19 Şubat 2015 Perşembe

SULARIN ALTINDA YAŞAYAN VARLIKLAR KİMLER?

"SU (DENİZ-GÖL-OKYANUS-IRMAK-DERE VS) ALTI KAVİMLERİ,
YA DA SULARIN ALTINDA YAŞAYAN VARLIKLAR KİMLER?
Birde binlerce sayfa ansiklopedik yazıda "DENIZ KAVİMLERİ" derler ve bunların "DENİZDEN YANİ DENİZİN ALTINDAN DEĞİLDE, Denizin içindeki adalardan, deniz kenarlarından geldiği"nden bahsederler.... Acaba?
İnsanlar ve Yüzbinlerce sayfalık kitaplarda, kaynaklarda hep 4 Elementten dem vurulur. (TOPRAK, ATEŞ, HAVA, SU)
Biz ikisini biliyoruz... yani İki canlıyı demek istedim!...
Biri İnsan: Topraktan
Diğeri Cinler: Ateş'ten
Peki!...
Havadan Olanlar?
Ya Su'dan Olanlar? Kimler Acaba!
Dere, Irmak, Göl, Deniz ve Okyanus Kıyısına Ev Yapmayın. Çünkü Oralar Sizin Değildir!
Sürekli duyarsınız, Kilyos'ta, Marmara'da, Falan Barajda, Filan Irmakta, Plajda birileri boğuldu! Mesela denizde boğulanları aramak için yoğun bir Arama-Kurtarma Faaliyetleri hususunu sürekli TV-Gazete-Radyo ve Sosyal Mecralarda duyarız. Evet... o insanlar nihayetinde sahile getirilirler... Yanlış okumadınız o insanlar sahile geri GETİRİLİRler...
İşin başka bir gerçeğini de genellersek denizin dibindeki akıntılar insanları sürükleyecek güçtede değildirler. Dalgalarda sizi boğacak şekilde....
Eskiler deniz kenarındaki ölümleri hep "Deniz Kızları"nin sahile çıktığı anda Karşılaştığı gençleri suya çekmesiyle olduğunu söylerlerdi....
Deniz insanları yutarmı, alırmı?
Deniz insanları almaz... İnsanlar denize girerler ve deniz onları bir müddet sonra dışarı atar... Aslında bu bir ecel meselesidir de...
Bazı mistik inançlara göre de deniz sizi "Deniz Cinleri" vasıtasıyla sahile yani kıyıya kovalar... Yani cinler bizi itekler... Ya da başka birileri mi var. Bunlarda "DENIZ KAVIMLERI, MANSUPLARI" mı? Nasıl ve nerede yaşarlar!...
Çoğu İnsan Bu Kavimden Olanlardan Biriyle Karşılaştığını Söyler!
Hatta bu Varlıkların çok güzel elbiseleri olduğu, bakımlı, uzun boylu, yürüyüşlerinde nezaket, gülüş ve davranışlarında letafet olduğu hususudur....
Bazı eskimez kitaplara göre onların çoğunun hala insanlarla karşılaşmadığı, denizlerin, okyanusların, suların dibinde yaşadığı, kendi medeniyetleri olduğu, insanlar nasıl kendini korumak için tedbir alıyorsa onlarıda kendilerini korumak için sahillerini korudukları ve kolladıkları rivayetidir. Yine bir rivayete göre deniz sakinlerinin iyi varlıklar olduğu hususudur.... Acaba efendimiz s.a.v. Suya bevletmeyiniz, israf etmeyiniz derken başka nelere işaret etmiş olabilir...
Bir de günümüzde bilimin kanıtladığı bir husus var... Suyun ruhu var, su canlıdır, suyun hafızası var derken hiç bu taraftan bakmayı düşünebildik mi? Birde binlerce sayfa ansiklopedik yazıda "DENIZ KAVİMLERİ" derler ve bunların "DENİZDEN YANİ DENİZİN ALTINDAN DEĞİLDE, Denizin içindeki adalardan, deniz kenarlarından geldiği"nden bahsederler.... Acaba?
Islami Kayıtlarda Bunlardan Bahsedilir mi?
Bu sualtı varlıkları hakkında bazı islami kayıtlar da var,
Bildirilenlere göre..
Büyük ırmak ve denizlerin derinliklerinde yaşayan varlıkların olduğunu anlatan kaynaklar var. Bu kaynaklardan bir tanesi Muhyiddin A’rabi k.s. Hazretlerinin “el Fütuhatül Mekkiyye” adlı eseridir. Hz. Şeyh anılan eserinde “Melamiler” hakkında bilgi verirken su altı varlıklarından da söz eder.
“Allah onlardan razı olsun, su altı varlıkları denilen bazı kimseler vardır. Onlar denizlerin ve ırmakların diplerinde Allah’a ibadet ederler. İnsanların çoğu onları bilmez ve tanımazlar.” ( Fütuhat 196, Nefahat 971 )
Elimizdeki ikinci kaynak İmam Şarani’nin “Tabakatül Kübra” adlı kitabıdır.
İmam Şarani anılan eserinde Mevlana Şemseddin Muhammed Hanefi k.s Hazretlerinin şu kerametlerini de anlatır..
“Hanefi Hazretleri deniz dibi sakinlerini de ziyaret ederdi. Denize dalar, orada uzun süre kalırdı. Çıktığı zaman elbisesinde ıslaklık dahi bulunmazdı. O deniz dibinde kiminle konuşur, sohbet ederdi bilinmez."
Hanefi Hazretlerinin evi Kahire yakınlarında Nil Irmağı yanında bir ada olan Ravda’da idi. Nil Irmağı dibi sakinleri Onu ziyarete gelirlerdi. Hanefi Hazretlerinin yanında kim varsa onları görürdü.
Hanefi Hazretlerinin kız Ümmü Mehasin gördüklerini şöyle anlattı..
"Bir defasına Nil Irmağı dibi sakinleri babamı ziyarete geldiler. Üzerlerinde temiz elbiseler vardı. Akşam namazını babamla birlikte kıldılar. Üzerlerinde elbiseleri olduğu halde suya dalarak kayboldular. "
Babama..
"Bunların elbiseleri ıslanmaz mı, dedim. Babam gülerek..Bunların evleri zaten deniz, dedi." ( Tabakat: c.3, s.1510, 1524, 1525 )
“Ariflerin Menkıbeleri” adlı kitabın üçüncü cildinin 152. ve 153. sayfalarında şöyle bir hikaye anlatılır.
Hazreti Mevlana Celal Al Din El Rumi, ailesini, bazı akraba ve yakın dostlarını da alarak ılıcaya gittiler. Ilıca, yeşillikleri ile meşhur olan Ilgın’da bir yerdeydi.
Ebulhasan ( Şimdiki adı Bulasan’dır ) Köprüsüne geldiklerinde Hanımı Mevlana’nın kulağına eğilerek şunları söyledi
"Efendim, bu suyun kenarına yalnız varmanın tehlikeli olduğu söyleniyor. Çünkü bu suda bir canavar varmış, her yıl bir insan veya bir hayvanı kaparak suyun altına götürüp öldürdükten sonra dışarı atıyormuş".
Hanımından bu sözleri işiten Mevlânâ Hazretleri..
"Bu haberi vermeniz iyi oldu. Ben de o canavarı çoktan beri görmek istiyordum, dedi." Sonra su kenarına varıp..
"Ey bu yöreyi tehlikeye düşüren yaratık. Nerede isen hemen gel Diye seslendi."
Az bir süre sonra sudan garip bir yaratık çıktı. Yüzü insan yüzüne benziyor, fakat ayakları bir at ayağını andırıyordu.
Mevlana Hazretlerine açık ve seçik bir şekilde selam verdi.
Sonra..
"Sultanımız..Biz sizin dervişleriniz olalı bir hayli zaman olmuştur. Siz bir zaman bu suyun derinliklerini şereflendirerek bizi imana ve sema’a çağırmıştınız. İşte biz o zamandan beri sizin dervişleriniziz. Yalnız sizden büyük bir ricamız var. Bizden bir hata meydana geldi. İstemeyerek bir delikanlıyı öldürdük. Şu anda suçumuzun bağışlanması için size yalvarırız, dedi."
Bunun üzerine Mevlana Hazretleri o canavarın suçunun bağışlanması için dua etti ve şefaatçi oldu. Canavar da tekrar tövbe ederek bağlılığını gösterdi. Bu arada Mevlana Hazretlerine son derece parlak ve iri bir inci hediye etti ki, görenlerin gözleri kamaşırdı. Canavar, bağlılık ve sevgi belirtileri gösterdikten sonra suyun derinliklerine dalarak kayboldu.
Ariflerin tanıklık ettiği bu olayları reddedemeyiz. Çünkü bunlar geçmişin masalları veya hayal fantezileri değil, Yüce Hakk’ın arif kullarına gösterdiği gerçek olaylardır.
Bu durumda deniz varlıkları iyi kavimlere mensuplar, zaten Hanefi fıkhı hariç denizden ne çıkarsa yenir denmiştir buna icazet verilmiştir, sadece Hanefi'de bu sınırlıdır,
Her neyse..
Ben eski bir balığım bu denizlerde, deniz canlıdır, ne yersen ne düşünürsen ve ne hissedersen bunu hemen anlar..
Sizler eğer bir gün çaresiz bir vaziyette denizlerde bir deniz kızı tarafından yakalanır ve kaçacak bir yer bulamazsanız ve size şöyle bir soru sorarsa "Kral Iskender yaşıyor mu?"
Ona şöyle cevap verin..
"Yaşıyor ve hala yönetiyor"..
Sahi!... Nil'e sepet içinde bırakılan Hz. Musa A.S.'ı Firavun'un Saray'ına teslim eden o kabilenin ismi neydi... Bilen var mı? Peki Hz. Musa'nın Asasını suya vurup Halkını karşıya geçirirken suyun yanlarda duvar gibi durmasındaki o yardımcılar kimlerdi?
Van Gölü Canavarı mi dedi birisi!
Sonuç: 4 Elementten dem vurulur.
Biz ikisini biliyoruz... İki canlıyı yani!
Biri İnsan: Topraktan
Diğeri Cinler: Ateş'ten
Peki!...
Havadan Olanlar?
Ya Su'dan Olanlar? Kimler Acaba!
Sahi, "Toprak, Ateş, Hava, Su" burçlarla ilintili de.....
Bakınız Efendimiz (s.a.v) Ne Buyurmuş:
7231 - Amr İbnu'l-As radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Şüphesiz, her derede, âdemoğlunun kalbinden bir parça bulunur (yani kalp her şeye karşı bir ilgi duyar). Öyleyse kimin kalbi bütün parçalara ilgi duyarsa, Allah onun hangi vadide helak olacağına hiç aldırmaz. Kim de Allah'a tevekkül ederse, kalbinin her şeye (ilgi kurarak dağılmasını önlemek için) Allah ona yeter."
Herşeyin doğrusunu şüphesiz ki Rahman ve Rahim Olan Allah (c.c.) Bilir!
Hazırlayan: Ahmet Maranki ve KOBİK Ekip"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder