18 Ocak 2015 Pazar

İnşirah Suresi ve Şerh-i Sadr'a Dair Bir Kur'an Mucizesi!..

İnşirah Suresi ve Şerh-i Sadr'a Dair Bir Kur'an Mucizesi




Kuran’ın en önemli mucizevî alanı insanın psikolojik yapısına dair söyledikleridir. Ama bugün üzülerek müşahede etmekteyiz ki her bilimsel keşfi Kuran’a onaylatma gayretkeşliğine soyunanlar bu ihmal edilmiş en önemli meseleye dair derin bir sükûnet içerisindedirler. Kur’an’ın bütünsel olarak psikolojik tefsirinin yapılamamış olması modern zamanlarda insanın ruhsal meseleler üzerinde sadece ilaçlara bağımlı çözümlemeleri önemsemesine sebebiyet vermiştir. Oysa modern psikiyatrinin bile işin içinden çıkamadığı en karmaşık ruh hallerine en pratik ve köklü çözümlemeler Kur’anı Kerimden gelmiştir.Bu anlamda Kur’an’ın şifası hem maddi hem de manevidir.


Bazı meallerde maalesef sadr kelimesi kalb kelimesiyle karşılanmıştır. Bu oldukça yanlış bir tutumdur. Bu surede senin kalbine (kalbeke) değil de senin göğsüne (sadreke) denilmesinde sayısız hikmetler vardır. Bu mana inceliğini günümüz psikiyatri ilminin verileri ışığında derinleştirecek olursak ayetteki mucizevî ifadeye daha yakından tanık olmuş olacağız. Burada evvela sadr kelimesinin kapsamlı açıklamasını Merhum Elmalılı Hamdi’den dinleyerek mevzumuza devam edebiliriz:” Sadr,her şeyin ön ve baş tarafı olduğu gibi insanın gövdesinin de belinden başına doğru ön ve içinden kalb ve ciğerleri kapsayan  üst kısmı yani sine,göğüs ve bağır dediğimizdir.Arkadan sırta da zahr denilir.Dıştan göğüs darlığı zayıflık işareti sayıldığı ve içten göğüs darlığı (dıyk-ı sadr) nefes darlığı,kalb sıkıntısı,elem,ızdırap ve tahammül edememe olduğu gibi,dışından göğüs genişliği (vüsat-ı sadr);kuvvet alameti,göğüs açılması;bir özlemi ortaya koyma,içten göğüs açılması,ruhun sevinç,şevk,fikir  bilgi ve tahammül genişliği manalarını ifade eder.Bu şekilde “şehr-i sadr” esasen göğsünü bağrını açıp genişletmek demek olduğu halde bununla kalbe ferahlık vermek ve nefsi her hangi bir fiil veya söze açıp neşe ve sevinç ile o fiil ve sözü almak üzere genişletmek manasından kinaye edilmek de yaygın olmuştur.Öyle ki şerh ve gönlün açılması denildiği zaman maddi olarak göğsü ve kalbi açmak veya yarmaktan ziyade manevi olan bu neşe ve ferahlık manası anlaşılır.”


Resulullah’a göğsün açılması sorulduğunda şöyle buyurmuştur: “Bir nurdur ki Allah onu müminin kalbine atar,  o da onunla ferahlanır, açılır ” Bunun üzerine Ashab: “ Ey Allah’ın Resulü, onun tanınacak bir emaresi var mıdır? demişler, Resulullah’da:Evet,ebedilik evine (Daril hulud) yönelme,aldanma evi (Daril ğurur)nden uzaklaşma ve ölüm gelmeden önce ona hazırlanmaktır. “ buyurmuştur.


İmdi göğsümüzün içindeki kalbimiz sapasağlam olduğu halde sanki kalb krizi geçiriyormuşcasına içimizi sıkıştıran hakikat nedir?Bu ruhsal güç nereden gelmektedir?Bizi yerden yere savuracak kudrete erişmiş bu yanma hissi neden insanı çıldırının anaforuna sürüklemektedir?İnsanı cinnetin eşiğine getiren bu ruhsal problemlerin en gerçek çözümü nerededir?Bugün modern psikolojinin insana dair keşfettiklerini önemli bir aşama olarak kabul etmek gerekir fakat Kur’an’ın ruhsal meselelere getirdiği özgün yorum ve çözümlemelerden yeterince istifade edilemediği gerçeğini değiştirmez bu hızlı ilerleyiş.Yıllarca avuç avuç antidepresan yutmaya mahkum olan biçare insanlar için daha kalıcı çözümlemeleri önermek gerekmektedir.Bu da kitabı “sanki kendimize vahyediliyormuş gibi” okumaktan geçiyor ilkin.Aksi takdirde bir şerh-i sadrı sadece Hz. Peygambere özgü bir hadise olarak anlar ve bu ayetin bütün insanlığa özgü hikemi tarafını ıskalamış oluruz her  zaman için…Bütün ruhsal sıkıntıların hissedildiği ilk durak göğüs bölgesidir.Göğüs kafesi çatırdıyormuşçasına üzerinde bir ağırlık ve baskı hisseden insanın yaşadığı ruhsal bunalım hem maddi hem de manevi karşılığı olan büyük bir azaptır.Bugün bu ince gerçeği bilimsel analiz yöntemiyle modern psikiyatri kabul etmek zorunda kalmıştır.İnsanın kendini kendine kapatmasıyla şiddetlenen anksiyete hayatı çekilmez kılar ve insan dipsiz kuyularda kendini yapayalnız hisseder.İnşirah’tan bir önceki sure olan Duha’da Vahyin gecikmesiyle endişe içerisinde ruhi bir boşluğa düşen efendimize “Andolsun kuşluk vaktine ve sakinleştiği zaman geceye ki Rabbin seni unutmadı ve darılmadı” denilerek korku-kaygı gerilim hattı tamamen izale edilmiştir.Bu kuvvetlendirilmiş güven duygusu şüphesiz ki göğüste bir büyük ağrıya dönüşen ruhsal gerginliği yok edici niteliktedir.Hz.Musa’nın (Rabbişrahli sadri ve yessirli emri. Vahlul ukdeten min lisani yefkahu kavli”) Ey rabbim.Göğsümü aç, genişlet. İşimi kolaylaştır. Dilimde bulunan düğümü çöz de, anlasınlar beni”(Taha:25-28) diye dua ederken aynı kaygının sonlandırılma gayesi ve gayretine tanık oluruz.


Allah, kendini hakikata karşı ümitvar kılanın göğsünü ötelere açarken onun kalbini nurlara gark etmiş olup kuluna nefsini zaptu rabt altına almanın sırlarını bahşetmiştir. İşte Sadr kelimesinin anlam yelpazesi bu kadar geniştir. Ve asırlar önce beyan edilmiş bir mucizevî gerçeğin hala tam anlamıyla sırrına vakıf olunmaması da bir hayli ilginçtir. Bu acı manzara içerisinde Kur’an’ın hikmetine yaslanmak ve korku-kaygı buhranından iman selameti ile kurtulmak biricik ödevimizdir. Bu kurtuluş eyleminde sadra şifa olacak her ruhani keşfin Kur’an ikliminde sağlaması yapılarak asli bir reçeteye dönüştürmek elzemdir.Nurun kalbe atılması kalbin iman etmeye elverişli bir duruma getirilmesi ile mümkündür.Aksi takdirde insan kendini hep karanlıklarda bibaşına hissedecek ve yokluğun hışırtıları ile akli dengesini bozacaktır.En sert rüzgarları bile bir göğüste yumuşatacak ilahi bir formülasyonun açığa çıkarılmasına şiddetle ihtiyaç vardır.İnsan bir muammadır ve muammanın çözümü ancak insana insandan daha yakın bir varlığın ona ilişmesi ile gerçekleşir.O varlığın bize sonsuz bir ikramda bulunması bizim kendi varlığımızı en gerçekçi bir şekilde anlama çabamıza bağlıdır.Kendi gerçeği ile yüzleşme cesaretini sergileyenler için kaygı sadece bir rüzgar gibi esip giden bir "şey" hükmünde olacak ve göğsün ilahi gerçeğe açılması ile her korku bir nokta gibi küçülüp yokluğa karışmanın mukadderatını yaşayacaktır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder