Ruhsal hastalıkların tedavisinde dini
değerlerin rolü var mıdır?
Psikiyatride bu konu şu
başlıklar altında incelenir.
"Kültüre bağlı destekleyici
özellikler"
Size ABD‘den bir örnek vermek istiyorum.
1960 yılında ABD Pensilvanya eyaletinin Roseto kasabasında bir araştırma
yapılıyor. Bu kasabanın özelliği Amerika geneline göre koroner
kalp hastalıkları, kalp krizi ve mide hastalıkları çok az. ABD
genelinde kalp krizinden ölüm oranı 1000 kişide 3,5 iken bu kasabada 1000
kişide bir oranında çıkıyor. Bunun nedenini bulmak için beslenme
alışkanlıklarından yaşam tarzlarına kadar pek çok konu araştırılıyor.
Bu kasabanın şu özellikleri saptanıyor :
Buraya henüz hızlı yaşantı tarzı girmemiş. Tüketim çılgınlığı yok. Aile
destekleri çok güçlü. Geleneksel değerlere çok önem veriliyor. Yaşlılar aile
içerisinde çok saygı ve sevgi görüyor. 10 yıl sonra aynı araştırma
tekrarlanıyor. Cadillac arabalar, hızlı yaşantı tarzına girmiş
olan 55 yaş grubunda Koroner Kalp hastalıklarının arttığı gözlemleniyor.
Bilimsel sonuç olarak “Kültür ve
geleneklere bağlı koruyucu desteklerin azalması sonucu kalp
hastalıkları artmıştır” raporu veriliyor. İnsanların daha fazla stresli
olmalarının bu sonucu doğurduğu kanısına varılıyor.
Görüldüğü gibi dini değerler kişinin
kendisi ile barışık olmasını, beklentilerini gerçekçi düzeyde tutmasını,
yetinme duygusunu geliştirmesi, strese dayanma gücü sabır eğitimi gibi
kazanımlar sağlayarak toplum sağlığına fayda sağlamaktadır.
Dua ve ibadetin Psikiyatrik hastalıklarda
tedaviye katkısı ne olabilir ?
Bilindiği gibi Dua iki kısımdır. Birincisi
fiilli duadır. Yani öğrencinin çalışması, çiftçinin tarlasını sürmesi,
hastanın ilaç alması gibi, ikinci kısım dua ise sözlü duadır.
Psikiyatrik bir hasta önce kesinlikle
fiili dua olan ilacını kullanması gerekir. Daha sonra kendi inanç
sistemine göre dua ve manevi yardım yardım arzuluyor ise bunun üç faydası
olur. Problemleri kelimelerle ifade etmeye olanak verir. Problemleri karışık ve
belirsiz olmaktan kurtarır.
Dua, kişiye yükünün paylaşıldığı, yalnız
olmadığı duygusunu verir.
En çaresiz ve ümitsiz durumlarda her şeyi
bilen, her şeyi duyan ve her işe gücü yeten bir kudrete inanmak ve
sığınmak ve güvenmek o kişiye sakinlik ve huzur verir. Güven
duygusunun gelişmesine ve korkularını yenmesine yardımcı olur. Şurası kesindir
ki insan doğaya hakim değildir. Midesini, kalbini bile yönetememektedir. O
halde gerçek sahibinden yardım istemesi ona güç verecektir. Çaresiz kişi
pasiftir, bir şey yapamamaktadır. İşte Dua böylece “yapmak” konusunda ona bir
adım atma kolaylığı sağlamaktadır.
Türkiye’ de hastaları sömüren hoca sektörü için ne
diyorsunuz?
Bu maalesef Türkiye’nin acı bir
gerçeğidir. Bize gelen hastaların % 80–90 ‘ı hocadan geçmeden gelmiyorlar.
Gelen 10 hastanın da 6-7’ si bu Cin ve Büyü konusunu kendiliğinden
açarak sormaktadırlar.
Burada hekimlerin iki türlü yaklaşımı
vardır :
Birincisi, bunlar batıl şeyler, bilim kabul etmiyor diyerek
hastayı reddetmektedir. Bu yaklaşım hasta ile iletişimi koparıcı
niteliktedir. Hekim, bilim ve toplum arasında köprü niteliğindeki bir insandır,
halkın dini, değerlerini, gerçeklerini, kültürüne özgü özelliklerini
bilmesi ve anlaması gerekmektedir. Bu durumda kültürel yapısı hekim
Tarafından dikkate alınmayan hasta
gizli olarak hocaya devam etmekte, kötü niyetli hocaların telkinine daha
açık hale gelmektedir.
İkinci yaklaşım : Dini referansları kullanarak bilimle dinin
çatışmadığını, fiili dua
olan ilaç kullanımının bırakılmaması
gerektiğini vurgulamaktır. Hocaya gitmenin hastanın kendi tercihi olduğu dua ve
ibadetin insan psikolojisine fayda sağlayıcı yönlerinin olduğunu belirtmektir.
Dini kaynaklara göre hoca hoca dolaşmanın önerilmediği, her işi başkasına
havale etme kolaycılığının dua konusunda uygulanmaması gerektiği, başkasına dua
ettirmek yerine insanın yaratıcısına kendisinin el açmasının daha doğru
olacağı, Tevhid dini olan İslamiyetinde zaten bunu önerdiğinin
anlatılmasıdır.
İkinci yaklaşım dini duyarlılığı olan
insanları daha kolay ikna etmekte ve Cinci
Hoca sömürüsüne insanlarımızın düşmemesini sağlamaktadır.
Görüldüğü gibi akla ve bilime inanan bir
hekim hastanın kültürel değerlerine saygı duyarsa bu tartışmalar sona
erecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder