Aşkı tutabilene aşk olsun!...(1)
"Her şeye bir tarif-açıklama getirmeye meraklıdır insan;
görebilmek, tanıyabilmek, tutabilmek, dahası sahiplenebilmek için bunu yapar.
Kuşatabilmek için nesneleri, şeyleri, mevhumları, sınırlandırır ve bir çerçeve
içine hapsetmek ister, kıskanır da sonradan..Bunu bütün eşya için sürekli
denemektedir..Bazı denemelerinde ise çaresizlik içerisindedir, kıvranır; onu
bir yerlere hapsedip sahiplenemediği için. İnanç gibi, sevgi gibi, aşk gibi
kavramlara yeterli açıklamayı getirememektedir. En çok meşguliyetinin bunlarla
olmasının anlamı da bu. Sahiplenememek...Bu mevhumların ucu açıktır, her meslek
ve meşrepten insan için. Ucu açık olan şeyler delirtir insanı!...İnsan merak
eder, görmek ister öteler ötesini..Ne çare? Hep yarı yolda, rotasız olduğunu
görür ve hırçınlaşır. Onlarca çözüm üretir hiç biri tatmin etmez onu.
Aşk, bu ucu açık mevhumların en delirtenidir. Kime, niye, neden
ve niçin sorularının karşılığı hep hayal kırıklığıdır.Çoğu zaman, eliyle
tuttuğu gördüğü değildir. Gördüm zannettiğini ise asla tutamamaktadır. Aşk, biraz
zamana benzer aslında. Kendisine sorarsanız; o düz bir çizgidir, geçiyorum
işte, bir yolum var ve ben gidiyorum, kimseyle işim olmaz der. Zamanın bu arsız
tavrına karşılık biz ne yaparız? Bütün silahlarımızı kuşanıp üzerine
yürürüz. Çağlara böleriz önce, olmadı devirlere, olmadı, asırlara, yıllara,
aylara, haftalara, saatlere, saniyelere, saliselere ve anlara böleriz. Tek
amacımız onun bu pervasızlığına karşı, ona sahip olmak, istediğimiz gibi
kullanmak...Oysa, o, hiç aldırmaz, geçer gider ve ardından bizi de
sürükler, ansızın gömü verir toprağın derinlerine...O hala geçip gitmektedir
oysa...
Aşkı bence böyle anlamlandırmakta bir mahsur yok, zamanı,
bölerek aşağı inerken, başka bir yoldan severek, aşka
çıkarız...Aşk, şahsımızda, bize bıraktıkları ile bir düşüş gibi algılansa da
gerçekte bir yükseliştir. Yani aşka inilmez, çıkılır. Kullandığımız malzeme
sevgidir. Bildiğimiz sevgi. Nesneleri önce gözümüze alırız, bu bize bir tat
veya nefret verir, biz işin sadece tat yönünde duracağımızdan, nefretin
defterini açmıyoruz. Aldığımız bu tada verdiği hazza göre sevgi ismini koruz, bir
hoşluk. Memnun olma durumu. Eğer bir yerinden tutunabilirsek onunla birlikte
olmaya devam eder, gördüğümüz mevhumu, şeyi içselleştirmeye başlarız, benimseriz,
onunla olmak isteriz, o bizi anlasın isteriz. Bütün yakarışlarımız bunadır. Kat
ettiğimiz bu yolun tamamı sevgiye aittir. Bu süreçte biz hep sevgiyi
yaşarız. Aşk daha henüz yukarılardadır.Bence aşk sevgiden daha aşkın bir
şey. Daha yukarılarda..Aslında biz ona ulaşmak için hep sevgiyi tüketiriz.
Sevgiyi kullanma biçimimiz, bizim aşka yönelişimizin tarzını belirler. Mesafe
ve nitelik-kalite belki. Aşkın kalitesi olur mu? Bence olur. Filozofların ve
ermişlerin kanaati aşka giden yolun an’ı yaşamaktan geçtiği yolundadır. An’ı
yaşamak sevgiyi bölmeden kesintisiz yaşamaktır. Devamlı diri ve titrek halde
bulunma...Göz, gönül, beden aynı yönde ilerler..Yedi duyumuzla teslim oluruz
ona...
Tarih, başardım diyenleri yazmaktadır. Bizim bunları anlamamız
güç. Anlamaya çalışmamızsa bu aşamada mümkün. Anlamaya çalışıyorum; kainatı bir
muvazeneye sokmam gerek önce, eşyayı yerli yerince dizmek ve ya dizildiği,
görüldüğü gibi kabullenmek. Aşk, diridir ve statükoyu kabul etmez. O halde
olduğu gibi kabullenemeyiz. kendimize göre bir muvazene kurmalıyız. Eşyanın
tabi yatına kontra-ters düşmeden. Bir değerler sistemi geliştirmeli ve tepesine
aşkı oturtmalıyız. Velilere göre aşkın da tepesinde Hakka, Allah bulunmaktadır.
Zaten onlarca bütün çabada budur. O sırf bu aşk dediğimiz şeydir. Zaten başka
şey de yok.Vahdet-i Vücut. Tepesinde Hakk’ın olmadığı bir aşkı yaşamak mümkün
mü? İşte bu sorunun cevabı kurduğunuz muvazene ile ilgilidir. Sizi sevmekten
belki men etmez ama, sevgiyi, neyi değer alarak yaşayacağınız la ilgili bir
şey. Hakka inancı pazarlıkla olacak bir şey değil elbet. Ben Hakka inancımla
birlik, insanı başa alan bir muvazene-iklim oluşturmaktan yanayım. İnsanı başa
aldıktan sonra eşyayı düzenlemek..O halde biz yürüdüğümüz yolda önce
nesneleri-şeyleri severek işe koyulmalıyız. İnsan olmamız nedeniyle zaten insan
hep yanımızda. Bütün bu sevgilerin toplamıyla insana yönelmek, severek mesafe
almak. Bu durum da biz aşık oldum dediğimizde neyi söylemiş oluruz? Zaten
çıkınımızda var olan sevgi bizi bir anda, bir yere,şeye,nesneye, sevgiliye
zumlamaktır yaptığımız şey. Bir anda aşık olmak mümkündür kanımca, mesele
yaşatabilmek de. Devamlı ve titrek halde aşkı yaşamak. Bu bir çaba, özveri
isteyen bir şey. Hayat gibi...Bütün bu anlattıklarımdan aşkla ilgili ne demek
istediğimi bir cümleye indirgersem, ne anladığım daha iyi anlaşılır. Aşk, bence
damıtılmış sevgiden ibarettir. Bütün kirlerinden arındırılmış bir sevgi.
Elbette ancak yaşayınca anlaşılabilecek bir şey. Sadece yaşayabilir miyiz diye
gayret içerisindeyiz o kadar. Şairler bu mesleğe, meşrebe en yakın guruplardır.
Onun için burada yazdım. Elbette her şey herkes için sevebildiği kadar
anlamlıdır. Gerisi çalıda çiçek..."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder