulac
    IKRA SIMYA IXIR
    BAGIRSAK
    Candida cinsine ait 200 tür olmasına karşın, mantar enfeksiyonlarının yüzde 75'inden sorumlu olan Candida albicans eşeyli çoğalan, diploit, maya tipinde bir mantar türüdür. Ağızdan başlayan sindirim sisteminde yaşayan çok sayıdaki mikroorganizmadan biridir. Sağlıklı yetişkinlerin yüzde 40'ının ağız florasında, sağlıklı kadınların yüzde 20-25'inin vajen florasında Candida albicans’ın varlığı bilinmektedir. Flora üyesi olmakla beraber, oral ve vajinal fırsatçı enfeksiyonların da temel etkenidir.
    Sağlıklı bir organizmada bulunan tüm canlı organizmaların yarattığı dengeli ortama flora denildiğini biliyoruz. İnsan sağlığı için en önemli flora barsak florasıdır. Ortomoleküler biyolog Jeffrey Bland bağırsaklarda dört yüzden fazla bakterinin yaşadığını belirtmektedir. Bu bakterilerin toplam ağırlığı 1-1,5 kg ile yaklaşık karaciğer ağırlığına eşittir. Dengeli bir barsak florasında bifidus ve acidophilus bakterileri yan yana ve hassas bir denge içinde bulunur. Barsak florasının önemli bir diğer mikroorganizması ise güçlü bir patojen bakteri olan Echericia coli’dir. E.coli patojenitesi nedeni ile sayıca en az bulunması istenen ama flora dengesi için de olmazsa olmaz bakterisidir.
    Vücudun bağışıklık sistemi ve patojen olmayan barsak flora bakterileri, normal şartlarda Candida'yı kontrol altında tutarlar ve sindirim sistemindeki varlığı ile candida da diğer patojen bakterilerin çoğalmasını engeller. Barsak florasının bu güçlü ve hassas dengesi herhangi bir nedenle bozulursa fırsatçı maya mantarı olan Candida albicans sayıca artmaya başlar ve candidiyozis denilen tablo ortaya çıkar.
    Barsak florası normal doğum yolu ile bebeğin anne vajen florasını alması ile oluşmaya başlar. Araştırmacılar yeni doğan bir bebeğin bakterilerinin yüzde 80-90’ının bifidus bakterileri olduğunu ve bebeklikten yetişkinliğe doğru yaşam yolculuğu sırasında dost bakterilerin sayısının azaldığını göstermişlerdir. İşte doğumla başlayan ve zamanla olgunlaşan floranın dengesi tüm yaşamsal faktörlerden etkilenir. Beslenme, su, ilaçlar, stres, ameliyatlar, bağışıklık sistemi.
    Candidiyozis tablosunda, normalde tek hücreli olan Candida albicans kontrolden çıkarak çok hücreli, ipliksi ve istilacı şekle dönüşür. Candida albicans’ın ipliksi biçimi hem psödohif hem de gerçek hiflerden oluşabilir. İpliksi şekle dönüşmesinin yanısıra, konak dokulara bağlanmayı sağlayan adhesinleri, dokuları hem imha etmeyi hem de onlara daha iyi yapışmayı sağlayan proteazları ve vücudun bağışıklık sisteminin tepkisini azaltan çok sayıda faktörü de üretir. Candida’nın bağırsak duvarına tutunmasıyla oluşan immunolojik hasar bağırsak mukozasının permeabilitesini bozar. Bu durumda çok önemli bağırsak bariyerin bozulması yiyecek duyarlılığı ve allerjilerinin oluşmasına yol açar.
    Candidiyozis Nedenleri?
    1- Bozulan bağırsak florası (Disbiyozis)
    2- İlaç özellikle antibiyotik kullanımı; Antibiyotik kullanımı ile bağırsak florasında patojen olan bakterilerle birlikte patojen olmayan flora bakterileri de öldüğü için flora dengesinin bozulması ve candida sayısının artmasına sebep olur. Steroidler, ağrı kesiciler, hormonlar, sitotoksik ilaçlar ve kemoterapötikler de barsak florasının bozulmasının ve candidiyozisin en sık nedenlerinin başında gelir
    3- Bağışıklık sisteminin zayıflaması; Nörolojik hastalıklar, immunoljik hastalıklar, sağlıksız ve dengesiz beslenmek özellikle de rafine karbonhidrat ağırlıklı beslenmek
    4- Sindirim salgılarının primer veya sekonder azlığı, özellikle pankreas disfonksiyonu ile gelişen enzim üretimindeki dengesizliklikler
    5- Karaciğer fonksiyon bozukluğu
    6- Aşırı stres ve gerginlik
    7- Sağlıksız beslenme; Özellikle hazır besinler, katkı maddeleri, dengesiz beslenme, tek yönlü beslenme, karbonhidrat ağırlıklı beslenme
    8- Yeterince su içmemek
    9- Ağız ve diş sağlığının bozuk olması, ağız sağlığı için gerekli olan hijyen önlemlerinin alınmaması
    10-Kalitesiz uyku, uyku bozukluğu
    11-Hormonal disfonksiyon
    12-Yoğun elektrosmoga maruz kalmak
    13-Bozucu alanlar
    Candidiyozis Semptompları
    Bağırsak candidiyozisi, genellikle uzun zaman içerisinde oluşan, başlangıçta kişinin dikkatini çekebilecek bulguları olmadığından olsa da kişinin “normal” gözüyle bakabildiği bir tablo olduğundan tanısı zaman almaktadır. Bağırsaklar vücudun ikinci beyni olduğu için, bağışıklık ve hormon sisteminin önemli bir parçası olduğu için candidiyozis semptomları tüm sistemleri ilgilendirmektedir.
    Candidiyozis varlığında birlikte olması beklenen bulgular ise şöyledir; Disbiyozis, enzim eksikliği, asidoz, besin duyarlılığı...
    İşte bu denge ve döngü göz önünde bulundurularak candidiyozisi olan hastalarda aramamız gereken semptomlar;
    Depresyon, anksiyete, muhakeme zorluğu, depresyon, sinirlilik hali, konsantrasyon güçlüğü,
    Konstipasyon (kabızlık), diyare, meteorizm (karın bölgesinde gaz), mide ekşimesi, buna bağlı boğaz yanması, hazımsızlık, bağırsak krampları sebebi ile karın ağrısı, anüste kaşıntı, iritabl bağırsak sendromu benzeri şikayetlerin olması,
    Karaciğer enzimlerinde artış, pankreas enzimlerinde azalma, şişmanlama, kilo verememe
    Şeker açlığı
    Halitozis (Ağız kokusu), diş ve dişeti hastalıkları, oral aftlar
    Kronik yorgunluk, uyku bozuklukları, bitkinlik, enerji eksikliği, tükenmişlik hissi, keyifsizlik,
    Kronik ağrılar, fibromiiyalji, migren, kas kasılmaları, eklemlerde şişkinlik ve ağrı,
    Akne ve cilt döküntüleri, cilt hastalıklarının alevlenmesi, egzema, sedef, alerjik reaksiyonlar,
    İdrar yolları şikayetleri (özellikle kadınlarda), dismenore, vajinal enfeksiyon ve mantar enfeksiyonlarının yaygın hale gelmesi, hormonal dengesizlik,
    Erkeklerde prostatit, iktidarsızlık,
    Çocuklarda hiperaktivite, öğrenme ve davranış bozuklukları, iştahsızlık, tekrarlayan kulak enfeksiyonları
    Candidiyozis’in Tanısı
    Tamamlayıcı tıp bakış açısında her hastanın değerlendirmesinde olduğu gibi candidiyozis tanısı için de anamnez çok önemlidir. Ancak doğru tanı için SF (gaita analizi) veya daha fonksiyonel olan Voll e göre elektroakupunktur yöntemi olan Proquant ve Vegatest ayrıca kineziyolojik manuel adale testi ile konur. Natürel Sağlık kliniğinde bu metotların tamamı uygulanmaktadır. Klinik gözlemlerimize göre bu testlerin her biri doğru yapıldığında sonuçlar birbiriyle tamamen paralellik göstermektedir.
    Candidiyozis’in Tedavisi
    Maya mantarını tedavi ederken çok yönlü bir yaklaşım gerekmektedir. Candida albicans’ı sadece bir ilaçla öldürmek pek mümkün değildir. Kimyasal antimikotiklerin tek başlarına kullanımları sonrası tekrarların sık görülmesi bugün tamamlayıcı tıp yaklaşımıyla yapılan bütüncül tedavi protokollerini oluşturmuştur. Bu bakış açısıyla mayanın ölmesine neden olacak vücut koşullarının ve sağlıklı bakterilerin yenilenmesi için regüle bir ortamın sağlanması hedeflenmektedir.
    Candidiyozis tedavisini aşağıdaki şekilde sınıflandırabiliriz:
    1- Bitkisel ve kimyasal ilaç kombinasyonu (kimyasal destek ancak ciddi risk grubunda olan hastalarda uygulanır. Tedavi uzun bir süreci kapsar)
    2- Sağlıklı ve dengeli beslenme (Özellikle rafine karbonhidrat ve her türlü tatlıdan uzak durmak tedavinin olmazsa olmazlarındandır. Candidanın tek besin kaynağının glikoz olduğu düşünüldüğünde bunun önemi anlaşılırdır,)
    3- Nöralterapi
    4- Su ve fiziksel aktivite
    5- Ciddi candidiyozis vakalarında kolon hidroterapi ile kalın barğırsakların temizlenmesi, villus yapıları içine yerleşmiş olan candidaların uzaklaştırılması da çok önemlidir.
    6- Kolonoskopi sonucu yaygın enflamasyon bulguları olan ve hastanın öyküsü alındığında İBS düşündüren durumlarda nöralterapi ve rektal ozon kombinasyonu terapinin seyrini olumlu yönde değiştirmektedir.
    7- Bozulmuş olan barsak florasının düzenlenmesi için probiotik ve mikrobiyolojik destek çok önemlidir.
    8- Çok dirençli olan vakalarda hastanın kendi gaitasından otovaksin yöntemi ile elde edilen E.coli preparatları da kullanılmalıdır.
    Nöralterapi ile...
    Tamamlayıcı Tıp yaklaşımında enformasyon bozulmadan regülasyon bozulmaz, regülasyon disfonksiyonu olmadan da fonksiyon kaybı ya da diğer bir deyişle hastalık yerleşmez. Yukarıda sayılan rahatsızlığın oluşmasında kolaylaştırıcı nedenlerin candidioyizin yerleşebilmesi için VSS’de sorun olması gerekir. Yani kısacası VSS ve temel madde bozulmadan candidiyozisin yerleşebilmesi mümkün değildir. Bu bağlamda candidiyozis tedavisinde başarılı olmak içinnöralterapi olmazsa olmazlardandır. Nöralterapi uygulaması yapılmayan hastalarda candida direnç göstermekte ve tedavi daha uzun sürmektedir.
    Nöralterapi, ağrı ve yorgunluk şikayetlerini, nörovegetatif disfonksiyon belirtilerini belirgin bir biçimde ortadan kaldırır. Uyku bozuklukları, aşırı terlemeler, mide barsak problemleri gibi pek çok şikayeti düzeltir ve kötüleşme periyotlarını azaltır.
    Segmental terapi; Kippler cilt kaydırma sonucu sorunlu olan tüm segmentlere uygulanmalıdır.Hormonal disfonksiyonun giderilmesi tedavinin önemli basamağını oluşturur.Trigger noktalar muayene edilmeli ve aktif olanlar tedavi edilmelidir.Tonsil muayenesi ardından lenf drenajı açılmalı ve N. Supraorbitalis uyarılmalıdır.Batın için segment ve Hopfer tacı, epigastrik alan enjeksiyonu.Ggl. Coeliacus enjeksiyonu candidiyozis tedavisinin olmazsa olmaz yaklaşımıdır.IV prokain infüzyonu Bozucu alan tedavisi
    Bizim bunun için önerimiz
    Vücuda taze oksijen pompalamak hücreleri yenileyip hücreleri çoğaltmak
    DNA ,, RNA yi dengelemek
    Aura yı parlaklastirmak
    Sakralari açmak
    Foton kanallarini temizlemek
    Ve vücudun kozmik enerji ile
    Beslenmesini sağlamak
    Canlılarin yaşam enerji sinin yüzde 90 ı kozmik enerji yüzde 10 u yediğimiz ictigimiz besinler ile olur
    Kişilerin aura sı kirlenirse veya yırtılirsa ,, foton kanalları tıklandığında kozmik enerjiden yeterince faydalanamayiz bu yüzden
    Vücutta ağır metaller alminyum flor birikir
    Bunlarda zararlı bakteriler üretir özellikle flor vücuttan beyine doğru çıkışta bulunduğu zaman frekanslari karıştırır kişinin beyni vücuda değişik şekilde talimat geçer
    Kimine akciğer kiminle karaciğer ,pankreas , parkinson,major depresyon, anksiyete , bi -boplarda bozukluk panikatak gibi rahatsızlık verir
    Genelde bağırsakları hükmeder bagirsaklardan diğer organlara doğru agirmetaller , alminyumun da etkileri ile vücutta kalıcı sorunlar üretir
    Aslında yapılması gereken
    Sadece aura yi parlaklastirmak
    Sakralari açmak
    Foton kanallarini temizlemek
    Kozmik enerji ile beslenmeyi saglamak
    Bunun için uygulamamiz gereken ixirler
    ×Kollodial gümüş suyu 15ppm
    Dmso karisimli
    ×Kollodial altın suyu 100ppm
    ×Örme (ormus) tamamen kozmik enerji ile üretilen
    ×Probiotic
    ×Folik Asitan
    ×Dmso
    ×Aminoasit
    ×Borixsasitan
    Doğal ürünlerden olumlu sonuçlar alabilmek için
    2 ile 3 ay düzenli kullanılması önerilir.
    Ürünleri Direk gün ışığına maruz bırakmayınız.
    Ağzı kapalı şekilde çocukların ulaşamayacağı yerde muhafaza ediniz.
    Menşei (Original Country) : Türkiye (Turkey)
    TR- Türk Gıda Kodeksine Uygundur.
    TR- Gıda Takviyesidir İlaç Değildir.
    Ürün Teslimat Bilgileri
    banka havalesiyle ödeme yapabilirsiniz.Sitemizden alışveriş yapmak için üye olmaya gerek yoktur. edebilirler.Siparişinizle ilgili her türlü soruyu
    05464921061 telefonu arayarak sorabilirsiniz.Aldığınız tüm ürünlerde kullanım bilgileri detaylı olarak gönderilir.Siparişleriniz (Saat 13:00)’a kadar aynı gün kargoya teslim edilir. En geç 2 iş günü içerisinde elinize ulaşır.
    %100 dogal olması sebebiyle reçete ile satılmaz.
    Doktorlarınızın önerdiği ilaçlar ile eş değer değildir.
    Ürünleri kullanırken aynı zamanda tedavinizi aksatmamanızı öneririz.
    sağlıklı günler dileriz.
    NOT: İlgili yasa ve reklam yönetmelik kurallarına uyularak endikasyon ve hastalık adı belirterek besin destek ürünleriyle ilgili tanıtım yapılmamaktadır.
    Ikra Simya ixir
    05464921061
    2 kişi bunu beğendi.
    Yorumlar

    Haber Kaynağı