28 Haziran 2015 Pazar

Sırların Sırrı Rezonans mı?

Sırların Sırrı Rezonans mı?
Her şey bir enerji. Düşünce bir enerji. Madde bir enerji. Enerji hem titrer hem salınır. Evren titreşen salınan enerji bütünü. Ve her şeyin bir titreşme sayısı var. Örneğin insanlar 62-64 Hertz titrerler. Hertz, saniyedeki titreme sayısı demektir. Organların da titreme sayıları bellidir. Ve işin ilginç yanı bir karaciğerin, böbreğin kalbin ne kadar titrediği biliniyor. Cihaza giriyorsunuz, bütün vücudunuzu tarıyor ve titreme sayılarının farklılığından, azalmasından sorun olduğu tespit edilebiliyor. İşte şifacıların da yaptığı bu. Elektriksel akımın geçmediği yerlerde sorun olduğu bazı hassas insanlar tarafından tespit edilebiliyor. Ve oraya şifa verme yöntemleriyle, yani elektrik geçmeyen titremesi farklılık gösteren organ ile rezonansa giriliyor. Ve şifacı belli düşünce ve niyet ile oradaki titreşimin eski haline dönmesini sağlayıcı şifa yöntemini uyguluyor. Şifa da aslında, niyet ile niyeti kabul eden arasındaki rezonanstır. Kabul ettiğiniz anda karşınızdaki insanın düşünce niyeti ile rezonansa girmiş oluyorsunuz ve iyi niyet titreşimleri alıyorsunuz. Zihniniz kabul ettiği anda olumlu etki yaratıyor ve benzer benzeri çeker kanunu işleme başlıyor. Ve rahatsız organ zamanla iyileşme durumunu gerçekleştiriyor
Elbette burada çok önemli bir durum var. Hasta organın titreşim ve rezonans sayesinde şifalanması durumu ne kadar gerçekleşse de, kişinin bunu kabullenmesinin uzun sürmesi gerekiyor. Çünkü yeniden rahatsızlanmak mümkün. Hastalıkların tekrarlanması, zayıflayan kişilerin tekrar eski kilolarına dönmesi, sigarayı bırakanların bir gün tekrar başlaması gibi olaylar gerçekleşmesi bundan dolayıdır. Düşünce yapısı değişmediği sürece, düşüncelerimizin olumlu düşüncelerle rezonans halinde olmadığı sürece bu devam etme olanağı taşır.
Rezonans yani titreşim sadece, organlarda, maddesel alemde işlemiyor. Hani eskilerin deyimi vardır etme bulma dünyası diye. Bir olay gerçekleştiğinde, o olayla ilgili olan kişilerin etkileri, evrende bir enerji alanı yaratıyor. Ve o enerji alanı asla kaybolmuyor. Çünkü var olan yok olmuyor, yok olan var olmuyor. Sadece dönüşüyor. Bunu artık herkes biliyor. Kaybolma yok sadece dönüşme var. İşte o enerji alanı kaybolmuyor ve titreşime devam ediyor. O olayın derinliği, insanların o enerji alanını düşünceleriyle beslemeleri ne kadar yoğun ise, olaya sebep olan kişilere etki etmesi de muhtemelen kaçınılmaz oluyor. Çünkü sebep sonuç yasası işliyor. Benzer benzeri çeker kanunu işliyor. Enerji bütünü, olaya sebep olanlara etki etmeye başlıyor. Ve işte o zaman diyoruz ki, etme bulma dünyası hali gerçekleşebiliyor. Yapan kişiye olmasa da, onun soyunu devam ettiren kişilere de etkileri dokunuyor.
Anadolu’nun pek çok yöresinde, evlerin duvarlarına mavi boncuk, nazarlık gibi cisimler asma adeti nereden geliyor? Acaba gerçekten bilinçli yapılmış bir adet midir? Çünkü eşyaların negatifi çekme (kem göz ya da olumsuz bakış) ve sonra da evde başka bir eşya ile rezonansa girerek bu enerjiyi yayma özellikleri artık biliniyor. Evinize gelen kişilerin sizin hakkınızdaki düşünceleri eşyalarınıza sinebiliyor. Ya da sizin o an ürettiğiniz olumsuz bir düşünce, biriyle tartışırken sarf ettiğiniz olumsuz cümleler düşünce formları, eşyalara sinebiliyor. Ve bu form dalgaları titreşerek mekanın enerjisi ile rezonansa girerek yayın yapabiliyorlar. Bu yüzden evlere, nazar boncukları, bereket duaları asılır, adaçayı otu ile tütsülenir ve olumsuz enerjilerden korunduğuna niyet edilir. Çünkü bu işlem yapılırken iyi niyet ile asılan dua ya da nazar boncuğu, orada olumlu bir enerji yayar. Siz bilmeden olumlu enerjiyi yüklediğiniz eşyayı kapı girişine ya da evin en görünür yerine koyarsınız. Tüm olumsuz enerjileri absorbe edecen, mekanla rezonansa giren olumlu titreşim yayılmaya başlar.
Aslında rezonans bir çok sırlı olaylara ışık tutuyor. Etme bulma dünyası, ah alma, lanetli yerler, lanetli eşyalar, maji, büyü, kem göz, nazar değmesi vs. gibi olaylara bilimsel olarak ışık tutabiliyor. Çünkü rezonansa girdiğiniz herşeyle etkileşim halindesiniz. Bu yüzden düşünce temizliğinden bahsedilir. Düşüncen ve niyetin neyse sen de O’sundur. Çünkü düşünce titreşir, ve titreşen tüm enerji bütünleri ile iç içesin. Rezonansa girdiğin vakit etkilenmen söz konusu olur.
Bilimsel çalışmalar ilerledikçe, aslında maddeciliğe dayalı bilimin, ruhsallık ile nasıl bütünleştiğini görmek gerçekten çok güzel. Ve bilimin, kuantum alanındaki çalışmalar sayesinde, ruhsallığı ve bütünselliği, fiziki evrenin dışında, görünmeyen evrenin varlığına güngeçtikçe yaklaşması kaçınılmaz oluyor. Ve birçok bilinmeyenin, açıklanamayanın temeline açıklayıcı ışık tutuyor.
Her zaman rezonans halinde kalmak kolay değil hatta imkansızdır. Aynı tınıyı, aynı ritmi, aynı titreşimi, aynı rezonansta olma halini sürekli kılamayız. Herkesin bir hayatı ve yaşantısı vardır ve bunu devam ettirmek zorundadır. Önemli olan, bu bilgilerin, bizim anlayışımıza katkıları ve bilinmeyenlere, soru işaretlerine biraz ışık tutması, az da olsa açıklama getirebilmesidir.
İndigo dergisi


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder