"Eğer dünyadaki
mayamızın daha fazla bozulmasının önüne geçmek istiyorsak, yaşantımızı
basitleştirmenin yollarına kafa yormamız gerekiyor."
“Hayatı basitleştirmek aslında basit
görünür ama zordur. Aşağıdakileri uygulamak, normal bir insanın yapacağı
şeylerdir. Ama çeşitli nedenlerle bunları yapmayız ki zaten bunlar genelde
saçma nedenlerdir. Mesela yardım istemeyiz kimseden, çünkü yardım istemenin
güçsüzlük olduğunu düşünürüz. Bunları yaparken bu fikirlere asla kapılmayın
çünkü bu sizin hayatınız ve yeterince zor:
·
Yardım isteyin!
·
Ceplerinizde, çantanızda daha az
malzeme taşıyın.
·
Evinizi temiz tutun. Sık
kullanmadığınız eşyaları düzenli olarak temizleyin.
·
Masanızı dağınık bırakmayın!
·
Zamanınızı israf eden etkinlikleri
sallayın.
·
Aldığınız her yeni şey için iki şey
ortadan kaldırın. Fazla biriktirmeyin.
·
Maddi durumunuz elveriyorsa
hizmetçi, bahçıvan, kapıcı kiralayın.
·
Kısıtlamalarınızı bilin ve buna göre
hareket edin.
·
Hayır demeyi öğrenin!
·
Fazla mükemmeliyetçi olmayın.
·
Geçmişi bırakın.
·
TV, internet, medya gibi unsurlarda
etkenliklerinize sınırlama koyun!
·
Çalışın.
·
Sağlık ilişkilerinizi bitirin.
·
Ekonomik olarak kendinizi güvene
alın. Borçlanmayın.
·
Daima doğruyu söyleyin!
Bunları uyguladıktan sonra
göreceksiniz ki aksaklıklarınız azalacak. Yaşam gerçekten daha kolay olacak.
Çünkü yaşam bir zincir gibidir, tüm halkalar birbirine bağlıdır.
Prof. Dr. Osman Müftü oğlu daha iyi
bir hayatın iksirinin beyinde olduğunu söylüyor ve 8 muhteşem öneriyi bizlerle
paylaşıyor”
“Neden
bazıları daha altmışına gelmeden farklı hastalıklara yenik düşüp hayatını
kaybederken bazıları neredeyse yüz yıldan fazla yaşıyor? Neden bazıları kolay
kolay hastalanmazken diğerleri her ayın 3-5 gününü yatakta geçiriyor?
Neden hastalandığımıza dair soruların cevabını
verebilirsek iyi ve uzun bir hayata ilişkin birçok soruyu yanıtlamış olacağız.
Palavracı alternatif tıp uygulamacılarına sorarsanız, bu soruların yanıtı var.
Ne ki kanıta dayalı modern tıp ve geleneğe dayalı tamamlayıcı tıp bu sorulara hala
net yanıtlar veremiyor.
Size şimdilik şu kadarını söyleyebilirim: Bu sorulara cevap bulmak için daha en
az 30-40 yıl beklemeniz, dişinizi biraz daha sıkmanız gerekiyor. Kısacası
şimdilik çaresiziz...
Hepimiz zaman zaman denetimimiz dışında nedenlerle hasta olabilir, hatta
ölebiliriz. Bizim inancımıza göre hastalık, ki çok doğru bir yaklaşımdır,
sağlığın zekâtı, ölüm ise Allah’ın emridir. Sağlığınıza ne kadar dikkat
ederseniz edin sizin dışınızdaki belirleyiciler herhangi bir anda ve hiç de
beklemediğiniz bir zamanda sağlığınıza çelme atıp, sorun yaratabilir. Kısacası
uzun ve sağlıklı bir ömür sürmenin garantili bir iksiri veya ilacı yoktur. O da
hayatın kendisi gibi uzun ve ince bir yolculuktur. Eğer “yılmak yok, yola
devam!” diyorsanız adına kısaca “iyi hayat” dediğimiz yolculuğa her şeyden
evvel inanarak devam etmelisiniz.
Anlatmak istediğim şey şudur: İyi bir hayat sürmek, sağlıklı kalmak, uzun
yaşamak, yani “iyi hayat” için genetik yatkınlık önemli. Tansiyonunuzun,
kolesterolünüzün, kan şekerinizin, trigliseridinizin, kilonuzun da önemi büyük.
Ne yiyip içtiğiniz, nasıl uyuduğunuz, ne oranda aktif bir hayat sürdüğünüz de
önemli belirleyiciler. Soluduğunuz hava, içtiğiniz su bile birer belirleyici...
Ama en az bunlar kadar nasıl yaşadığınız, çevremizdekilere, olup bitenlere
hangi duygularla yaklaştığınız, ruh beden ilişkisini ne kadar önemsediğiniz,
daha da önemlisi ruhunuzu beslemeye dikkat edip etmediğiniz de en az onlar
kadar önemli. İyi hayat için sadece yemeye, içmeye, uyumaya, egzersize
odaklanmanız yetmez. İyi hayatın iksiri sizde, beyninizdedir.
Bağışlamak unutmaktır
Bağışlamak daha yeni ve daha güçlü ilişkiler kurmanın, eski ilişkileri yeniden
canlandırmanın kolay bir yolu. Bağışladıkça hafifleyeceğinizi, gelişeceğinizi,
yaşamınızı boyuna uzatamasanız bile enine büyütüp genişleteceğinizi aklınızdan
hiç çıkarmayın. “Bağışlamak unutmaktır” cümlesini her gün görebileceğiniz bir
yere büyük harflerle yazın. Uzun yaşam uzmanları bağışlamanın ruhu
rahatlattığını, stresi azalttığını, sevgi ve uyumu kolaylaştırdığını ama her
şeyden önemlisi manevi hayata güç kattığını söylüyorlar.
İyimserlik etkilidir
Hayata daima pembe gözlüklerle bakmak zor olsa da denemekte fayda var. İyimser
insanlar kesinlikle daha mutlular. İyimserlerde kalp krizlerinin, tansiyon yükselmelerinin,
hatta kanserlerin beklenenden daha az görüldüğünü kanıtlayan güçlü bilimsel
verilere sahibiz. İyimser olmayı sakın işi oluruna bırakmak, her şeyi olduğu
gibi kabul etmek ya da boyun eğmek gibi yorumlamayın. İyimserliğin sonradan
kazanılabilen bir güç olduğunu da bir kenara not alın.
İlişkileriniz güçlü mü?
İnsanlarla daha yakın ilişkiler kurabilen, özellikle dost, arkadaş çevresini
geniş tutmayı, aile ilişkilerini sağlamlaştırmayı becerebilenlerin, sokulgan,
girişken, sıcak kişilerin daha sağlıklı ve uzun bir ömür sürdükleri kesin.
İlişkileriniz güçlendikçe güven duygularınız güçlenecek endişe, korku ve
telaşınız azalacaktır. İlişkileriniz güçlendikçe hayatınız daha keyifli ve
huzurlu olmaya başlayacaktır. İlişkileriniz geliştikçe aidiyet duygularınız
sağlamlaşacaktır.
Hayır demeyi öğrenin
İyi bir hayat sürmeyi düşünüyorsanız “hayır” demeyi bilmelisiniz. Pek çoğumuz
gerginliklerimizin temel kaynağının hayır demeyi bir türlü becerememekten, daha
da önemlisi herkesi hoşnut etmeye çalışmaktan, önümüze gelen her sorumluluğu
üstlenmekten kaynaklandığının farkında değiliz. “Hayır” diyememek aşırı
sorumluluk yüklenip altında ezilecek yükü arttırmak anlamına gelmektedir.
Taşıyabileceğinizden fazla yük yüklenmemeli, bir koltukta iki değil, bir karpuz
taşımaya özen göstermelisiniz.
Hayatı basitleştirin
İyi bir hayatın küçük ama önemli belirleyicilerinden biri de hayatı
olabildiğince basitleştirmektir. Basit bir hayat daha az sorunlu bir hayat
demektir. Basit hayat hafifliktir. “Küçük güzeldir” deyimini ilke edinen, “az
çoktur” deyimine yürekten inananların huzuru yakalaması ve mutlu anlarını
çoğaltması ihtimali artar. Basitlik ve alçak gönüllülük gönül hoşluğu sağlar.
Duygusal detoks şart
Sık yaptığımız yanlışlardan biri de “toksin yükünü azaltmak” söz konusu
olduğunda bu işi yalnızca bedensel toksinlerden arınmakla başarabileceğimizi
zannetmemiz. Bağırsaklarımızın, karaciğer ve böbreklerimizin iyi çalışması
tabii ki faydalı, toksinleri azaltma bakımından tabii ki önemlidir. Ne var ki
bizi en çok üzen toksinlerin bedensel değil, duygusal toksinler olduğu da
kesindir. “Yeni hayat” her gün hepimize yüzlerce olumsuz düşünce, duygu,
gereksiz gerginlik, öfke, hiddet, endişe, korku, kaygı yüklüyor. Bunların her
biri son derece zararlı birer toksin. Bu duygusal toksinler bilinçaltımızda
biriktikçe bedensel fonksiyonlarımız yavaş yavaş bozulmaya, kalbimiz teklemeye,
tansiyonumuz çıkmaya, uykumuz kaçmaya başlıyor. Geceleri terlemelerle uyanıp
sabahları yorgun kalkıyoruz. Bu nedenle her gün düzenli olarak hiç olmazsa 5-10
dakikalık “ruhsal detoks seansları ” yapmayı ihmal etmemenizi öneririm. Bu
seansları mutlaka iç farkındalıklarınızı geliştirme ve iç yolculuklara çıkma
gibi de düşünmemelisiniz. Kalabalıklaşmak eşle, dostla, aileyle birlikte olmak,
gülmek, eğlenmek ve sevdiğiniz insanlarla iyi ve güzel anlar paylaşmak da aynı
etkiyi yaratacaktır. Kaygıyla başa çıkmanın en etkili yollarından birinin
kafanızı boşaltmak olduğunu lütfen aklınızdan hiç çıkarmayın.
Cinsellik önemli
İyi bir hayatın belirleyicilerinden biri de sağlıklı cinsel hayattır. Sağlıklı
cinsel hayatın beraberinde güçlü bir bağlılık da gerektirdiğini bilmelisiniz.
Cinsel enerjiyi doğru kullanmayı ve onu eşiniz ya da partnerinizle en doğru
şekilde paylaşmayı becerebilirseniz cinselliğin ömür uzatıcı etkisinden
yararlanmanız kolaylaşacaktır.
Sevgi damar açıcıdır
Birkaç yıl önce okuduğum iyi hayata ilişkin bir kitapta rastladığım şu cümleyi
asla unutmadım: “Sevgi damarlarınızı açabilir!” O cümleyi yazan şöyle devam
ediyordu: “Koşulsuz sevmek ve başkalarının sevgisini kabul etmek yaşamınıza
yalnızca anlam katmakla kalmaz, ayrıca sağlık da kazandırır”. Araştırmalar
şefkat ve sevgi dolu bir bakımın ateroskleroz ve kalp krizi riskini azalttığını
gösteriyor. Sevgiye odaklı bir hayatın bağışıklık sistemini güçlendirdiğini
örneğin kandaki immunoglobin A seviyesini yükselttiğini gösteren bulgular var.
Yoksulluk ve fakirlik içinde yaşayan, ömrünü zorluklar, eksiklikler ve
yoksulluk içinde geçiren ama yaşam süresi seksen yılın üzerinde olan pek çok
insanın varlığı sizi şaşırtmasın. Bu insanların ortak yönü güçlü bir sevgi
yoğunluğuna, yalın bir inanç yapılanmasına sahip olmaları. Sevgileri ve manevi
inançlarıyla ölümcül hastalıklara direnen, hatta bazen bu hastalıkları yenmeyi
başaran kişilerin varlığı şaşırtıcı değildir."
"Hayatınızı
basitleştirin!
Yeni yıla girerken bir sürü işimiz vardır. En kolay
olanlar çevremizdekilere hediye almak, yeni yıla nasıl ve nerede gireceğimize
karar vermek, ne giyeceğimize karar vermek ve hangi ayakkabı-çantayı
kullanacağımıza karar vermek. Bunlar işin kolay tarafı. Hatta yılbaşı gecesi
kendimizi eğlenmek zorunda hissetmek bile kolay. Peki zor olan nedir?
Zor olan şudur; Yeni yılda hayatımızla ilgili kararlar
almak zordur. Çünkü her yeni yıla girerken yeni bir sayfa açıp hedeflerimizi belirleriz.
Bunlar özellikle kilo vermek, içki ya da sigarayı bırakmak, okulu bitirmek, iyi
bir iş bulmak, evlenmek ya da yeni bir araba almak. Her yeni yıla girerken
kararlar alırız. Sonra bunları yapamamanın ızdırabı ile bir yeni yıla daha
gireriz. Yapamayız çünkü yapmamız gereken o kadar çok şey vardır ki, hiç birini
yapamayız. Çünkü hayatımızın içi kalabalıktır. Hayatımız çok yoğundur. Hangi
birisine yetişeyim diye dert yanarız. Çok haklısınız.
Bu günlerde harika bir kitap okudum; Kitabın adı
“Hayatınızı Basitleştirin”, kitabın yazarı Elaine St. James.
Kitabı okurken her bir satırında kendimi buldum. Bir
çoğunu yapmışım, daha yapamadıklarım da var tabii. Ama yavaş yavaş uygulamaya
koyabilirim. Kitaptan alıntılar yapmak istiyorum:
“1980’li yıllar insanlarda yüksek yaşam standardını
yakalama tutkusu yarattı ve bizler bazen gerçekleşmesi mümkün olmayan beklentilere
kaptırdık kendimizi. En güzel ev, en hızlı otomobil, en iyi iş, en yüksek maaş,
en parlak gelecek, en mutlu evlilik, en modern eşyalar, en iyi okullarda okuyan
en zeki çocuklar, en son moda giysiler ve paranın satın alabileceği uzay çağına
özgü her türlü zımbırtıya sahip olabilmek için, çok daha fazla çalışmamız
gerektiğini düşünüyorduk.”
Oysaki hayatımızı biraz basitleştirdiğimiz zaman daha
mutlu olabiliriz. Peki nasıl diyorsanız size kitaptan başlıklar halinde
öneriler vermek istiyorum:
Hayatı
basitleştirmenin yolları;
- Yaşamınızda dağınıklığı azaltın
- Kullanmadığınız eşyalardan kurtulun
- Mutfak alışverişine ayırdığınız zamanı yarıya indirin, toptan alışveriş yapın
- Çamaşır yükünü yarıya indirin
- Daha küçük bir evde yaşayın
- Eğer tekneniz varsa, satın
- Araba seçiminde düşük model seçin
- Gard robunuzu sadeleştirin
- Televizyon bağımlığından kurtulun
- Her telefon ve her kapı çaldığında açmayın
- Özel günlerde hediye verme alışkanlığını basitleştirin
- Borçlarınızı temizleyin
- Tüketim alışkanlığınızı gözden geçirin
- Biri dışında bütün kredi kartlarınızdan kurtulun
- Yakın bir ev ya da evinize yakın bir iş bulmayı ilke edinin
- Daha az çalışın, işinizi daha çok sevin
- Ailenize zaman ayırın
- Yeme alışkanlığınızı değiştirin, haftada bir gün yalnızca meyve yiyerek
beslenin, içecek olarak sudan şaşmayın
- Spor yapma alışkanlığı edinin
- Sabahları bir saat erken kalkma alışkanlığı edinin
- Gülmeyi öğrenin
- Yoga öğrenin
- Yolunda gitmeyen ilişkilerinize son verin
- İnsanları değiştirmeye çalışmaktan vazgeçin
- Yılda bir kez tek başınıza bir tatile çıkın
- Bütün işleri aynı anda yapmaya çalışmaktan vazgeçin
- Güneşin batışını izlemeye vakit ayırın
- Hayır diyebilmeyi öğrenin
- Geçmişten ders almayı öğrenin
- Beklentilerinizi değiştirin
- Otomobilinizden kurtulun
- Telefonunuzdan kurtulun
Kitapta her bir satırın açılımı var. Detayları
öğrenmek isterseniz kitabı okumanızı tavsiye ederim.”
“Hayatınızı
basitleştirmenin 11 yolu…
Hayatı karmaşık hale getirmeye gerek yok,
basit önlemlerle daha sade bir hayata yol alalım.
1- Geçmişteki hatalarınızdan
öğrenin fakat unutmayın ki geçmiş geçmiştir.
Geçmişteki hatalarınız iyi bir gelecek
yaratmak için birer araçtır. Onlardan alacağınız dersi alıp bir basamak gibi
kullanın. Fakat onları inkar etmeyin, hiç mi hiç üzülmeyin. O derslerin
alınması gerekiyordu. Eğer iyi ise harikadır, kötü ise deneyimdir ! bunu
unutmayın ( kurumsal hayatta kiler zaten bilir;) )
2- Sadece gerçekten sizin için
önemli olan şeylere odaklanın.
Sizin için önemli şeyleri tanımlayın ve
geri kalanlara çok vakit harcamayın.
3- Meşgul değil , üretken olun.
Gereksiz işlerle uğraşmayın, sonucu bir
yere varacak işlere kanal ize olun.
4- Ne almak istiyorsan
onu ver.
Altın kural şu; sevgi istiyorsan sevgi ver,
arkadaşlık istiyorsan arkadaşlık ver, para istiyorsan değeri katın.
5- Herkesin her şeyi olmaya
çalışmayın.
İnanın çok yorucu bir uğraş olur, herkesle
iyi arkadaş olmak zorunda değilsiniz, herkese yardımcı olup herkesi mutlu
edemezsiniz. Arkadaş grubunuzu kısıtlı tutun ve var olan arkadaşlarınızla daha
derinlemesine ilişkiler kurun.
6- Sağduyunuzu dinleyin,
genelde doğruyu söyler.
Kendinize karşı dürüst, adil ve nazik
olun. Bu en basit yaşam şekli. Uymaya zorunlu olduğunuz kuralları bir
tarafa bırakınca ve kalbinizden geçeni uyguladıkça hayatınız basitleşecek.
Hoşlandığınız şeyleri tercih edin.
7- Alanınızı organize edin.
Kullanmadığınız şeyleri gözünüzün önünden
kaldırın. Mümkün olduğunca basit ve sade bir alan yaratın kendinize. Unutmayın
etrafınız kalabalıklaştıkça aklınız karışıyor.
8- Zamanınızı etkili kullanın
Plansız ve complex sistemler de hayatımızda
ayrı bir stres unsuru oluyor. Hayatınızdaki her şeyi basit, mantıklı ve etkili
bir biçimde düzenlemeye vakit ayırın ve bunu koruyun. e mailleriniz,
mutfağınız, biriktirdiğiniz kağıtlar, kitaplar, dvd’ler her şey için geçerli bu
konu.
9- Bazı şeyler mükemmel
olmasa da olur.
Her şey mükemmel olmak zorunda değil. Hayat
mükemmel şeyleri değil iyi yapılan şeyleri ödüllendiriyor. Ve bizim iyi
dediğimiz bu şeylerin %99′u mükemmel değil.
10- Hayatınızda dram
yaratmayın, drama queen’lerden uzak durun.
Gereksiz dram yaratmayın. Gereksiz dram
yaratanlarla arkadaşlık yapmayın. Kural basit. Hayatınızda tanımaktan
gurur duyduğunuz, sizi destekleyen, cesaretlendiren gününüzü aydınlatan
insanlar olsun. Negatif insanlardan uzak durun. İnanın hayatınız bu ruh
emicilerle vakit geçirecek kadar uzun değil:)
11- İnsanların hakkınızda
düşündüklerini ve sizden beklediklerini unutun.
En büyük özgürlüklerden biri başkalarının
hakkınızda düşündüklerini takmamak. Sizden bekledikleri de gerçekten sizin
hayattan bekledikleriniz mi emin olun. Kendi hayaliniz olmayan şeylerin peşine
anlamsızca düşmeyin.
Son derece hızlı bir tempoya sahip olan bu dünyada
yaşamlarımızı basitleştirmek imkansız gibi görünüyor. Ama şunu düşünün;
gereksiz şeyler için ne kadar çok boşa zaman ve enerji harcıyorsunuz? Bulamadığınız
eşyalar için ne kadar çok boşa zaman harcıyorsunuz? Çoğu zaman, yaşamı
gerekenden daha karmaşık hale getiririz ve bir şekilde kendimizi, yaşamımızda
her şeyin maksimum olması gerektiğine inandırırız. Kişisel gelişim uzmanı
Jennifer Ottolino yeni makalesinde, gereksiz olandan kurtulmanıza ve her şeyi
daha basit hale getirmenize yardımcı olacak bazı stratejiler veriyor:
+ Sınırlarınızı genişletin. Hayır demenin sakıncası yoktur. Bir görev için
taahhütte bulunmaktan rahatsız oluyorsanız ya da bir şey size yanlış gibi
görünüyorsa, yapmayın. Çoğu zaman sıkıntı yaşamamızın nedeni, içimizden gelen
hisleri göz ardı etmemiz ve bu yüzden genellikle yanlış yolu izlememizdir.
+ Yapılacak işler listesini kısaltın. Birkaç aydır listenizde olan yapılacak işleri eleyin.
Sürekli kendinize yapacağınızı söylediğiniz ama daha ilginç/önemli bir şeyler
bulduğunuz için ertelediğiniz işlerden kurtulun. Şu ana kadar bunları
yapmadıysanız, artık önemi kalmamıştır ve sadece enerjinizi tüketirler.
+ Dağınıklığı önleyin. Bir şeyler arayarak ne kadar zaman geçiriyorsunuz?
Kurtulmanız gereken eşyalarınız mı var? Yaşadığınız alan ne kadar dağınık
olursa, kendinizi o kadar stresli hissedersiniz. Dağınıklığı ortadan
kaldırdığınızda, artık ihtiyaç duymadığınız şeylerden kurtulduğunuzda ve derli
toplu bir eve kavuştuğunuzda, yaşamınız daha kolaylaşacaktır.
+ Değerlerinizi geliştirin. Değerlerinizin neler olduğuna karar verin ve bu
değerler için yaşayın. Çoğu zaman kendi içimizde çatışmalar yaşarız; çünkü
yaşama biçimimiz değerlerimizle uyum içinde değildir. Örneğin, bir numaralı
değeriniz aileyse ve işiniz haftada 65 saat çalışmanızı gerektiriyorsa,
kendinizi huzursuz ve mutsuz hissetmenizde hiçbir tuhaflık yoktur.
Daha iyi hissedin
+ İnançlarınızı gözden geçirin. Temel inançlarınız neler? Bazı inançlarınız, değer
katmayan iş ve projelerden kurtulma yeteneğinizi sınırlıyor olabilir. Sürekli
bir şeyle meşgul olarak değer yarattığınıza inanıyorsanız, işlerden kurtulmanız
daha zordur. Para kazanmanın tek yolunun çok çalışmak olduğuna inanıyorsanız,
her zaman çok çalışacaksınız demektir.
Kendinizi iyi hissedin
+ Öncelikleri belirleyin. Önümüzdeki yıl mesleğinizde/işinizde, ev yaşamınızda,
ilişkilerinizde ve kendinizle ilgili elde etmek istediğiniz bir ya da iki şeyi
belirleyin. Yalnızca bu öncelikler için çalışın. Para kazandıracak yeni bir
ürün ailesi geliştirmeyi hedefliyorsanız, dikkatinizi verip ciddi zaman
harcamanız gereken tek şey bu demektir. Yeni fikirlerle heyecanlandığınız
zamanlarda, bir fikir defteri alın ve gelecekteki projelerinize yönelik bütün
yeni fikirlerinizi yazın.
+ Kendinize dinlenmek için izin verin. Dinlenmeyi tembellikle eş tutan bir kültürde
yaşıyoruz. Bu nedenle, yaşamlarımızı neredeyse işle dolup taşarak kendimize
düşünecek zaman bırakmayacak hale getiriyoruz. Ama bir çıkış yolu var;
kendinize dinlenmek için izin verin. Hiçbir şey yapmadan gününüzü gün edin. Ne
kadar çok yeni ve ilginç keşifler yaptığınıza siz de şaşıracaksınız.
+ Kendinize iyi bakın. Arabamıza vücudumuzdan daha iyi bakmamız komik değil
mi? Vücudunuza ve zihninize iyi bakın. Size enerji ve hafiflik kazandıracak
şeyler yiyin. Vücudunuzu güçlendirecek biçimde beslenin. Stresi azaltmak ve
zihninizi boşaltmak için vücut egzersizleri yapın. Beyninize yeni aktivitelerle
egzersiz yaptırın. Bu, kendinizi daha sakin ve zinde hissetmenizi
sağlayacaktır.
+ Eğlenin. Eğlenmek, bizim için niye bu kadar zordur? Her hafta
sizi eğlendirecek bir şey yapmak için zaman ayırın. Tamamen saçma bir şey
yapın. Kendinizle eğlenin. Gülün. Başka her şeyi bir süre için unutun ve
yalnızca eğlenin. Kendinizi çok daha iyi hissedeceksiniz.
Mücadeleyi bırakıp teslim olun
Bir şey gerçekten bir mücadeleye dönüşmüşse ya
da bir çözüm bulamıyorsanız, bir süre için onu unutun. Kendinize zihinsel mola
vermek, beyninizi dinlendirecek ve yeni fikirler üretmenizi sağlayacaktır. Hiç
gecenin bir yarısında uyanıp "İşte bu!" dediğiniz oldu mu? Bunun iki
nedeni vardır: Ya dinlenmiş ve zindesinizdir ya da beyninizdeki düşünceleri
yönlendirmeye çalışmamışsınızdır.
Sabah Facebook’ta dolanıyorum,
arkadaşlarımdan Özlem’İn paylaştığı ve benim de aşağıya aldığım yazıyı okudum.
Kadın sabah kalkmış, aynaya bakmış ve
kafasında yalnız üç tel saç görmüş. “ Hım, …demiş galiba bugün saçımı örgü
yapacağım. “ Öyle de yapmış, günü de harika geçmiş. Ertesi gün
kalkmış, aynaya bakmış, kafasında iki tel saç kalmış. ” Hım.” demiş, ”
bugün saçımı ikiye ayıracağım.” Dediğini de yapmış, harika bir gün
geçirmiş. Bir ertesi gün yine kalkmış, aynaya bakmış, kafasında tek tel
saç var. ” Tamam, tamam. “ demiş. “ artık bugün atkuyruğu
yaparım.” Öyle de yapmış ve çok çok güzel bir gün geçirmiş. Daha bir
ertesi gün aynaya baktığında, kafasında bir tek tel bile kalmamış. ” Wow!
” diye bağırmış. ” Bugün saç derdim yok. “
Muhteşem bir paylaşım, bugün konuştuğumuz,
paylaştığımız, yaşadığımız her konuyu özetlemiş. Kendinle barışık olmak, hayatı
basit yaşamak, umutla yaşamak, dünü düşünmeden, yarın ne olacağını bilmeden
yaşadığın anı yaşamak.
Kısacık ama o aylarca bilmem kaç tane
filozofun sözlerindeki derin anlamları son derece basite indirgeyen bir
anlatım, bir yaşama bakış açısı.
Biz insanoğlu nedense hayatı kendimize
zorlaştırmayı severiz. Çok güzel bir ilişkiye başlayan, yaşadığı güzel ilişkiyi
götürmeye çalışmak yerine, acaba yarın ne olur, böyle gider mi diye endişe
duymaya başlar. Eğlenmenin, giyinmenin, sevginin, sevgimizi gösterme şeklimizin
hep basit halleri değil de, zorlu hallerini severiz.
Bunu yaşayanlarımızın belki kendilerince
nedenleri vardır, kendilerine mantıklı gelen, yaşanan tecrübeler, eski
ilişkiler,güvensizlik, aşırı güven gibi daha bir çok neden.
Ancak unuttuğumuz çok önemli bir şey var
ki, hayatı ne kadar basit yaşarsan, sorunları da o derecede basite indirgersin.
Bugün hayatımda hiç sorun yok diyen bir tek insanoğlu olamaz, hepimizin
sorunları var, ama yaşarken bu sorunların üstesinden kendimizden başkası
gelmeyecek, sorunu ne kadar büyütürsem, çözümü de o derecede zorlaştırıyorum
demektir.
Her ne kadar zaman zaman eleştirsem de
Facebook’ta insanların paylaşımlarına göz attığınız da, bütün filozoflar, psikologlar
veya bu Enerji konusunda çalışanlar hep aynı şeyi söylüyor, ÖNCE SEN.
Önce sen hayatı, yaşamı, yaşam şeklini,
bakış açını ortaya koyacaksın. Yaşadığın senin yaşamın, bu yaşamı
basitleştirmekte, zorlaştırmakta senin elinde, yaşam herkese farklı davranmıyor,
sen yaşamı kendince farklılaştırıyorsun.
Örneği tekrar okuyun, öyle bir durumda
olmak kimsenin tercihi olamaz, ama yaşama bakışı hepimizin tercihi olmalı,
yaşadığımız anlar bizim için o kadar önemli ki, tekrar geriye sarıp KEŞKE
yapsaydım, yaşasaydım diyebileceğiniz bir yaşam yok. Bugünü yaşama şansımız
var, o zaman bugünümüzü en güzel, ne keyifli, ne mutlu yaşama ve
becerebiliyorsak yaşatma şansımız varsa, bunu heba etmeyelim.
Yaşamınızı zorlaştırmadan, severek,
isteyerek, keyifle, güvenle yaşamanızı dilerim, sevgiyle kalın.
Haluk Siz
bilgisayarınızın bütün özelliklerinden yararlanıyor musunuz? Peki
televizyonunuzun her işlevini kullanıyor musunuz? Bırakın işlevlerini TV
kanallarının hepsini izlediniz mi?
Kim
bilir evinizdeki bulaşık makinesi ya da çamaşır makinesinin kullanmadığınız ne
çok özelliği vardır.
Acaba
bilgisayarların kullanmadığımız özelliklerine para vermeseydik bunları ne kadar
ucuza satın alırdık?
Hayatımıza
giren ürünlerin işimize yaramayan ne kadar çok özelliği var ve çoğu ürün ne kadar
karmaşık.
Siz
de benim gibi elektronik aletlerin kullanma kılavuzlarını çok karmaşık buluyor
musunuz?
Kullandığımız
aletler daha yalın, daha sade, daha basit olsaydı hayatımız daha kolay olmaz
mıydı?
Bunu
yapabilen bazı markalar var. Bunlar tüketicilerin beklentilerini daha iyi
anla yor, ürünleri daha sade bir şekilde sunmanın yollarını ustaca buluyor.
Mesela Google ana sayfasını düşünün, bu sayfada sadece bir pencereyle
karşılaşıyorsunuz ve içine bir soru yazıp gönderdiğinizde bir saniyeden daha
kısa bir sürede onlarca sayfa cevap alıyorsunuz. Kullanıcı için ne kadar yalın,
ne kadar sade ve ne kadar basit değil mi? Oysa bu yalın çözümün arkasında
binlerce mühendisin emeği ve son derece karmaşık bir sistem var; ama Google
kullanırken biz bunları hiç hissetmiyor hiç görmüyoruz. Google aslında karmaşık
(Complex) bir sistemdir; ama bize yansıyan yüzü son derece yalındır (Simple).
Apele
ürünleri de aynı mantıkla üretilir, arkasındaki karmaşık teknolojiye rağmen
kullanıcı için hayat son derece yalındır. Apele ürünlerinin tamamı “kullanıcı
dostu” olmak üzere tasarlanmıştır.
Philips
de “Sense ant simplicitiy” (Hisset ve basitleştir) felsefesini benimseyerek
aynı amacı güdüyor.
Marka
dünyasının geleceği “simplexity” (Simple complexity - Jeffrey Kluger) anlayışı
üzerine kuruluyor. Karmaşık olanın basitleştirilmesi anlamına gelen Simplexity,
Google ve Apple’da olduğu gibi çok başarılı bir marka cazibesi ve müşteri
bağlılığı yaratıyor.
Simplexity
anlayışı daha akıllı, daha “yalın” ama aynı zamanda daha “kaliteli” bir hayatı
amaçlıyor.
MIT
2004 yılında Prof. John Maeda başkanlığında “basitlik konsorsiyumu” (MIT
Simplicity Consortium) adını verdiği bir girişim başlattı. Bu konsorsiyumun
misyonu, teknolojinin hayatımızda yarattığı karmaşıkla baş etmek ve zeki ama
aynı zamanda zarif çözümler bulmaktı. Konsorsiyum, "azın çok olacağı"
(less is more) bir gelecek yaratmak için çaba gösteriyor.
John
Maeda, kendisini “Hayatın anlamını anlamaya çalışan hümanist bir teknoloji
bilimcisi” olarak tanımlıyor.
Madea’nın
sadeleşmek için önerdiği on basit adım var.
1.
Sadeliğe ulaşmanın birinci ilkesi "azaltmaktır". Esas olanı
kaybetmeden “olmasa da olabilecek” her ayrıntıdan kurtulmak yaşamı
kolaylaştırır. Bu yalınlığın en önemli adımıdır. Yeni nesil tasarımların tamamı
bu ilke üzerine kuruludur: Fazlalıklardan kurtul!
2.
Karışıklığı ortadan kaldırmanın en önemli yollarından biri düzenleme yapmaktır.
Derli toplu olan her şey daha yalın görünür, dikkatimizi yormayan her şey
hayatımızı kolaylaştırır. Bilgisayarlarımızda konulara göre dosyalar
oluşturmak, bizim dikkatimizi rahatlatır. Yorulmadan çalışmamızı sağlar.
Yaşadığımız alanları düzenlemek zihin açar. Düzen dinginlik getirir, nefes
aldırır.
3.
Zamandan tasarruf etmek hayatı sadeleştirir. Zamanı iyi ve verimli kullanmak
karmaşık olanı sadeleştirir. En iyi tasarım, kullanıcıya en az zaman harcatan
tasarımdır. Bütün tasarımcıların ürünlerini bu anlayışla yaratmaları gerekir.
İçinde yaşadığımız "bolluk" çağının en kıt kaynağı zamandır. Düne
kıyasla bugün hepimizin daha çok yapacağı iş var; ama hepimizin zamanı daha
fazla işe bölünmüş durumda. Hepimiz dikkat fakiri olduk, zaman hepimiz için çok
değerli.
4.
Bilgi sahibi olmak, bilgi edinmek bir işi basitleştiren en önemli unsurlardan
biridir. Eğer bir işin nasıl yapılacağını bilmiyorsak, bu iş bize çok zor ve
karmaşık gelir. Oysa öğrenmek, bilgi edinmek ya da bir bilene sormak önümüzü
aydınlatır, zihnimiz açar. Bir işin nasıl yapılacağına vakıf olmak işleri
kolaylaştırır ve o işi yapılabilir kılar. Bir şeyi öğrenmek zaman kaybı gibi
görünebilir; ama bir işe koyulduktan sonra bilgisizlik nedeniyle başa dönmek
daha fazla zaman kaybettirir. Oysa nasıl yapılacağını bilmek en büyük
kolaylıktır.
5.
Basitleştirmek, sadeleşmek ve hafiflemek için önce karmaşıklığı bilmek gerekir.
Bu anlamda basitliğin karmaşaya, karmaşanın ise sadeliğe ihtiyacı vardır. Eğer
yalın çözüm yaratmak istiyorsak neyin karmaşık olduğunu bilmemiz gerekir. Bir
iş ancak zamanla yalınlaşır. Hiç bir ürün ilk tasarlandığı zaman yalın olma
şansına sahip değildir. Hayat bizi zor olandan başlatır; ama eğer gerçekten
istiyorsak ve yeterince emek harcarsak karmaşık olanı yalınlaştırabiliriz.
6.
İşleri ve olayları bir bağlam içinde, o işin etrafındaki unsurlarla
ilişkilendirerek ele alırsak sadeleşmeye doğru gidebiliriz. Apple’ın başarısı
kullanıcının hangi işi hangi bağlamda yapacağını çok iyi analiz etmesinden
kaynaklanır. Yalınlık çevresel faktörleri bir bağlam içinde ele alarak elde
edilebilir. Kuş bakışıyla ilişkilendirdiğimiz her şey bizim için daha düzenli ve
daha kolay algılanabilir hale gelir. Karmaşıktan basite doğru giderken her adım
arasındaki bağlantıyı anlamak, bir sonraki adımı da görmemizi, dolayısıyla
bütün ilişkileri kavramamızı sağlar.
7.
Yaptığımız her işe duygularımızı katmalıyız. Yaptıklarımız duygusal bir boyut
kazandığında daha anlamlı olur. Eğer yaptığımız iş anlamlı ise ve duygularımızı
yansıtıyorsa fazla ayrıntıya, fazla süse gerek kalmaz. Anlamlı olan bir şey ne
kadar sade olursa olsun yine de değerli olur. Duygusal zekâsı yüksek olan her
şey kullanıcısıyla bağ kurar ve her zaman daha anlaşılır olur. Anlam
bulduğumuzda en zor işler bile kolaylaşır.
8.
Daha sade bir hayata kavuşmak için mutlaka iş birlikleri yapmamız gerekir. Her
işi kendimiz yapamayız. Bu özel hayatımızda olduğu kadar iş hayatımızda da
geçerli bir kuraldır. Hayatı daha yalın yaşamanın ön koşulu, iş birliği
yapacağımız insanlara daha fazla güvenmektir. Yalınlığa ulaşmak için iş bölümü
yapmak, güvendiğimiz kişilerle iş birliğine gitmek, işleri delege etmek ve
uzmanlığa güvenmek gerekir.
9.
Bazı şeyler ise asla daha fazla basitleşemez. Zamanla, deneyim kazandıkça
yapılabilecek olanla yapılamayacak olanın farkına varmayı öğrenmeliyiz. Bunu
kabul edip, zorlamaktan vazgeçmeliyiz. Bazen inat etmemek, gereksiz yere
zorlamamak ve işleri olduğu gibi kabul etmek lazımdır. Böyle bir kabulleniş
aslında en çetrefilli işleri bile sabırla ve iç huzuruyla yapmamızı sağlar.
10.Basitlik,
bariz olanı çıkarmak, anlamlı olanı eklemektir. Yalınlık gereğinden fazla
olanları gözümüzün önünden akıllıca uzaklaştırmak, doğal ve açık olmak, amaca
uygun olanları korumaktır. Yalınlığın en önemli kuralı, anlamlı (dolayısıyla
gerekli) olanı ekleyip bariz bir şekilde gereksiz olanı çıkarmaktır.
Madea’nın
önerdiklerini yapabilmek için çok boyutlu düşünmek ve karmaşık ilişkileri
yönetebilmek gerekir. Bir işi yalınlaştırabilmek ancak o işin
girdisini-çıktısını en ince ayrıntısına kadar bilmekle mümkün olur. Bir işi
sadeleştirmek için önce o işi çok iyi öğrenmek gerekir. Lüzumsuz parçalarından
arınmış, yalın ve zarif bir ürün yaratabilmek için gerçekten ince kıvrımlı,
gelişmiş bir zihnin ve deneyim gereklidir. Yalın Çözüm Rekabet Üstünlüğü Sağlar
Mı?
Gerçekten
de bugün ev hanımlarından CEO’lara kadar herkes hayatını sadeleştirerek
kolaylaştırmak istiyor. Karmaşık ürünler insanları zorlamaktan ve yormaktan
başka bir işe yaramıyor.
Bence
hemen her alanda sistemin işlevine engel olmayacak şekilde bütün fazlalıklardan
arınmak mümkündür. Gereksiz tüm özellikler çıktığında hemen her şey daha hafif,
daha anlaşılır ve daha zarif olur; daha yalınlaşır ve kolaylaşır. Sade olan bir
şey aynı zamanda daha özgün ve kolay anlaşılır, kolay kullanılır olur.
Sadeleşmek
“hayır” demeyi bilmekten geçer. Aklımıza her geleni yaptığımız işe dahil
edersek ortaya karmakarışık bir şey çıkar; oysa sadelik sadece gerekli olanı almak
ve diğer her şeye hayır diyebilmektir. Steve Jobs, “Odaklanma, karşınıza çıkan
yüzlerce iyi fikre “hayır” diyebilmektir. Apple’da yapmış olduğumuz şeyler
kadar yapmadığımız şeyler için de gurur duyuyorum.” diyor.
Ben
John Madea’nın bulgularından da hareketle hayatı ve işleri basitleştirebilmenin
aslında bir bakış açısı, bir felsefe olduğuna inanıyorum. Yaptığımız her işi
yalın ve zarif yapmak bir hayat görüşüdür, bir duruştur. Bence hepimizin,
elimizden geldiğince hayatımızı yalınlaştırmamız gerekir. Gereksiz olan her
üründen, her ayrıntıdan uzaklaşmamız gerekir.
Küçük
Prens’in yazarı Antoine de Saint-Exupéry “Mükemmele ulaştığınızı ekleyecek bir
şey olmadığında değil, çıkarılacak bir şey kalmadığında anlarsınız.” der.”