11 Şubat 2016 Perşembe

Yaşar süngü'nün köşe yazsıs(Yeni nesil alışkanlıklarımız)

Yeni nesil alışkanlıklarımız

04:00 Şubat 10, 2016
Vapurda seyahat ederken yanına oturduğum yaşlı amca anlatıyor yanındakine; “Haftada bir oğlanla kız arıyor telefonla; 'baba nasılsın iyi misin, annem nasıl' sorularından sonra bir iki dakika havadan sudan laflar, ondan sonra, 'aman iyi olun, sağlığınıza dikkat edin' nasihatleri ki en çok gücüme giden de bu nasihatler.

Sanki 'Sakın hastalanıp bana yük olmaya kalkmayın' der gibi geliyor.
Ondan sonra 'kendinize iyi bakın, babacağım, anneciğim by by'.

Bu kadar. Sonra yine hanımla başbaşa. O bana bakıyor ben ona.

Bazen televizyonla oyalanıyoruz, bazen birbirimizle çekişiyoruz can sıkıntısından. Çocuklar bizi resmiyete ve yalnızlığa alıştırdılar.”.

Evet, nelere alışmadık, nelere alıştırmadık ki kendimizi.

Yaşlılarımızı evlerde yalnız bırakmaya alıştık, bakamadık huzur evlerine vermeye alıştık.

*

Ali'nin külahını veliye, velininkini de Ali'ye giydirmeye alıştık.

Komşuları, akrabaları, dostları bıraktığımızdan beri bankalara alıştık.

Kitap okumayı bıraktık, televizyona alıştık.

Yerli dizilerle lüküs hayata alıştık.

Her yeni cep telefonu modeli uğruna
taksite alıştık.


Reklamlarla, çok harcamaya alıştık.

Borçla yaşamaya, borçludan kaçmaya alıştık.

Kredi kartlarına alıştık.

Az çalışıp çok harcamaya alıştık.

İğne ucu kadar küçük menfaatlere bile boyun eğmeye alıştık.

*

Aylan bebeğe biraz ağladık sonra sığınmacıların grup grup Ege Denizi'nde ölmelerine alıştık.

El açıp para isteyen sokaktaki dilenci, mülteci ve ihtiyaç sahibinin yanından para vermeden geçmeye alıştık.

Suriye'de Rus bombardımanından kaçan çoluk çocuk, genç yaşlı binlerce Halepli Türkiye sınırına doğru kaçarken dünyanın seyirci kalmasına da alıştık.

İslam dünyasının neyse o, paramparça olmasına alıştık.

*

İlkokul önlerinde sigaraya alıştık.

Sonra kapalı yerlerde sigarasızlığa alıştık.

Sonra açık alanda yolda yürürken sigara içmeye alıştık.

Sonra ağzında cigara ile caddede yürüyen açık, kapalı kadınlara alıştık.

Havadan sudan, soğuktan, cinnetten, terörden, trafikten ölümlere alıştık.

*

Paramız olduğunda marketlerden, paramız olmadığında, kartımızın limiti de dolduğunda bakkaldan alışveriş yapmaya alıştık.

Kendi memleketimizdeki ekonomik gidişata bakmadan önce ABD Merkez Bankası FED kararlarını takip etmeye alıştık.

Borsayı, dövizi, altını ve faizi günlük izlemeye alıştık.

*

Parasız nasıl yaşanacağını öğrenmeden, paralı yaşamaya alıştık, çocuklarımızı da alıştırdık

Yokluğu görmeden varlığa alıştık.

Aza değil çoğa alıştık.

Özgürlüğü öğrenemeden, ihtiyaçlarımızın kölesi olmaya alıştık.

Zorluk oluyor diye internetten para havale ederek kurban kesmeye alıştık

*

Yemekleri dökmeye alıştık.

Tabakları yarım bırakmaya alıştık.

Evde sağlıklı, kaliteli ve ucuz yemek varken, dışarıda pahalı yemek yemeye alıştık.

En çok da kul hakkı yemeye alıştık.

*

Bir zamanlar konuşmadan anlaşıyorduk; beden diliyle.

Şimdi konuşarak anlaşamıyoruz.

Kendimizi aklamaya, başkalarını karalamaya alıştık.

Kalabalıklar içinde yalnız yaşamaya bile alıştık.

*

Facebook'ta ölen dedesinin fotoğrafını koyup altına şöyle yazmışdijital kuşağın temsilcilerinden biri:

Son resmini çekmek bana nasip oldu. Canımız dedemiz, Hakkin rahmetine kavuştu. Mekanın cennet olsun canım dedem. İyi ki bizim dedemiz olmuşsun.

Dedesinin son resmini kaç kişi 'beğen'di bilmiyorum!

İnternet sayesinde böyle saçmalıklara da alıştık.

*

Hatırlı, zengin, mevki sahibi menfaat potansiyeli yüksek dostlarımıza,“Bir emrin var mı, olursa hiç çekinme” demeye alıştık.

Fakir, gariban yoksul çevremizden bir şey ister korkusuyla kaçmaya alıştık.

Patron isek maaştan, çalışan isek zamandan, tüccar ve esnaf isek maldan çalmaya alıştık.

En çok da yalana alıştık.

Alışkanlıklarımızın esiri olduk.

Salsalar menfaat telleriyle çevrili kafesten bizi, 'Haydi özgürsün, git' deseler; gitmeyiz.

Esarete alıştık.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder