4 Kasım 2015 Çarşamba

“ÜLKELERİN ZİHİNLERİNİ” KONTROL ETMEK!.. 1 Mart 2012, 14:10

“ÜLKELERİN ZİHİNLERİNİ” KONTROL ETMEK!..

Nöroloji Uzmanı Doç. Dr. Sultan Tarlacı “Bilinçli olmak yorucu ve pahalı bir iştir” dedi. Prof. Dr. Mustafa Erol ise, “Beynin kimyasal olarak karaciğerden farkının olmadığını, ancak ondan farklı olarak insan uygarlıklarını yaratan bir mucize olduğunu” söyledi. Doç. Tarlacı, “Ülkelerin zihinlerini kontrol alma çalışmalarının uzun süredir uygulamada olduğunu” açıklayarak, önemli bir tartışmaya imza attı.

Hulki Cevizoğlu’nun hazırlayıp sunduğu Ceviz Kabuğu’nun bu haftaki konukları Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi Fizik Bölümü Öğretim Üyesi ve Türk Fizik Derneği İzmir Şube Başkanı Prof. Dr. Mustafa Erol, Nöroloji Uzmanı Doç. Dr. Sultan Tarlacı ve Sihirbazlar Derneği Genel Sekreteri Mentalist-İllüzyonist Enis Talas’tı. Karadeniz TV’de(KRT) canlı yayınlanan Ceviz Kabuğu’nda beyin, bilinç, rüyalar, düşünce gücü gibi başlıklarla insan zihninin bilinmeyenlerine doğru bir yolculuk yapıldı. Mentalist Enis Talas’ın yaptığı gösterilerle renklenen Ceviz Kabuğu canlı yayını yine izleyicilerin yoğun ilgisiyle 5,5 saat sürdü. Enis Talas’ın Cevizoğlu’na yaptırdığı gösteride, usta gazeteci, yüzlerini görmeden 36 sanatçının hayatta olan ve olmayanlarını bilme başarısını gösterdi!..

ZİHİN MADDEYE ETKİ EDİYOR!..“Bilincin” insanın kafatası içindeki bir “et parçası” olan beyinden farklı olduğunu vurgulayan nöroloji uzmanı Doç. Dr. Sultan Tarlacı, “Beyin, bedenin dışına etki edebilir. Zihin kontrol edilebilir” dedi. Popüler Bilim Dergisi’nin Şubat sayısındaki makalesinde de yer alan bilgileri veren Doç.Tarlacı, şunları söyledi:“Beynin kendi içinde kimyasal olarak sahip olduğu elektriksel bir güç var. Bu güç kendi içinde harekete neden oluyorsa beynin dışında da etki edebilir. Bilinci uyanıklık ve farkındalık olarak ikiye ayırdığımızda, bunun farklı boyutları ortaya çıkar. Farkındalık her anda aynı değildir. Otomobil kullanmak buna örnek olabilir. Bir süre sonra otomatiğe bağlanmış hareketler farkındalık düzeyinde düşmeye neden olur. Bu bilincin bir alt seviyesidir. Bu hareketlerin sürekli olarak bilinçli yapılması zaten bizi yavaşlatır… Bilinç, beyin için pahalı ve enerjiyi fazla harcatan bir süreçtir. Bilinç yavaşlatıcı olduğu için bilinçle öğrenme kolay değildir.”

“ÜLKELERİN ZİHNİNİ” KONTROL ALTINA ALMA ÇALIŞMALARI Doç. Dr. Sultan Tarlacı, zihnin kontrol edilebileceği ile ilgili bu açıklamaları üzerine izleyicilerden, “Arap Baharı bilincin yönlendirilmesi ile mi gerçekleşti? Halk neden adeta işgalcilere kucak açtı?” şeklinde bir soru aldı. Tarlacı bu soruya, subliminal kodlarla yapılan bilinçaltı telkinlerine değinerek “Gizli servislerin bilinçaltı çalışmaları var” yanıtını verdi.Dokuz Eylül Üniversitesi Fizik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Erol, bilinci “içten ve dıştan gelen her veriye anında tepki vermek” olarak tanımladı. “Beyni, maddi bir varlık olarak kabul ettiğimiz için birtakım elektriksel sinyaller olduğu kesin. Ancak bundan ziyade bütünsel bir tepki var ortada” diyen Prof. Dr. Mustafa Erol alınan kararların doğru ya da yanlış olmasının bilinçle ilgili olmadığının da altını çizdi. Erol, “Bilinç, karar alabilmektir. Alınan kararlar bilinçlidir ama doğru ya da doğru değil diye tartışılmaz çünkü kişi bulunduğu ortama göre karar veriyor. Bilinç, bana göre bir karar verme yetisinin oluşmasıdır. Doğru ya da yanlış… Mesela doğru partiye oy vermek. Kime göre doğru?” dedi.

RÜYA’DA BİLİNÇ KAPANMAZHulki Cevizoğlu’nun sorusu üzerine bilincin uykuda da açık olduğunu kaydeden Sultan Tarlacı, “Uyku tam bir bilinç kaybı değil. Uykuda bilgi işleme devam eder beyinde” dedi. Rüyaların buna kanıt olduğunu ifade eden Tarlacı, bilimle uğraşan insanların yaptıkları çalışmalarla ilgili bazı noktaları rüyada tamamlamalarını buna örnek gösterdi. Dikiş makinesinin iğnesindeki deliğin, üstte değil de kumaşa giren alt tarafta olmasının böyle bir rüya anında keşfedildiğini kaydeden Tarlacı; bilincin farkındalığının odaklanılan işle paralel olarak rüyada da devam ettiğini söyledi.Hulki Cevizoğlu bunun üzerine Sultan Tarlacı’ya, “rüyada görülen şeyin gönderilmiş ilahi bir haber olup olamayacağı” sorusunu yöneltti. Tarlacı, kişinin bilmediği, düşünmediği bir konuda rüya göremeyeceğini, görse de bunu hatırlayıp dışarıya aktaramayacağını söyledi. Doç. Dr. Tarlacı, “Bilmediği bir konuda da haber alabilir ama bunu dilsel olarak size aktaramayabilir. Mesela televizyonu bilmese de görmesi mümkün ama size aktaramaz dilsel olarak. Tanımlayamaz. Bu nedenle farkındalık pahalı bir şey ama olması gereken bir şey” dedi.

DUYU DIŞI ALGILAMA: PSİŞİK İSTİHBARAT!.. Doç. Dr. Sultan Tarlacı, insanın “beş duyu organını kullanmadan, zihin yoluyla sadece düşünerek bilgi edinebileceğini” söyledi. Duyu dışı algılama olarak tanımlanan bu durumun 1965’ten 95’e kadar Amerika’da kullanıldığını kaydeden Tarlacı şöyle konuştu:“Amerika’da büyük paralar harcanarak yapılan bir stargate projesi var. Psişik istihbarat… Ruslardan öğreniyor bunu da... Dört bilimsel makaleyi Ruslardan çalıp kendi dillerine çevirip kendi bilim adamlarına soruyorlar. Ve bunun üzerine bir grup oluşturup devlet destekli olarak bu çalışmalara yöneliyorlar. Remootwieving deniyor, uzaktan görü yani. Devlet bütçesinden büyük fon ayrılıyor. 95’e kadar devam eden bu çalışmaları kullanımın sınırlı olduğunu belirtip bırakıyorlar. Teknoloji ilerliyor, gerek kalmıyor tabi. Kullanımı çok ancak pratik değil. Oradan ayrılanlar farklı alanlarda çalışmalara devam ediyorlar şimdi.”

ZİHİN GÜCÜYLE “DURU GÖRÜ” YA DA “ÖNGÖRÜ”Doç. Dr. Sultan Tarlacı, insanların gelecekte olacak şeyleri, daha çok olumsuzlarını olsa da, tahmin edebildiklerini söyledi. İyi şeylerin yüzde bir oranında duru görü ya da öngörü ile tahmin edildiğini belirten Tarlacı, buna en sık rüyalarda karşılaşıldığını kaydetti. Tarlacı, duru görülerde bulunanların şizofreni hastaları ile kıyaslanmalarının doğru olmadığını belirterek “Duyu dışı algılaması olanlara şizofreni denemez. Bu öngörüleri yapanlarda hayat normal devam ediyor. Şizofreni özellikleri onlarda yok” dedi.

DÜŞÜNCE GÜCÜ (DUA VE ZİKİR) İLE İYİLEŞTİRMEDüşünce gücü ile hastalıkların iyileştirilmesi üzerine bilimsel araştırmalar olduğunu söyleyen Sultan Tarlacı, bilimin dua ve zikri dışlamadan bu konuları araştırması gerektiğini savundu. Doç. Dr. Tarlacı, dua ile iyileştirme çalışmaları hakkında şunları söyledi:“Düşünce gücü ile iyileştirme konusunda çalışmalar var. İlk çalışmalarda sonuç yok ancak daha sonra lösemili çocuklarda çalışma yapılıyor. Her gün düzenli dua ediliyor. Edenler biliyor dua ettiklerini ama kendisine dua edilenler bilmiyor. Plasebo etkisini kaldırmak için bu. Dua edenler kendileri karar veriyor nasıl edeceklerine. Dinleri falan da önemli değil. Yüzde 11 daha fazla iyileşme olduğu görülüyor burada… AIDS hastaları 6 aydan sonra daha az enfeksiyona maruz kalıyor... Burada duadan çok karşılıklı bir bağlantı ortaya koymak lazım. İnsanların beyinleri iletişime geçiyorsa dua da bunun bir şekli olarak kabul edilebilir.”

EVRENİN BİLMEDİĞİMİZ YASALARINI YOK SAYAMAYIZProf. Dr. Mustafa Erol, yapılan bu çalışmalarda bir rastlantısallık olmadığını ancak bunun siteminin henüz çözülemediğini ifade etti. “Biz bilmiyoruz diye bu ilkeleri yok sayamayız” diyen Prof. Dr. Erol şöyle devam etti:“Bunda rastlantısallık yok. İlkeler var ama bu ilkeleri biz bilmiyoruz. Nörologlar psikiyatristler bunu yüz yıldır araştırıyorlar ama işin içinden çıkamadılar. Çünkü içinde farklı disiplinler var. Bütün bunları bir arada barındıran kuantum da bilimin kraliçesidir… Bilincin bir enerji olduğunu söyleyebiliriz. Bilinç mademki bir et parçası üzerinde var oluyor burada kuantum var diyoruz. Nasıl olduğunu bilmiyoruz ama... Kuantum fiziği modelleri ile denklemler çözülürse… Bunu çözersek.. Bilinç kontrol altına alınabilir. Psikiyatrik hastalıklar tedavi edilebilir. Yeni bir bilinç oluşturulabilir. Yoktan mı var edildi bu bilinç? Bu insanlık için büyük bir adım olacak. Bütün bunlar kesinlikle bir kurala bağlı ama biz bu kuralı henüz bilmiyoruz.”

BEYNİN YÜZDE 100’Ü KULLANILIYORDoç. Dr. Sultan Tarlacı, izleyicilerden gelen bir soru üzerine, “İnsan, beyninin yüzde kaçını kullanıyor?” tartışmasının gereksizliğine dikkat çekti. Tarlacı, “İnsan ihtiyaç duyduğunda ve sorun çözme durumunda beyninin yüzde yüzünü kullanır. Bunun dışındaki tartışmalar mittir, efsanedir” dedi. Tarlacı, bilimin önündeki en önemli yüz sorudan ilkinin “Evrenin nasıl meydana geldiği”, ikincisinin “Bilincin biyolojik temeli” olduğuna işaret ederek “Biz bilincin biyolojik temelini çözersek daha net cevaplar vereceğiz ama şu anda bundan çok çok uzaktayız” diye konuştu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder