23 Nisan 2016 Cumartesi

“Bir hastalık gibi bulaşan arkadaşlıklar!

Haşmet Babaoğlu’nun 23.04.2016 günkü köşe yazısı;


“Bir hastalık gibi bulaşan arkadaşlıklar!



Dünya karmaşık, fikirler bulanık, ihtiyaçlarımız ise artık iyiden iyiye gemi azıya almış...
Her dakika yenilenen endişeler, durmadan kışkırtılan arzular...
Ve asla kendimize itiraf etmek istemediğimiz bir
 kıtlık ortamı...
Yok! Maddiyattan söz etmiyorum.
Şefkat kıt, sevgi kıt, hele sevinç iyiden iyiye türü tükenmek üzere olan mahluklar gibi tektük, kıyıda köşede. Karşılaşınca şaşırıyoruz.
Yine de kaçmayalım.
Kıvırmayalım.
Eveleyip gevelemeyelim.
Asgari bir terbiye ve ahlakla bile (çok şükür ki!)
 kimin iyi insan, kimin kötü insan olduğunu biliyoruz.
Babaannelerimizin, dedelerimizin o ak pak, o yalın yol gösterici ayrımı hâlâ ayakta:
İyilere yakın, kötülere uzak ol!
Peki nasıl oluyor da, arkadaş seçimlerimizde tam da bu konuda çelmeleniyor, saçmalıyor, çuvallıyoruz?
***
Fark etmsinizdir...
Geçen cumartesi açtığım "arkadaşlıklar" konusuna biraz daha devam etmek istiyorum.
Şunu da not edeyim; meğer ne çok yakınan varmış ve aynı
 zamanda da "çaresizlik" ve teslimiyet duygusu.
Çaresizlik dediğim
 arkadaş ortamını değiştirmenin insanlara çok ama çok zor gelmesi!
Arkadaşları tarafından mutsuz ediliyor, bir parazit gibi emiliyorlar...
Arkadaşları tarafından
 inançları, duyguları, yaşam tarzları aşağılanıp duruyor...
Ama bizimkilerde çıt yok!
Dehşet bir teslimiyet hali!
Peki kendilerinin bu berbat arkadaşlarına bir iyilikleri var mı, yok!
Onların kötü yanlarını onca yılda bir parça olsun yontabilmişler mi? Hayır!
Sanki o türden becerilerimizi modern yaşam elimizden alıp götürdü!
Eh, zaten herkes konuşuyor, kimse
 dinlemiyor! Kimsenin diğerini dinlemediği bir ortamda ötekini (sevincini, mutluluğunu, şusunu, busunu) bir parazit gibi emen müthiş bir iş yaptığını sanıyor.
***
Bir de şöyle bir sosyal trend var...
Bazılarının birbirlerine söylemedikleri laf; hatta (hiç abartmıyorum) etmedikleriçirkeflik
 kalmıyor.
Sonra hiç özür dilemeden, zerre pişmanlık duymadan, üstelik "ne var ki bunda, lay lay lom!" havasında bir araya geliyorlar. (Medyadakileri kastetmiyorum, onlar bir de birbirlerini itip kakarak dostluk duygularını geliştiriyor ki, feci!)
Böyle olmaz!
Böyle iyilik ve dostluk değil, ancak kötülük ve dedikodu şehveti çoğaltılır.
Gelin,
 geleneğin diliyle anlatarak bitireyim yazıyı.
Tamam,
 gıda gibi arkadaşlar (hani "insanın sağ kolu gibi olan"lar) artık pek nadir!
Tamam,
 ilaç gibi zaman zaman ihtiyaç duyulanları, neyse ki, varlığını sürdürüyor.
Fakat bir "hastalık olarak arkadaş" tipleri nasıl oluyor da, bu kadar çoklar ve el üstünde tutuluyorlar?
O ortamlardan çekip gitmek bu kadar zor olmamalı!”


ALINTIDIR….

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder