21 Nisan 2016 Perşembe

Telegram, Elektromanyetik, Nöromanyetik Dalgaları ile Saldırı !

"Telegram, Elektromanyetik, Nöromanyetik Dalgaları ile Saldırı !
Dr. Cahit Karakuş Telegram, elektromanyetik ve nöromanyetik dalgalar konusunda anlatılanların ortak noktası saldırı olarak algılanmasıdır.
Konu özellikle internet ortamında araştırıldığında bu üç yönteminde insanın akıl sağlığına saldırma amaçlı olduğu gibi bir sonuç ortaya çıkmaktadır. Elektromanyetik konusunda yapılan araştırmalar, sokaktaki vatandaşın bireysel olarak odağına saldırı olarak yerleştirilmesinin amacı bilgi kirliliği oluşturmaktır. Öncelikle insanın akıl sağlığını etkileyen olumsuz faktörler çok iyi araştırılmalı ve sorgulanmalıdır. Bunlar; Kulak ve işitme sağlığı: Günümüzün en önemli sıkıntılardan birisi işitme problemleridir. Çevresel gürültüler kontrol edilemez biçimde artmıştır. Bununla bağlantılı olarak sağırlık, ortak kulağa bağlı çınlamalar, kişileri farkında olmadan psikolojik sıkıntılara sürüklemektedir. Ayrıca hassas algılama aralığı olan insanlar için işitme aralığı dışındaki frekanslardaki işaretler de stres oluşturmaktadır. Tüplü televizyonlar, motorlar ve cihazların besleme adaptörlerindeki uğultu ve vınlama sesleri süreç içerisinde insanlarda strese dayalı sıkıntılar oluşturduğu görülmüştür. Bunların çoğunun nedeni ise cihazların şaselerindeki topraklama eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Evlerde topraklama probleminin meydana getirdiği olumsuzlukları düşünmeyiz, onun yerine bu gürültüleri komşularımızın bizi tedirgin etmek amacı ile yaptıklarına inanırız. Aslında gürültü evimizin ya da beynimizin içerisindedir. Biz düşmanı hep dışarılarda ararız. Kulak çınlaması, hışırtı ya da kulak veya kafa içinden geldiği düşünülen diğer rahatsız edici seslerdir. Kalabalığın ve gürültünün yoğun olduğu bir yerden izole bir yere geçildiğinde, ortam sessizleştiğinden kafa içinden sesler işitebilir. Günlük hayatta bu sesleri işitmememizin nedeni ise dış seslerin bu sesleri maskelemesidir. Dış seslerin azalması, kafa içi seslerini daha çok işitmemize neden olabilir. Buda strese dayalı rahatsızlıklar meydana getirmektedir. Kişi kulak çınlamasıyla yaşamayı öğrenmelidir. Kulak çınlamasının neden olduğu depresyon gibi psikolojik rahatsızlıkların tedavi edilmesinin, kulak çınlamasını önemli ölçüde azalttığı belirtilmektedir. Yalnızlık: Günümüz insanların özellikle bilinçlenen insanların en büyük sıkıntılarındandır, yalnızlık. Unutmayın kalabalıklaşıyoruz, lakin yalnızlaşıyoruz. Alıngan oluyoruz. Didişmeler, sağlıksız insanların tedirgin edici davranışları, bezdirmeye ve psikolojik zorbalığa dayalı duygusal saldırılar gün be gün artmaktadır. Özellikle duygusal saldırılar ile baş edemeyenlerde yalnızlık ve içine kapanma gibi sağlık sorunları kendini göstermektedir. Yalnız insan kendisini toplumdan kopmuş hisseder. Başka insanlarla anlamlı bir iletişime girmekte zorluk çeker. Yalnızlık duyan insan terkedilme, dışlanma, depresyon, güvensizlik, umutsuzluk, anlamsızlık, değersizlik ve kızgınlık duygularıyla doludur. İlaçlar, kimyasallar, kokular: Beyin ve psikolojik rahatsızlıklara karşı kullanılan ilaçların beyin sağlığını ne ölçüde olumsuz etkilediği konusu muammadır. Özellikle uyuşturucu, sakinleştirici gibi doktor denetimi dışında kullanılan ilaçlar, kimyasallar ve kokular doğrudan doğruya beyin ve akıl sağlığını olumsuz etkilediği görülmektedir. Korkular: Günümüz medyası, yaşadığımız çevre, internet ortamı, farkında olmadan takip edildiğimiz, izlendiğimiz izlenimi veren bir ortama dönüşmüştür. Ayrıca sürekli pompalanan propagandalar ve korku dürtüleri doğal olarak, insanların akıl sağlığını olumsuz etkilemektedir. Gözetleme, Başkalarına ait bilgileri ele geçirme: Sosyolojik ve teknolojik gelişmelere rağmen bireysel özgürlüklere, özellikle özel hayata müdahale artmaktadır. Bu durum artık öyle bir hal almıştır ki, insanoğlunun içinde bulunduğu bu dönem “gözetlenen toplum” kavramı olarak adlandırılmaktadır. İzlenmede en onur kırıcı olanı da insanların n izlendikleri konusunda bilgisi sahibi olmamasıdır. Bilgisayar oyunları: Uzun süreli ve etkileşimli bilgisayar oyunlarının insan sağlığını hem fiziksel hem de psikolojik olarak bozmaktadır. Ayakların ve ellerin kullanılması beyin sağlığı ile doğrudan ilişkilidir. Telefon ortamında insanların hipnoz edilmesi ve yönlendirilmesi: Terör örgütü ile irtibatlandırma, paranız, malınız kötü adamların eline geçti, takip ediliyorsunuz, sizi ya da çocuğunuz kaçıracaklar ya da öldürecekler gibi şok eden sözler ile kişiyi dondurma, düşünme ve sorgulama yapısını bloke etme ve doğrudan denileni yaptırma yönünde davranış değişikliği oluşturma yaygın olarak uygulama alanı bulmaktadır. Akıl sağlığı çok değerli ve hassas bir yapıdır. Çevrenize duyarlı iseniz, sorguluyorsanız, nedenini araştırıyorsanız, günümüz dünyasında ve özellikle ülkemde yaşıyorsanız akıl sağlığınız risk altında demektir. Çünkü bilgi kirliliği kontrol edilemez bir biçimde beyin sağlığına olumsuz etki etmektedir. İnteraktif dediğimiz akıllı telefonlar, televizyonlar, sözlü ve yazılı basın sürekli propagandaya ve doğrudan yönlendirmeye dayalı yayınlar yapmaktadır. Tüm bu bilgi kirliliğine maruz kalan, düşünen ve sorgulayan insanlarda akıl sağlığının etkilenmemesi mümkün mü? Teknolojik olarak geliştirilme aşamasında olan, teoriler ya da laboratuvar ortamında elektromanyetik enerjinin yönlendirilmesi konusunda yapılan çalışmalar sanki sokağa inmiş ve herkes birbirini uzaktan tedirgin etmek için birbirine karşı silah olarak kullanıyor gerçeğine dönüşmüştür. Oysa bunların hiçbiri doğru değildir. Öte yandan dinleme, izleme ve tedirgin etme konusunda yaşadığınız çevrede yüzlerce örnek görebilirsiniz. Camdan yarı beline kadar sarkmış insanlar birbirlerini dikizlemektedir. Komşular birbirlerinin duvarını dinlemekte, duvarını delip içine kamera, mikrofon yerleştirmekte, olmadı kulağı cisimlere, cisimleri ise duvara yaslamaktadır. İnternet ortamında bilgisayarınızdaki kameradan illegal yazılımlar ile birileri sizleri gözetlemektedir. Kasıtlı olarak, ses ve titreşim oluşturan ev makinelerinin uygunsuz saatlerde çalışması ile insanlar birbirlerini sürekli rahatsız etmektedir. Gözlemlediğim bazı olaylar; tavanda ve tabanda titreşimler oluşturan özel cihazlar ve yöntemler geliştirmek konusunda inanılmaz gelişmeler kaydedilmiştir. Örneğin çamaşır makinesini salonda ya da yatak odasında çalıştırmak gibi. Tavana titreşim yapan makineyi yaslamak ve üst katta gece yarısı deprem hissi oluşturmak gibi. Hiçbir kimsenin aklına gelmeyecek cinlikler ile rahatsız etmek, takip etmek, etrafında dedikodu yaymak gibi onlarca hoş olmayan olaylar sıralayabilirim. Elektromanyetik saldırı dediğiniz konu, havada yayınım yapan elektromanyetik enerjinin belirli hedefe yöneltilmesi olarak adlandırılmaktadır. İnsan davranışını etkilemeye yönelik sistemler üzerine çalışmalar yapıldığına dair gerek komplo gerekse bilimsel yayınlar mevcuttur. İnternette bu sistemlerin izleri de mevcuttur. Unutulmaması gereken bunlar çok pahalı cihazlardır, kullanımı özel izne tabiidir. Ayrıca elektromanyetik enerji havada yayınım yaptığı güzergah boyunca çok hızlı zayıflamaktadır. Duvardan geçerken, hatta pencereden geçerken tamamen zayıflamakta ve etkisi yok olmaktadır. Etki oluşturması için birkaç metreden ve çok yüksek güçte yayınım yapılması gerekir. Böyle bir cihazın varlığı ortamdaki parazit etkilerden anlaşılmaktadır. Telegram ve nöromanyetik dalgalar ise beynin belirlenmiş noktalarında şok uyarılar verildiğinde görülen tepkisel davranışların analizidir. Zihin kontrolü konusunda inanılmaz bir bilgi kirliliği bu konularda üretilmektedir. Radyo dalgaları ve mikrodalgalar ile insanların psikolojilerinin bozulduğu iddia edilmektedir. Yakın mesafe elektromanyetik darbe katarı ile yayınım yapılırsa ve çok uzun süreli etki altında kalınırsa kaşıntı hissi uyandırdığı, strese dayalı tedirginlik oluşturduğu doğrudur. Bu durumun oluşması için hareketsiz uzun süre, yüksek güce maruz kalınması gerekmektedir. Çözülemeyen psikolojik, ailevi, çevresel gibi problemlerin neden olduğu sıkıntılar yüzünden ciltte oluşan kızarıklar, ruhsal gerilmelerin nedenini elektromanyetik saldırı ile ilişkilendirmek doğru değildir. Özelikle çok uzun süre cep telefonu ile görüşen insanlarda denge bozuklukları, tedirginlik hissi oluşturduğu da gözlemlenmiştir. Uzun süre televizyon izlemek, bilgisayarda oyun oynamak ve cep telefonu ile konuşmak insanların hem psikolojisini hem de fiziksel olarak sağlığını etkilemektedir. İnsanların davranışlarının elektromanyetik dalgalar ile yönlendirilmesi ya da analizi konularında araştırmalar yapıldığı da doğrudur. Bunun sokaktaki vatandaşa kadar gelip onların psikolojini bozacak olması, mümkün değildir. Elektromanyetik saldırı altında olduğuna inanan insanlara hemen şu soruyu sorarım, neden sen? Seni neden seçtiler? Beni sevmiyorlar, beni yok etmek istiyorlar gibi açıklamalar doğru değildir, akıl sağlığının olumsuz etkilendiği kabul edilmelidir. Özellikle kişi ikna olunmuyor ve elektromanyetik saldırıyı ön plana çıkarıyorsa akıl sağlığı ile sıkıntılar başlamış demektir. Birde eğer karşıdakini dinlemekten çok doğrudan kendisine inanılmasında ısrar ediliyorsa, bu durumun da sağlıklı olmadığını gözlemledim. 2013 Nisan ayı başlarında ABD başkanı Obama, “Ekonomimizin güçlü yanı fikirlerdir. Hayal kuran bir ulusuz biz, risk üstlenicileriz. Kimsenin görmediğini gören insanlarız. İnovasyonu da herkesten daha iyi beceririz [1,2]. Bu, ekonomimizi daha güçlü kılar. İşte bir sonraki büyük Amerikan projesi: BRAIN (beyin) Girişimi,” diye açıklama yaptı. Projenin amacı beyinde trilyonlarca ağ yaratan 100 milyar nöronun nasıl çalıştığını keşfetmek üzerinedir. Böylece beyin yaralanmalarına ve parkinson epilepsi, Alzheimer gibi onlarca hastalığa çare bulacak araştırma için Amerikan Hükümeti ilk etapta 100 milyon dolarlık bir fon ayırdı. Bu, milyar dolarlık Genom Projesi’nin bütçesine kıyasla belki mütevazı görünebilir ama Amerikan ekonomisinin içinden geçtiği zor dönem dikkate alındığında hatırı sayılır bir miktar. Türkçe beyin anlamına gelen, projenin adı “BRAIN”, İleri İnovatif Nöroteknolojiyle Beyin Araştırmaları’nın (Brain Research through Advancing Innovative Neurotechnologies) kısaltması. Yöntem, ileri teknolojinin yardımıyla önce beynin detaylı bir bilimsel resmini çekmek. Düşüncelerin oluşma hızını, beyin hücrelerinin birbirleriyle etkileşimini araştırmak. Şimdiye kadar bu tür araştırmalarda hiç devreye sokulmamış nanotekonolojik yöntemlerle hafıza, beynin işleyişi, bilginin oluşması, davranışların altında yatan kompleks ilişkileri anlamaya çalışmak. Kamu ve özel sektörün birlikte yürüteceği projenin yönetimini ise Rockefeller Üniversitesi’nden Dr. Cornelia Bargmann ve Stanford Üniversitesi’nden Dr. William Newsome üstlenecek [1]. Biz ise telekinezi ile uğraşıyoruz. Telekinezi, düşünce gücünü yoğunlaştırarak canlı veya cansız varlıkları hareket ettirmek olarak tanımlanmaktadır. Şimdi komplo teorileri üretmeye başlamadan önce yeniden bir önceki paragraftaki, ABD başkanı Obama’nın söylediklerini bir daha okuyun. Ayrıca projenin bir amacı daha bulunmaktadır; iki beyinin birbirleri ile iletişim kurabilmeleri mümkün mü? Bende size sormak istiyorum, “Mümkün mü?” Sonuç olarak önce akıl sağlığı ve onu korunmasına odaklanılması gerekmektedir. Elektromanyetik araştırma konularının sokaktaki vatandaşa hem de sokakta yaşayan diğerleri tarafından saldırı aracı olarak kullanıldığını iddia etmek doğru bir davranış değildir. Onun yerine geleceğimizi yönlendirecek ve önümüzdeki yıllarda başlayacak uzaya doğru yolculuklar da kullanılacak teknolojilere yönelik akıl oyunları geliştirmemiz gerekmektedir. Gelişmiş ülkelerin hiçbirinde, bizdeki kadar komplo teorileri üretilmez. Onlar geliştirilen teknolojilerin yarınlarını nasıl şekillendireceğini, hayallerini tartışırken bizler akıl sağlığımızla oynuyoruz. Onlar yaşlanan nüfuzun ya da uzuvları olmayan insanların daha sağlıklı yaşaması ve isteklerinin önceden anlaşılması için elektromanyetik tabanlı teknolojiler geliştirirken bizler duygusala saldıran zorbalar üretiyoruz. Duygusala saldıran zorbalara karşı duramadığımızda ya da saldırıları durduramadığımızda düşmanımızda olan lakin bizde olmayan çok güçlü bir silah arıyoruz, “Elektromanyetik”. Unutmayalım, akıl sağlığı, engellenemez değişimlere, yaralayıcı tecrübelere ve acı kayıplara karşı yaşama tutunabilmektir. Çatışmaları, üzüntüleri bastırmaya çalışmak yerine onları anlamayı ve onlardan kaynaklanan stresle başa çıkmayı öğrenmek gerekir. Sağlıksız iletişimin olduğu bir toplumda, düşünen ve sorgulayan insanların akıl sağlığına daha da dikkat etmeleri gerekmektedir. Psikopatların işgal ettiği bir dünyada onlara av olmamak için akıl sağlığını koruyucu tedbirler geliştirilmelidir."
Alıntıdır...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder