29 Mart 2014 Cumartesi

Kozmik Beden Temizliği (KBT) Nedir?


.
"Kozmik beden temizliği yılda iki defa, kozmozdaki ay hareketlerine bağlı olarak ilkbahar ve sonbaharda yapılır. Ilkbaharın ilk KOZMIK BEDEN TEMİZLİĞİNİN TARIHI: 7-14 Nisan 2014 tarihinde, Afyon Sandıklı'daki Hüdai Kaplıcaları Bölgesinde ve 5 yıldızlı konforlar yapıyorsunuz.
..
Yılda bir hafta, KENDINIZE Zaman Ayırırsanız İşte Bedeniniz Bunlardan Istifade Eder...
Kozmik Beden Temizliği;  ilkbaharda mart, nisan, mayıs aylarında, sonbaharda ise eylül, ekim, kasım aylarında ayın gökteki hareketine göre; gökteki ayın(kameri) 9. günü başlanıp, 15. günü bitirilir. 15. gün dolunayda Kozmik Beden Temizliği-lavman-detoks-arınma yapılarak, karaciğer, safra ve kalınbağırsağın temizliği yapılmış olur.
Tecrübeler göstermiştir ki, Kozmik Beden Temizliği sonrasında kan değerlerinden başlayarak, bağışıklık sistemine kadar olağanüstü değişiklikler yaşanmıştır. Bedenin 60 yılda 10 yaş gençleşmesi sağlanabilmektedir.
Herkesin yalnız başına evinde yapabileceği 1 haftalık Kozmik Beden Temizliği için yapılması gerekenlerin başında; beslenme alışkanlığımızı değiştirmek,
ikinci olarak bedene alacağımız bitki sularıyla beslenmeyi uygulamamız, üçüncü olarak da bir hafta metodlu olarak sulu lavman, detoks uygulaması gelir.
Yedinci güne özel 1 bardak zeytin yağı ve 1 bardak limon suyunu akşamları yudum yudum planlı olarak anlatıldığı gibi içerek gece yatılır. Beden ve karaciğer sıcak tutulur. Programın sekinzinci günü yani ayın (gökteki ayın) 15’inden 16’sına geçilen sabah yine lavman, detoks yaparak temizlenip, arınma gerçekleştirilir. Lavman metodunun bir gün daha devam edilmesi önerilir.
a)Kalın bağırsak hastalıkları
Kabızlık, Gaz oluşumu, Polip, Hemoroid, Tenye, Kolit, Ülser, Boşaltım bozukluğu ritmi.
b)Kalın bağırsak hasta olduğunda sebep olduğu hastalıklar
Baş ağrısı, Derinin sivilce ile kaplanması, ağızda iltihap, gözlerde konünktivit, eklem iltihabı, karaciğer hastalıkları, sinusid, bronşit astım, dudak kabarıklıkları ve değişik oluşumlar. Aynı zamanda insan dili üzerinde de kabarıklık ve diğer oluşumlar oluşmaktadır. Ağız ve beden kokusu, ilgisizlik, uykulu, alt karın bölge ağırlık, karın şişme, ağrı, ses, iştahsızlık, prostatik ve düzensiz adet, karın hastalıkları.
Kalın bağırsak hastalıkları insan üzerinde devamlı bir rahatsızlık hissi vermektedir.İletişim bozuluyor, kara düşünce, eğer bu rahatsızlıkları yaşıyorsanız Kalın bağırsağı temizlemeye başlayın.
c) Karaciğer Hastalıkları
Heatomegaliya (karaciğerde büyüme), Hepatit, Karaciğer yağlanma, Seroz.
d) Safra Kesesi Hastalıkları : Safrada çamur, kum ve küçük taşları, iltihap ve Safra Kesesi yolları bozuklukları.
e) Solunum sistemi hastalıkları: akciğer hastalıkları.
f) Ayrıca; böbrek, mesane, dalak ve pankreas ile ilgili hastalıklar.
SAFRA KESESİ TEMİZLEME USULLERİ
AMAÇ
İnsanlar yaşam enerjilerini devam ettirebilmek için beslenir ve nefes alır. Günümüzde tüketilen gıdalar ve solunan hava sağlıklı değil. Aynı zamanda hayat ritmini günlük yaşam içinde düzenleyememenin tesiriyle stresin de etkisi altında kalınıyor. Bu nedenle vücudun, metabolizma ritmi bozulur. Bu durum insan vücudunu psikolojik ve metabolik toksin içinde bırakır.İşte bu gibi nedenlerden dolayı insanlar hastalanmamak veya hastalıklardan korunmak için kendi vücudunu temizlemeye mecburdur.
30 yaşından sonra insan vücudunun temizlenme ihtiyacı daha fazla artmaktadır. Bunun sebebi bu dönemde koruma direncinin zayıflaması nedeniyle hastalık, rahatsızlık ve diğer olumsuzlukların oluşma oranının daha fazla olmasıdır.İnsan vücudunu koruma ve tedavi için psikolojik ve metabolik olarak temizlemek gerekir. İnsan vücudunda fizyolojik temizleme sıralamasında ilk olarak kalın bağırsak, karaciğer ve safra kesesi gelmektedir.
Kalın bağırsak
Kalınbağırsak insan vücudunda emme, boşaltma, ayırma, mikroflora, ısıtma, enerji oluşturma, stimüle etme gibi birçok fonksiyona sahiptir.İnsanların genel olarak algıladıkları gibi kalın bağırsağın sadece boşaltım fonksiyonu yoktur. Aynı zamanda kalın bağırsak bir gaita deposu değildir.İnsanlar doğru beslenmedikleri için metabolizmalarının diğer fonksiyonel özelliklerini azaltmakta veya tamamen yok etmektedirler. Bu özellikleri tekrar kazanmak için kalın bağırsağı temizlemeye mecburdurlar. Kalın bağırsak temizlenmeden karaciğer temizliği yapılamaz.
Safra kesesi
Safra kesesi karaciğerde üretilen safrayı depo eder. Safra bağırsaklardan sindirime katıldığında:
Sindirilmekte olan gıdaların asit seviyesini nötralize eder.
Yağların formatını değiştirir ve emilim için hazırlar.
Kalın bağırsağın peristaltik hareketini sağlar.
Fazla kollestrinin dışarı atılmasını sağlar.
Karaciğerin safra üretimi beslenmeye göre değişiklik gösterir. Açlık ve vücut sıcaklığının artması üretilen safra miktarını azaltır. Bunun tem tersi şeklinde vücut sıcaklığı azalınca ve protein ve yağ bakımından zengin gıdalar alındığında safra üretimi yükselir. En fazla yağlı yiyecekler yükselmeye neden olur. Bu yüzden safranın üretimi insan metabolizması için önemlidir. Ne zaman karaciğer fonksiyonlarında bozukluk meydana gelirse safra üretimi de bozulur ve vücudun diğer fonksiyonları da bundan olumsuz yönde etkilenir.
Her insan doğru beslendiğini düşünebilir ama beslenmene kadar sağlıklı olsa da vücutta devamlı toksin oluştuğu için bu organları her sene en az 2 defa olmak üzere temizlemek gerekir. Bu temizleme belli bir usulle ve sıralama ile yapılır. Bu usul ve sıralamaya dikkat edilerek yapılan vücut temizliğiyle insan sağlığı korunabilir ve sahip olunan bazı hastalıklardan kurtulma söz konusu olur.
Bitkisel Beslenme ile Temizlenme
Amerikalı Dr. Walker beslenme ile tedavi konusundaki kitabında kalın bağırsak temizleme konusunu şöyle açıklamaktadır.
Eğer insanlar pişmiş yemek ile besleniyorsa, kalın bağırsak normal fonksiyonunu kaybediyor.Bu sonuçlar bilimsel deneyler ile ispat edilmiştir. Bu beslenme tercihi nedeniyle günümüzde ideal ve sağlıklı kalın bağırsağa sahip insan bulmak imkânsızdır. Bu yöntemi tercih edenler ilk önce lavman, detoks vasıtası ile kalın bağırsağı düzenli bir şekilde yıkamalıdır. Daha sonra kalın bağırsağın fonksiyonunu normale döndürmek için çiğ taze sebze suyu içilir. Sebze suları temizleyici, meyve suları besleyicidir. Bunu asla unutmayalım.
Hergün sabahları uygulanacak olan sıkılmış sebze ve meyve suyunun en uygunu 500 gram hazırlanmış havuç, elma ve kırmızı pancar suyudur.
Bu su kalınbağırsak ve ince bağırsak içindeki kasları ve sinirleri besler, güçlendirir ve yeniler. Bu karışım her sabah içilmeli ancak aşağıdaki rahatsızları bulunanlar bu karışımın içine ekleme yapmalıdır.
Eğer bu malzemeler bir arada bulunamazsa her gün sadece havuç suyu veya o mevsimde bulunabilen sebzelerin suları içilebilir. Kalın bağırsağa normal peristaltik hareketini kazandırmak için öğle ve akşam yemek menüsüne yeterli miktarda sebze, meyve, kabuklu bulgur gibi lif bakımından zengin besinler eklemek gerekir.
Bu gıdalar ayni zamanda kalın bağırsağın hareket fonksiyonunu yükseltmektedir. Lif yapılı besinler sindirim esnasında gelen safrayı yapılarına alarak emerler. Emilen safra kalın bağırsak duvarlarını rahatsız ederek peristaltik hareket refleksinin oluşmasını sağlar. Safra lifli besinlerden ayrılmadığı için tam boşaltım olmaktadır.
Kalın bağırsağın peristaltik hareketini sağlayan en etkili meyve ve sebzeler; incir, kara erik, üzüm, ceviz, hurma gibi kuru meyveler, havuç, pancar ve taze lahana ve mevsimlik sebzelerdir. Yenen meyve ve sebzeler kalin bağirsağin içinde şişer, hacim ve kütle kazanır. Bu da peristaltik hareket refleksinin oluşmasını sağlar. Kolit hastası olanların sadece lahana tüketmesi doğru değildir. Gaz hissi oluşturur. Patatesle birlikte kulalnılması önerilir.
Sebze ve meyve dışında kalınbağırsak sindirimine yardımcı olan diğer gıdalar bal, bitkisel kabuklu buğday lapası, bütün diğer meyve ve sebze sularıdır.
Gün boyunca 300-500 gram bu meyve ve sebzelerin suları içilmelidir. Eğer tüketilen sebze ve meyveler şişkinlik yapıyor ve gaz oluşturuyorsa, sadece az haşlama sebze tüketilir. Mevsime uygun olan meyve ve sebzelerden az miktarda alınır. idalar şayet gaz oluşumuna ve şişkinliğe sebep oluyorsa, taze fasulye, bezelye, soğan, lahana ve pancar gibi gıdalar haşlama ve sıcak, az pişirilmiş olarak yenebilir, çiğ olarak yenmemelidir.
Gaz oluşumunu önlemenin, reflü, ülser ve diğer mide rahatsızlıklarının çözüm yolu ise taze çiğ lahana suyuna patates suyu katarak içmektir. Çok yoğun gaz problemi olanlara lahanayı haşlayarak suyunun tüketilmesi önerilir.
Sabahları içilecek olan sebze ve meyve suyu terkibi;
İlk başlangıçta vücudu alıştırmak için 150 gram kırmızı pancar, 150 gram havuç ve 150 gram elma suyu ile yapılır. Mevsimlik sebze ve bitkilerin katılması da önerilir. (Maydanoz, dereotu, ıspanak, tere vs.) Gaz oluşumunu önlemenin, reflü, ülser ve diğer mide rahatsızlıklarının çözüm yolu ise bu karışımın içine taze çiğden 150 gram lahana suyu, 150 gram patatesle birlikte alınır."

Haberi Sosyal Medyada Paylaş :

KOZMIK BEDEN TEMİZLİĞİ KURTARIR!

"Biz sorduk Maranki Hoca Cevap verdi!

Maranki’ye göre hiç hasta olmamak mümkün! Peki nasıl?  
Üç kızının da hiç hasta olmadığını söylüyor Prof. Ahmet Maranki, “Allaha şükür” demeyi de ihmal etmeden... Tabii ki her şeyi Allah’a havale etmiyor. O, yüzlerce yıldan beri süzülüp gelen ve bağışıklık sistemini güçlendiren tavsiyelerde bulunuyor. Tavsiyelerinde iddialı; “Doğal beslenir, doğal yaşarsanız, hiç hasta olmamanız mümkün” diyor. Domuz gribinden tutun da kansere kadar...
* Hocam hedefimiz, hastalıklardan korunmak için bağışıklık sistemimizi güçlendirmek. Temel olarak ne yapmamız lazım?
En temel amaç vücutta oluşan toksinleri atmaktır. Dolayısıyla kanı temizlemektir. Bir insanın kanı temizlenirse, kanın içinde mikroplarla savaşan askerler tam olursa, o askerler bedeni korur. Yani kanınız tam olursa, içindeki muhafızlar tam olursa; ne saçınız dökülür, ne gözünüz görmemezlik yapar, ne tiroidiniz olur, ne kalbiniz tekler, hiçbir organınızda bir arıza olmaz. Eğer bunlar oluyorsa da, sebebi bağışıklık sisteminin düşmesidir.
* Öyleyse konuşmaya oradan başlayalım mı? Bağışıklık sisteminin düşmesinin sebepleri neler?
Birinci sebep, serbest radikallere maruz kalmamızdandır. Serbest radikaller, bağışıklık sistemine saldıran moleküllerdir. Antioksidanlar da bu serbest radikallerin etkilerini nötralize eden; kanser, kalp hastalıkları ve erken yaşlanmaya neden olabilecek zincir reaksiyonları engelleyen moleküllerdir. Serbest radikal oluşumuna, sigara, pestisitler, çözücüler, petrokimya ürünleri, ilaçlar, güneş ışınları, hatta yiyeceklerde bulunan bazı bileşikler neden olur. Artı aldığımız besinlerin organik olmaması, suni olması, geni değiştirilmiş olması, yanlış gübrelemelerin olması, zamanında yenmeyen meyve-sebzeler, bunlar kurutulurken veya konsantre hale getirilirken kullanılan emilgatörler nedeniyle de serbest radikaller oluşur ve bu yüzden bedenimizin bağışıklık sistemi düşer. İkincisi de elektromanyetik dalgalar; cep telefonu, bilgisayar, televizyon, uydu yansıtıcıları, evimizdeki çamaşır makinesi, buzdolabı, saç kurutma makinesi. Bütün bunlar da bağışıklık sistemimizin düşmesinde etkilidir. Mesela şimdi uçaktan indik, büyük bir basınç yedik, iki gün kendimize gelemeyiz. İşte, bütün bunların yaydığı manyetik alanlar da bedenimizdeki hücrelerimizi bloke ediyor. Demin saydığımız olumsuzluklar da hücrelerimizi bloke ediyor.
Bazı çaylarda hâlâ radyasyon tespit ediyoruz
* Nasıl bloke ediyor?
Hücre, dışarıdan gelen yabancı bir maddeye karşı kendini koruyor. Hormonlu, kocaman, geni değiştirilmiş bir muz düşünün. Alıyorsunuz, yiyorsunuz bu meyveyi, hücre hemen kendini kapatıyor. Ölmemek için, yok olmamak için... O zaman da bağışıklık sisteminiz düşmüş oluyor. Artı, hem teknolojik radyasyon var, hem de topraktan ve çevreden aldığımız radyasyon var. Çernobil patlayalı kaç yıl oldu, ama hâlâ etkilerini görüyoruz. Bunun özellikle altını çizmek istiyorum, Karadeniz ve diğer yerlerdeki kanser türü hastalıklardaki artışı ve radyasyonun suyla bütün dünyamıza nasıl yayıldığını biliyoruz. Mesela Akdeniz bölgesine... Onun için biz ıhlamur içiyoruz, siyah çay içmiyoruz.
* Gerçekten çay içmiyor musunuz?
Hayır. Maalesef bazı çaylarımızda biz yine radyasyon tespit ediyoruz. Maranki Bitki Çayları içiyoruz...
* Nasıl, ölçüm mü yapıyorsunuz?
Tabii yapıyoruz. Şu an elimizdeki teknoloji radyasyon ölçmek için müsait. Mesela, bizim Avrupa Birliği’nden onaylı, vücut tarama cihazlarımız var. Bu cihazlarımızla 36 organınızı tarayıp 36 bin detay verebiliyoruz size. Aralarında radyasyon da var. Böyle gelişmiş teknolojilerle bedeninizin bağışıklık sisteminin düşüp düşmediğini de görüntüleyebiliyoruz. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’ndan onaylı, TSE belgeli bu ürünlerin patentleri bize ait. Bu ölçümleri Kozmik Yaşam Merkezi’mizde yapıyoruz.
Kötü düşünce ve öfke insanı zehirler, hatta öldürür
* Aslında bizim de bu söyleşiyi orada yapmamız gerekiyordu ama...
Tabii... Sizi oraya davet edeceğiz, göstereceğiz. Demek ki bağışıklık sistemi bir “Serbest radikal” dediğimiz dışarıdan aldığımız olumsuz etkenlerle, besinlerle, radyo dalgalarıyla, manyetik alanlarla bozuluyor; bir de olumsuz düşünceler, kötü haberlerle... Kötü düşünce ve öfke asit karbonlu hava gibidir, insanı öldürür ve zehirler.
* Yani bağışıklık sistemimizi güçlendirmek için hep olumlu düşüneceğiz öyle mi?
Evet. Çekim Yasası dediğimiz bir yasa var, Yaşam Enerjisi kitabımda ve Beyaz Ölüm Kitabımda bunu işledim ve milyonu geçkin baskı yaptık. Kozmik bilimi anlatan, ana kitaptır bunlar. Sonraki bütün kitaplarımız bunun içinden birer cüz olarak çıkmıştır. Düşünce çok önemli. Güzel göreceksiniz, güzel düşüneceksiniz ve hayatınızdan lezzet alacaksınız. Güzel gören, güzel düşünür. Güzel düşünen de hayatından lezzet alır. Bunun muhalifi, insanı zehirler, köşelerini bloke eder, kapatır içine, intihara kadar götürebilir insanı. Bu çok önemli... Bunlar olmuştur, vakadır. Çekim Yasası’na göre, “Ben iyiyim” derseniz, iyi olursunuz. “Eyvah, hasta mıyım?” dediğiniz an, dışarıdaki kötü enerjiler sizin hücrelerinizi bloke etmek üzere üzerinize çullanabilir. Bunların hepsi bilimseldir. Hücreleri bloke eden, bağışıklık sistemini düşüren etkenlerin arasında hava, su ve toprak da çok önemli... Su artık 50 yıl önceki su değil. Hava 50 yıl önceki hava değil.
* Kitabınızda “Akan su için” diyorsunuz... İyi de nasıl?
Tabii, kaynaktan çıkan suyu içeceksiniz. Mutlaka su alkali olmalı. PH’sı 7-8  ve üstü olmalı. Bu çok kolay....
* İyi de içtiğimiz tüm sular plastik şişelerde satılıyor.
Asla tavsiye etmiyoruz onları. Biz sularımızı alkali yapıyoruz. Cihazlarımız var, koyuyoruz suyu, PH’ı 9’a çıkıyor. Bu aleti alacaksınız. Plastik şişelerde satılan suyun bir-iki-üç gün içinde öldürücü birtakım etkileri olduğunu sanmıyoruz. Ama çok uzun süreli güneşe maruz bırakıldığı zaman plastiğin zarar verebileceğini düşünüyoruz, araştırılması lazım diyoruz. Artı, bunun dışında hava da kirlendi. Çünkü su ve havadır esas ihtiyacımız. Bizim ayrıca hava temizleme cihazımız var; 1200 rakımlı hava veren cihazlar ürettik. Yani Maranki sadece konuşmuyor, bunun karşılığını da veriyor.
Neden?
Neredeyse her gün bir TV kanalında görüyoruz onu... Her katıldığı program reyting patlaması yapıyor. İnternet sitesi günde milyonlarca tıklanıyor. Kitapları piyasaya çıktığı gün izdiham yaşanıyor. Bugüne kadar yazdığı  9 kitabın toplam satış rakamı  3 milyonu geçti. Bir o kadar da korsanı satılmış. Konferanslarında iğne atsanız yere düşmüyor. Bir özelliği daha var Prof. Dr. Ahmet Maranki’nin, onun her etkinliğinde Türkiye’den her kesimi bir arada görebiliyorsunuz. Laiği de, dindarı da sağlık üstüne söylediği her sözü merakla bekliyor.
Peki nasıl oluyor da tıp eğitimi almamış bir kişi, sağlık konusunda halk nezdinde bu denli itibar görüyor? Aslında Maranki, yüzlerce yıl öncesinden bugüne kadar süzülüp gelen tıp biliminin temel bilgilerini esas alıyor, günümüze uyarlıyor. Referans kitaplarının ilki Kuran, ikincisi ise İbn-i Sina’nın ’El-Kanun fi’t-Tıb’ kitabı... Bunların üzerine yıllarını geçirdiği Azerbaycan’da, Rusya’da ve ABD’de sağlık üzerine aldığı eğitimleri de ekliyor. “Her kuş iki kanadıyla uçar” diyor Maranki: “İşin hem maddi hem de manevi tarafı var. Ben, sağlık konusunda bilimle dini bir araya getirdiğim için başarılı oldum!”
Maranki’nin tüm önerileri hastalıkları önleyici hekimliğin temelleri üzerine şekilleniyor. Onun amacı, hastaneye düşmeden sağlıklı kalmanın yollarını anlatmak. Bunun yolu ise doğal yaşamaktan geçiyor. Beslenmeden tutun da giydiğiniz giysinin rengine kadar... Bu kadar hayattan olunca tavsiyeler, tabii ki ilgi de o kadar yoğun oluyor.
Maranki Hoca artık heryerde.. Herkes aslında Maranki'nin diliyle konuşuyor. Onun yazdıklarından, söylediklerinden konuşuyor, Kurtlar vadisi dizisinden tutun, Muhteşem Yüzyıl da bile Maranki konuşuyor... Zaten her akşam ve her sabah onu Grip salgınından tutun diğer bütün hastalıklardan korunmak için bağışıklık sistemini nasıl güçlü tutabileceğimizi tüm ayrıntılarıyla anlatmıştı. Ne yazık ki ben şu anda gribim, bağışıklık sistemimi korumak için bugüne kadar bir şey yapmadığımdan. İşin garibi o gece kafede yüzüme bakıp, “Sizin bağışıklık sisteminiz zayıf. Gelin de bir bakalım” demişti Maranki... Oysa ben kendimi gayet de sağlam hissederken! Şu gribi atlatayım, bir kez daha buluşacağım Maranki’yle... Siz ise bu söyleşiyi okur okumaz, püf noktalarını uygulamaya bakın!
Halı sahalar kalp krizine sebep olabilir
* Bağışıklık sistemini güçlendirmede sporun yeri ne peki hocam?
İyi ki hatırlattınız, kapalı, yeraltındaki spor salonlarında yapılan sporlar da bağışıklığı düşürüyor. Hava temiz olmadığı için, kirli hava solunduğu için, beden çabuk yoruluyor.
* Oysa otoban kenarında koşanları bile görüyoruz. Egzoz dumanları arasında...
Maalesef belediyelerimiz yol kenarlarına yürüyüş batları yapıyor; bol bol karbonmonksit alıyorsunuz. Karbonmonoksit de insanın bağışıklığını düşürür. Artı top oynuyoruz değil mi, hareket, aktivite yapalım diye... Yeşil çim sahalar kaldırıldı, yerine plastik sahalar konuldu. Acaba bunlar kalp krizlerine sebep oluyor mu?
* Halı sahalar mı?
Evet... Artık her yerde var. İyi de nasıl topraklıyorsunuz siz bedendeki enerjiyi? Toprak yok! Yerdeki plastikten tekrar geri dönüyor vücuda enerji. Acaba plastik çimden sahalar taşikardiye sebep olabilir mi, kalp çarpıntısını, kalp krizlerini artırabilir mi? Bunların da araştırılması lazım. Biliyorsunuz ben aynı zamanda judo, tekvando ve shiatsu hocasıyım. İstanbul Güreş Kulübü’nde çalışmalarım var. İyi bir sporcuyum, bu konuları çok iyi biliyorum. Bunları, kesinlikle yanlış ve eksik şeyler olarak görüyorum. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey olduğunu da sanmıyorum, yok.
* Kalp krizi demişken, geçen hafta ikinci sınıf öğrencisi 7 yaşındaki bir kız çocuğu kalp krizinden öldü. Sözlüye kalkıyor, 50’ye kadar ikişer ikişer sayacak... Başlıyor saymaya ama heyecanlanıp kalp krizi geçiriyor... Eskiden minicik çocuklar kalp krizi geçirmezdi. Neden böyle oluyor sizce?
Bir kere kesinlikle çocukların, ucuz şekerlerle, patates ve mısır cipsleriyle, konsantre ürünlerle, çikolatalarla, bazı bisküvilerle beslenmesi çok sakıncalı. Neden? Çünkü çocukların tabii beslenmesi lazım. Bir bisküvi yediğimizde onu dişimizden çıkarmak için 5 dakika uğraşıyoruz değil mi? Acaba bu mide silyalarımızın üzerine ne yapıyor? Yıllarca çocuklarımıza bebe mamaları yedirildi. Etkileri neler oldu? Bunların hep araştırılması lazım.
Her tür gribe karşı yatmadan önce bir DİŞ sarımsak YUTUN
* Emekli olana kadar suskunluk orucunda olan hocalar bile artık sizin sayemizde,  açtığınız yolda ve 'En etkili grip ilacı sarımsak’ diyor....
Kesinlikle. Sarımsak ve soğan doğal antibiyotiktir. Çok fazla tüketmek gerekir. Oysa toplum olarak ilaçlara bağımlılığımız var. Boğazlarımız biraz kızarınca veya biraz öksürünce gelişigüzel antibiyotik alıyoruz. Bu antibiyotikler de balgamı söktüremez, mikrobu vücuttan çıkaramaz. Üstelik zamanla vücutta bu ilaçlara karşı direnç gelişir. Bu yüzden doğal antibiyotikleri kullanmalıyız.
* Peki nasıl?
Elmas Maranki: Yarım litre kaynatılmış ve soğutulmuş suyun içine, kabukları soyulmuş bir baş sarımsağı ve yarım limonun kabuğunu dilim dilim doğrayıp atın. Kavanozun kapağını kapatıp karanlık bır ortamda 4 gün bekletin. Alimünyum folyoyla sararak ışık almasını engelleyebilirsiniz... Sonra içinden posasını alın. Kışa girerken ya da kış aylarında bu doğal antibiyotiği yemeklerden önce 1 yemek kaşığı tüketmenizi öneriyoruz. Dışarıdan gelen mikrop ve virüslere karşı çok etkilidir. Hiç bir yan etkisi de yoktur.
SİVİLCELERDEN NASIL KURTULURSUNUZ?
Ahmet Maranki: Sarımsağı beden temizliği için çok sık tüketmeliyiz. Çünkü bileşiminde iki kuvvetli antibiyotik maddesi, A, B, C gibi vitaminler, bol iyot ve kükürt bulunur. Sarımsağın insan sağlığına en önemli tesiri, canlılık vermesidir. Kuvvetli mikrop öldürücü özelliğiyle, vücudu çeşitli hastalıklara karşı korur. Grip, tifo, difteri gibi salgın hastalıklarda çok yararlıdır. Sarımsak ayrıca hazmı kolaylaştırır. Bağırsaklarda zararlı mikropları öldürerek, vücudun zehirlenmesini önler. Kansere karşı koruyucu özelliği vardır. Kabızlığı giderip, bağırsaklardaki çeşitli solucanları yok eder. Yüksek tansiyona şifadır. Damar sertliğini giderir, kanı sulandırır ve temizler. Sarımsak en ince damarları dahi temizler ve oralara kadar kan gitmesini sağlar. Kalp adalelerini kuvvetlendirir, kalp ağrılarını zamanla geçirir. Akciğer ve bronşları dezenfekte eder. Ateş düşürür. Ses kısıklığına uğrayanlara da sarımsak tavsiye edilir. Ama tüm bu özelliklerden faydalanmak için sarımsağı uzun süreli kullanmak gerekir. Ayrıca ergenlik sivilcelerinin üzerine sarımsak olduğu gibi sürülürse, yara izi bırakmadan sivilceleri yok eder. Ezilmiş sarımsak, lapa halinde yaraların üzerine konulursa antiseptik görevi yapar.
* Hiç yan etkisi yok mu sarımsağın?
Var. Emzikli kadınlar sarımsak yediklerinde, sütle çocuğa geçer ve çocuklarda karın ağrısı yapabilir.
* Peki ya kokusu ile nasıl başa çıkacağız?
Kokmak istemiyorsanız ezmeden yutun. Her gece yatmadan bir diş yeterli.
Elmas Maranki: Mide ve bağırsağında sorun olanların ağzı çok kokar. Eti çok tüketenlerin ağzı kokar. Ağzında aft çıkanlarda ağız kokusu olur. Virüs vardır çünkü. Ama sarımsak onları da yok eder.
BASUR TEDAVİSİ İÇİN BOL BOL SOĞAN YİYİN
* Peki ya soğan?
Soğanda bol miktarda A, B ve bilhassa C vitamini, fosfor, iyot, kükürt gibi vücuda çok yararlı, besleyici maddeler, antibiyotik vazifesi gören esanslar ve hazım artırıcı maddeler bulunur. Soğuk algınlıklarına karşı bedeni korur. B vitamini yönünden zengin olduğu için de yorgunluğu giderir, bedene canlılık verir. İştah açıcı özelliği olan soğan, idrar yoluyla vücutta birikmiş su ve üreyi dışarı atar. Damar sertliğini önler, kilo verdirir, şişmanlığı önler. Böbrek taşını ve kumunu döküp, yeniden teşekkül etmesini önler. Sinirleri teskin eder, zihin yorgunluğunu, uykusuzluğu giderir. İktidarsızlığı önler, bronşları çalıştırır, öksürüğü söktürür. İçerdiği bol miktarda kükürt ve iyotla kan pisliklerini temizler. Böylece cildin taze kalmasını, sivilcelerin geçmesini, egzamaların zamanla iyileşmesini sağlar. Gıdaların bağırsaklarda kokuşup, vücudu zehirlemesini önler. Vücudu dinçleştirir. Çeşitli hastalıklar yanında kansere karşı da vücudun korunmasını sağlar. Dolama ve arpacıklarda iltihapların boşalmasına yardımcı olur. Basurun tedavisi için de bolca soğan yenmelidir.
* Peki nasıl, ne miktarda?
Elmas Maranki: Prostat iltihabı ve bağırsak kurtları için her gece 1 litre suda 1-2 soğan sabaha kadar bekletilerek, sabah aç karnına içilir.
* Soğanın yan etkisi var mı?
Bilinen ciddi bir yan etkisi yok. Ancak yemeklere katılan soğan yağda yakılmamalıdır.
YARIN l Bütün yemeklerin en iyisi ve en sevgilisi hangisi? l Kabak çekirdeği mucizesi...
Hocam, dün bağışıklık sistemimizi güçlendirmek için doğal beslenmenin önemini anlattınız. Peki başka nelere dikkat edeceğiz?
Hangi yemek, gün içinde ne zaman yenir, bileceğiz. Yemek yemenin zamanı var. Ayrıca “7-8 defa yemek yiyin” diyenlere ben katılmıyorum. Sağlıklı yaşamak için yenmesi gereken öğün sayısı 2’dir.
Kaç yaşından itibaren?
Yetişkin insanlar için hep aynıdır bu. Tabii iki öğün arasında meyve, günde bir avuç kuruyemiş ve çaylar hariç... Ayrıca her gün bir çeşit yemek, bir hafta bir daha onu yememek bedeni korumanın en iyi yoludur. Haftada bir gün yemek yememek, sadece sıkılmış taze meyve suyu içmek de çok faydalıdır. Hastalıkların kökü tokluk, devanın aslı açlık olduğu tecrübeyle sabittir. Açlıktan ölenlerle tokluk hastalığından ölenlerin oranı kıyas kabul etmez. Yemekte edep, acıktıktan sonra yemek ve doymadan önce yemekten el çekmektir. Yemeğin ölçüsü ise midenin üçte birini yemek, üçte birini su, üçte birini ise havaya ayırmaktır. Ayrıca sabahleyin katı şeyler asla yenmemeli, sulu şeyler girmeli metabolizmaya. Ama tabii sizin sabahınız kaç?
Kabız olan insan sağlıklı değildir
9-10...
Hayır. Bizim sabah dediğimiz güneş doğduğunda... Siz, o saatlerde, öğleye doğru katı yiyebilirsiniz. Ama sabah kalktığınızda katı yemek yememeniz lazım.
Neden?
Elmas Maranki: Mide ve bağırsakları sıvı ile yıkayıp temizlemek, bir sonraki öğüne hazırlamak için...
Sıvıdan kastınız nedir?
Meyve suları, tabii bir su... Limonlu bir su, elma sirkeli bir su, ballı bir su... Bunlar yağların yakılmasında, toksinlerin atılmasında faydalıdır. Sabah kalkar kalkmaz içerseniz metabolizmanızda çok büyük rahatlıklar olur.
Peki bu sıvıları kahvaltı niyetine mi alıyoruz?
Hayır, ilk kalktığınızda... Maalesef bugün insanların kalkma ve uyuma saatlerinden dolayı da bağışıklık sistemleri düşüyor. Bunun altını çiziyorum...
Elmas Maranki: Organlarımızın da çalışma saatleri var. Midemizin aktif çalışma saati 7 ila 9 arasıdır. Dikkat edin, bu saatlerde midenizden sesler, bağırsaklarınızdan hareketler gelmeye başlar. O saatte kahvaltı ettiğiniz zaman hakikaten mide-bağırsak fabrikası çok iyi çalışır ve defekasyonu da çok rahat yaparsınız. Bugün hastalıkların büyük çoğunluğunda altta mide ve bağırsak problemi var. Kabızlık problemi var. Kabız olan insan, sağlıklı insan değildir. Kabız olan insanda önce safra kesesi, karaciğer rahatsızlıkları, kan yağlarında yükselmeler, yüksek tansiyon olur ve arkadan da daha farklı rahatsızlıklar gelir. Migren gibi, reflü gibi..
Ölüm bağırsaklardan başlar denir...
Doğru. Hastalıkların başlangıcı bağırsaklardandır. Bağırsaklar çalışmadığı zaman toksinlerin yüzde 98’ini atamazsınız. Terle, idrarla, birtakım yollarla da atıyorsunuz ama asıl bağırsaklarla atmanız lazım. Bağırsaklarımızda ortalama olarak 5 kilo dışarıya atılmamış dışkı bulunur. Bu da kan dolaşımımızın ve tüm vücut sistemimizin zehirlenmesine neden olup, bizi hasta eder. Bu durum hiç temizlenmeyen bir soba borusunun kurumuna benzer, protein ve karbonhidrat içeren besinlerden geriye kalan atık maddeler zamanla katı hale gelerek vücutta tıkanmalara neden olur. Kabızlığın da sebebi, yediğimiz gıdalar ve yeme saatleridir.
O tıkanıklığı açmak için öncelikle yeme içme saatlerimize dikkat edeceğiz, başka?
Sebze ve meyve ağırlıklı ve bunların da doğal olanıyla beslenirsek bir sorun olmaz.
Gece 23.00-01.00 arası hiç yemek yemeyin
Mide ve bağırsakların en iyi çalışma saati sabah 7 ila 9 arasıdır dediniz. Peki ya diğer saatler hangileri?
Ahmet Maranki: Bir de akşam ezanı okunduğu zaman yemeğinizi yiyeceksiniz. Allah orucu emrederken, iftarı akşam ezanında vermiştir, yatsıda değil. Biz buna uyacağız, diyetisyenin dediğine değil. Biz, bizim programımızı yapana uyuyoruz. Bizim programımızı Allah yapmıştır. Allah da iftarla akşam ezanında yemek yememizi, sonra yemememizi söyler. Zaten 23.00-01.00 arası safra kesesi saatidir. Bu saatte yemek yiyenin safrasının temizlenmesi mümkün değil. 01.00-03.00 arası da karaciğerin temizlenme saati. Bu saatlerde de kesinlikle uyumanız lazım. Siz o saatte yemek yiyip, televizyon seyrediyorsanız sağlıklı olamazsınız.
“Çok yiyen çabuk ölür” diyorsunuz... “Günde iki öğün ve tek çeşit yiyin” diyorsunuz...
Evet, günde bir çeşit gıda. Sadece karbonhidrat mesela.
Ne yiyeceğiz o gün? Sadece makarna mı?
Yüzde 90 makarna ya da pilav, yüzde 10 sebze yenebilir. Ya da yanında yoğurt mesela. Ama yüzde 50-50 yiyemezsiniz. Karbonhidratla proteini karıştıramazsınız.
Neden?
Eti yediniz diyelim, et çok sert ve asitik bir besindir. Onu parçalamak için midenin salgıladığı asidin derecesi 10’dur. 10 asit gönderiyor mide, eti parçalamaya başladı. Siz arkadan makarna ya da patates yediniz, hep yeriz ya, etli patates, etli makarna, makarna ile patatesin asit dereceleri ise 2’dir. Bu durumda çok fazla asit hücum eder mideye ve vücutta asit ortam meydana gelir. Bu ortam da hastalıkların oluşmasına zemin hazırlar.
Et yemeyelim mi?
Az yiyin. Haftada bir gün keçi ya da kuzu eti yenebilir. Etle sebze ya da salata yiyebilirsiniz. Yenmeyecekleri tam yüzde 50 yapamazsınız. Yavuz Sultan Selim’in kabrine gidin, “Yavuz ömrü hayatında her gün bir çeşit yemek yemiştir” der.
Bilmiyordum bunu...
Neden böyle yapıyor? Cihan padişahı, her şeyi yiyebilir ama sağlık için böyle yapıyor. Ve sağlıklı beslendiğinden güzel enerji yaydığı için de belki Allah’ın halifesi oluyor.
Kabak çekirdeği mucizesi
’Şifalı Bitkiler’ kitabınızda kabak çekirdeğinin mucizevi bir kuruyemiş olduğunu söylüyorsunuz...
Evet. Kabak çekirdeği çoğumuzun bilmediği bir sağlık kaynağı... Bir kere ciddi bir bağırsak kurdu düşürücüsü. Tuzsuz tüketildiğinde çok hızlı ve etkili bir şekilde tenyaların dökülmesine neden oluyor. Bunun için çocukların 40 gram, büyüklerin 100 gram tuzsuz kabak çekirdeği yemesi yeterli.
Aç karnına mı? Kaç gün?
Sabahları ya da akşam yatmadan aç karnına yenecek. Parazitler temizleninceye kadar...
Peki başka neye iyi geliyor?
Kabak çekirdeğinin asıl mucizesi iyi huylu prostat büyümesi (BPH) ile ilgili. Şu an kabak çekirdeğinin BPH’ı azalttığı, hatta önlediği tıbben kanıtlanmış ve kabul görmüş durumda. Yine BPH ile bağlantılı ortaya çıkabilecek idrar yolları bozukluklarına da faydalı. Bu fayda kabak çekirdeğinin içindeki phystosterin denen bir madde sayesinde oluyor. Ayrıca kabak çekirdeği, kalın bağırsak kanseri riskini azaltıyor.
Gençleştirip güzelleştiriyor!
İçerdiği E vitamini ile hücre zarının okside olarak bozulmasını önlüyor. Bunun önemi şu; sağlıklı hücreler kanserde önemli rol oynuyor. Yine E vitamini geç yaşlanmamızı ve yaşlılığımızı genç gibi geçirmemizi sağlıyor. Lifli gıda olduğu için kabızlık sorununu ortadan kaldırıyor. Su tutup şişerek tokluk hissi veriyor. Bu sayede hem bağırsaklar normal çalışıp sıkıntı yaratmıyor hem de diyet yapmış oluyorsunuz. Ama en önemlisi antioksidan özelliği; kabızlık önlenince, kanser yapan maddeler bağırsaklarda daha az kalıyor bu da kanser riskini azaltıyor.
Bitmedi, bir bardak kabak çekirdeği günlük çinko, demir ve E vitamini ihtiyacımızın tamamını, yarım bardak kabak çekirdeği ise günlük magnezyum ihtiyacımızın tamamını karşılıyor. Kabak çekirdeğinin içindeki Omega 3 ve Omega 6 içeriği beyin fonksiyonlarının düzenlenmesine yardımcı oluyor. Zihinsel gelişimi olumlu yönde etkiliyor. Ayrıca fosfor içeriyor. Fosfor ise kemik oluşumuna yardımcı oluyor, böbrek fonksiyonlarını düzenliyor. Özellikle erkeklerde belirli bir yaştan sonra ortaya çıkan kemik erimesini önlüyor yahut azaltıyor. Doymamış yağ oranı yüksek olduğundan kandaki trigliseridi düşürüyor.

Prof. Ahmet Maranki, “Süt içmeyin” diyor. Şaşırıp, itiraz ediyorum. O devam ediyor: “Süt mukustur, faydası yoktur, çocuklar ve ineklerin yavruları içindir. Sütte kalsiyum da yoktur. Ha vardır, ne kadardır? Maruldaki kalsiyum daha fazladır. Bu yüzden erken menopoza girenlere ’Marul yiyin’ daha iyi diyoruz. Bu arada her gün yoğurt yemelerini öneriyoruz tabii...”
Dünkü konuşmamızda, “Hastalıkların çoğu tokluktan, deva ise açlıktan gelir” demiştiniz. Peki bağışıklık sistemimizin güçlenmesi için başka nelere dikkat etmeliyiz?
Tabii en önemlisi meyve ve sebzelerin mevsiminde yenmesi... Ocak ayında, kar yağarken Allah’ın yaratmadığı salatalığı, biberi, domatesi yerseniz zararı olur. ’Kanınızın terkibini bozabilir mi?’ diye araştırmak lazım. Ağustos ayında da portakal suyu içemezsiniz, onun yerine Allah karpuzu, kirazı, eriği yaratmış. Onun dediği programa uymazsanız size zarar gelir... Biz, bizim programımızı yapana uyuyoruz, sağlıklı yaşıyoruz.
Yani doğruyu başka yerde aramaya gerek yok diyorsunuz...
Kesinlikle. Bizi koruyacak bir tek şey var, bağışıklık sistemimiz. İlaçlarla netice alınmadığı da ortada. Onun için ne yapacaksınız, sağlıklı düşüneceksiniz, sağlıklı besleneceksiniz, sağlıklı yaşayacaksınız.
Peki olmazsa olmazlar nedir bağışıklığımızı güçlendirmek için?
Bir kere doğal beslenmek lazım. Et, tavuk yemeyeceksiniz, süt içmeyeceksiniz.
Nasıl, anlayamadım? Peki nasıl karşılayacağız protein ihtiyacımızı?
Niye şaşırdınız? Allah 400 bin çeşit nebatat yaratmış. Bunlardan üçü et. Geriye 399 bin 997 tane sebze meyve kaldı. Bakın Akdeniz’de bugün 70 bitki yeniyor. Biz bunların 7 tanesini bile yemiyoruz. Büyük bir oyun var, aldatıyorlar bizi.
Peki siz yemiyor musunuz et, tavuk?
Yemiyoruz. Keçi eti, kuzu eti, keçi peyniri seçiyoruz. Sütün yoğurt, tereyağ gibi mamulllerini yiyoruz. Çünkü, yaşlılara süt olmaz.
Siz yaşlı değilsiniz ki?
Yaşlı derken çocukların dışında. Ergenlerin süt içmesini kozmik bilim uygun görmüyor, onun yerine daha çok sebze yemeliyiz. Çünkü vücudumuzdan atamıyoruz.
Vücuda ne yapıyor da atamıyoruz?
Süt mukustur, faydası yoktur. Çocuklar ve ineklerin yavruları içindir süt.
Peki sizce kaç yaşına kadar süt içilebilir?
7 yaşına kadar.
Ama kemik erimesine karşı düzenli olarak süt, yoğurt ve peynir tüketilmesi önerilir!
Bir kere sütte kalsiyum yoktur. Ha vardır, ne kadardır? Maruldaki kalsiyum daha fazladır. Bu yüzden erken menopoza giren, östrojen hormonu eksilenlere ’Marul yiyin’ daha iyi diyoruz.
Peki ya yoğurt?
Tabii ki her gün yoğurt yemelerini öneriyoruz. Ama doğal sütten kaynatılarak, doğal mayayla mayalanmış yoğurdu. Hazır yoğurtları asla önermiyoruz. Hazır yoğurtlar yerine inek sütü, manda sütü ve keçi sütünden evde yapılmış yoğurtları öneriyoruz. Yoğurt yapılırken kutu süt kullanılmasını önermiyoruz, süte eş değer maddeleri önermiyoruz. Süt tozlarından yapılmış sütleri önermiyoruz.
Artık organik süt bile var kutuda?
Ben yorum yapmıyorum, şunu söylüyorum, kaynatılmış, bilinen yerden gelmiş inek, manda ve keçi sütünden karıştırılarak yapılmış tabii mayayla mayalanmış yoğurtları yenmesini öneriyorum. Sağlıklı yaşayıp, immün sistemini güçlendirmek için...
Peki neden illa yoğurt?
Çünkü yoğurt sütün bütün hususiyetlerine sahip bir gıda maddesi. Aynı zamanda mikrop barındırmayan birkaç yiyecek maddesinden biri... Ayrıca kolesterolün kandaki seviyesini düşürür. Mikrobik sarılıkta antibiyotik gibi iş görür. Büyüme ve gelişmeyi teşvik eder. Kanser oluşumunu önler. Vücudu temizleme özelliği nedeniyle zehirlenme tehlikesi olan kişilere bol yoğurt verilir. Çeşitli bağırsak bozukluklarında ve kurtlarda çok faydalıdır, bağırsakları dezenfekte eder.
Ne kadar yemek gerekir?
Günde 200 gram yeterlidir. Yani aşağı yukarı bir bardak. Artı beyaz ekmek asla yenmeyecek, siyah ekmek tercih edilecek. Çavdar, yulaf, kepek olabilir değişik günlerde.
Beyaz ekmek, ekmek değildir!
Çocuklar peki?
Aynı şekilde. Beyaz ekmek ekmek değildir. Beyaz ekmek yemelerini önermiyoruz.
Artık bilmeyen kalmadı ama uyan yok, siz de üç beyazdan kaçının mı diyorsunuz?
Kesinlikle... Öğünlerinizde 3 beyaz, yani bize göre suni un, suni tuz, suni şekerden uzak durmanızı, bunların yerine zaten bitkilerde olanlarıyla ihtiva etmenizi ve tabii şekliyle kullanılmalarını öneriyoruz. Çünkü beyaz un onlarca işlemden geçerek önünüze gelmekte, tuz rafine edilmekte, şekerse tabiilikten tamamen uzaklaşmaktadır. Üç beyaz üzerinde önemle durmamızın sebebi, bugünkü hastalıkların hepsinde bu suni 3 beyazın çok büyük bir payı olduğu gerçeğidir.
Kitabınızda bütün yemeklerin en sevgilisi ve en iyisi arpa ekmeği, mercimek çorbası ve bal kabağından yapılmış heriz diyorsunuz... Bu yemeği yiyenin 30-40 adam kuvvetinde olacağını söylüyorsunuz. Heriz nasıl bir yemek?
Bu yemeğin nasıl yapıldığını tam olarak bilmiyoruz. Eskilerin söylediği bir yemek. Ama bal kabağı bağışıklık sistemini güçlendirip, bedendeki toksinleri atmak için ideal bir sebzedir. Vücuttaki bütün toksinleri atar. Detoks vazifesi görür.
Bildiğimiz kabak yani?
Biz kamplarımızda onun suyunu içiriyoruz. Bağırsakları temizleyici özelliği var.
Devamlı et yemek kalbi karartır
Et ve tavuk yemeyi neden önermiyorsunuz?
Devamlı et yemek kalbi karartır. 41 gün hiç yağlı ve et yememek doğayı değiştirir. 41 gün hayvansal gıda yemeyenin beden enerjileri yoğunlaşır. Dediğim gibi haftada bir et yiyebilirsiniz ama keçi ve kuzu eti tavsiye ediyoruz. Tavuk yiyecekseniz de hareket etmeden yetiştirilen çiftlik tavuğu değil, gezip dolaşan köy tavuğu yenmeli... Çünkü diğerlerinin yediği yem kendi parçalarından yapılmış, içine dışkısı karışmış, hareket edemediği için... Çiftlik balıklarını da yemeyeceksiniz. Çünkü balıklara verilen de ölü hayvan eti ve kan. Haram dinimizde. Denize attın mı kan oluyor o yem, yiyor hayvan. Bunların eti yenmez zaten. Faydalı değil. Bunun için bu kadar hastalık oluyor.
Dışarıdan tatlı alanın yüzü gülmez
Her şey tabiata uygun olsa sorun çıkmayacak galiba?
Evet. Bir de buğday ekmeği yiyin. Konsantre ürün yemeyin, artı asitli içecekler yani kolalı içecekleri asla evinize bile sokmayın. Bunlar olmazsa olmazlar. Bir de suni tatlılar var. Suni sakkaroz, glikoz, bunları asla kullanmayın. Mesela mısır şurubu veriyorlar. Mısırın geni değiştirilmiş zaten. Bu yüzden ben şöyle diyorum; dışarıdan tatlı alanın yüzü gülmez. Ayrıca her gün yeşil çay içiyoruz, bağışıklık sistemini artırmak için bir avuç badem, ceviz, çekirdekli kuru üzüm, hurma, incir ve kuru kayısı yiyoruz. Bunların bir kısmı immün sistemini güçlendiriyor, bir kısmı toksini atıyor. İncir ve kayısı bağırsakları açıyor, öbürleri de kanı temizliyor. Artı her gün sebze ve mutlaka yemeklerin altına bir tabak salata yiyoruz. Rokadır, maydanozdur, dereotudur, teredir, ne bulursanız ama mevsim salatası... İnsan kurtuluşu mevsim salatasında. Her çayın içine bütün yemeklere tatlı ve çorbalara her şeye limon koyun.
Her gece elma sirkesi içen ayda 3-4 kilo verir
--------------------------------------------------------------------------------
Dünkü konuşmamızda limonlu su, ballı su ve elma sirkeli su için demiştiniz. Nasıl içilmesini öneriyorsunuz peki?
Sabahları bir bardak kaynar suya bir limon sıkın. Özellikle kan yağları yüksek olanlara iyi gelir. Her gün bal şerbeti için, bir bardak kaynar suya bir çay kaşığı bal koyun, içine bir limon sıkın, için. Ya da yarım limon. 100 kiloluk adam bir limon sıksın, 50 kiloluk adam yarım limon.
Neden? Limonun fazlası zarar mıdır?
Tabii.. Kanı sulandırır. Her gece yatmadan bir bardak kaynar suya bir çorba kaşığı elma sirkesi koyup içerseniz, yine bedenin bütün toksinlerinin atılmasına yardımcı olur. Bir ayda 3-4 kilo verdirir, toksinleri atar bedeninizden. Çok önemlidir, kan yağları ve kolesterolü düşürür. Zayıflamaya yardımcı olur.
Günde bir elma tüm vitamin ihtiyacınızı karşılar
Peki günde bir elma yemek bütün vitamin ihtiyacımızı karşılar mı?
Tabii. Her gün mutlaka bir elma yiyeceksiniz. Bedene en uygun meyve ve asit, elma ve elma sirkesidir. Biz bütün kış elma pekmezi yerdik. Üç kardeştik, hiçbirimiz hasta olmadık. İlaç kullanmadık. Ne zaman İstanbul’a geldik, hastalanmaya başladık...."
...
SONUÇ: Bizi ancak KOZMIK BEDEN TEMİZLİĞİ KURTARIR!

Haberi Sosyal Medyada Paylaş :

23 Mart 2014 Pazar

STRESİ AZALTMANIN YOLLARI!..


"Hepimiz gerek iş gerekse sosyal yaşantımızda yoğun bir şekilde stresle karşı karşıyayız. Peki bununla nasıl baş edeceğiz?
1- Sabahları 15 dakika erken kalkın. Böylece yaşanılan telaşın ve aksiliklerin yarattığı stresi azaltmış olursunuz. Sabaha bir gece önceden hazır olun. Mesela kahvaltı sofrasını ya da kıyafetlerinizi hazırlayın.
2- Hafızanıza bel bağlamayın. Randevularınızı, ödeme günlerinizi, önemli günleri, numaraları ve bunun gibi hatırlanması gereken bilgileri bir yere not edin.
3- Yalan söylemenize neden olacak davranışlardan kaçının.
4- Bütün anahtarlarınızın kopyasını yaptırın. Evinizin yedek anahtarını gizli bir yere saklayın (örneğin bahçeniz varsa gizli bir yere gömün) ve arabanızın yedek anahtarını anahtarlığınızın dışında örneğin cüzdanınızın içinde taşıyın.
5- Kırılmaya, bozulmaya yada yıpranmaya karşı önlem alın. Böylece arabanız, gereçleriniz, eviniz ve ilişkileriniz beklenmedik zamanlarda sizi yarı yolda bırakmaz.
6- Beklemeye hazırlıklı olun. Banka kuyruğunda beklerken bir kitap yada gazete okumak sürenin daha çabuk geçmesini sağlar.
7- Sürüncemede kalmak her zaman stres kaynağıdır. Yarın yapmak istediğiniz her şeyi bu gün yapın ve bu gün yapmak istediğiniz her şeyi şimdi yapın.
8- Geleceği planlayın. Benzin deponuzun çeyrek deponun altına inmesine izin vermeyin; faturaları ödemek, ödev yada proje hazırlamak için son dakikayı beklemeyin, vb.
9- İşe yaramayan yada bozuk bir eşya ile uğraşmayın. Eğer saatiniz, cüzdanınız, ayakkabı bağlarınız, silecekleriniz – kısaca size sürekli rahatsızlık veren her şeyi ya tamir edin yada yenisini alın.
10- Randevularınıza 15 dakika önce gidin.
11- İçinde kafein bulunduran yiyecek ve içeceklerden uzak durmaya çalışın.
12- Her zaman beklenmedik olaylara karşı plan yapın. Örneğin: Eğer randevuya gecikirseniz ne yapacaksınız gibi…
13- Kurallarınızı gevşetin. Televizyonun arkasında ki tozları almamak dünyanın sonu değil.
14- Polyana-Gücü! Her yanlış giden bir iş için en az 10 iyi bir şey oluyor. Yaşamda ki güzellikleri sayın!
15- Soru sorun. Bir dakika zaman ayırıp gideceğiniz adresi tekrar sormak size büyük zaman kazandırabilir.
16- "Hayır!" demeyi öğrenin. Ekstra projelere, istemediğiniz sosyal aktivitelere ve zamanınız olmayan davetlere hayır demek huzurlu bir yaşama kavuşmanız için önemli bir adımdır. Bunun için pratik yapmanız, kendinize saygı duymanız ve herkesin zaman zaman sakinleşebileceği yalnız kalabileceği, sessiz bir ortama ihtiyacı olduğuna inanmanız gerekir.
17- Telefonun fişini çekin. Rahatsız edilmeden uzun bir banyo almak, uyumak yada kitap okumak mı istiyorsunuz? Kısa bir süreliğini dünya ile ilişkinizi kesme cesareti gösterin.
18- "İhtiyaçlar" ınızı tercihlere dönüştürün. Temel ihtiyaçlarımız yemek, su ve kendimizi ısıtmaktan ibarettir. Geriye kalan her şey tercihtir. Dolayısıyla yaşamda ki tercihlere aşırı derecede bağlanmayın.
19- Basitleştir, basitleştir, basitleştir. . .
20- Endişeli ve kuruntulu olmayan insanlarla arkadaş olun. Hiç bir şey karamsar bir insanın duygularının bulaşıcı olması kadar etkili değildir. Kısa bir süre içinde siz de onun gibi olabilirsiniz. Bu insanlardan uzak durun.
21- Eğer işiniz uzun süre oturmanızı gerektiriyor ise arada bir ayağa kalkıp vücudunuzu esnetin.
22- Eğer sessizliğe ihtiyacınız varsa kulak pamuğu kullanın.
23- Uykunuzu alın. Eğer zamanında yatma alışkanlığınız yoksa, uyuma vaktinizi hatırlatması için alarm saatinizi kurun.
24.Kaos içinde düzen yaratın. Evinizi ve işinizi öyle bir şekilde organize edin ki neyin nerde olduğunu bilin. Eşyalarınızı yerlerine koymayı alışkanlık haline getirin böylece bir şeyleri kaybetmenin stresinden korunmuş olursunuz.
25- İnsanlar stresli olduklarında genelde kısa soluklar alırlar. Bu şekilde nefes aldığınızda vücudunuzda ki kullanılmış hava dışarı atılamaz, dokular yeterli oksijen alamaz ve kaslarda gerilme olur. Gergin bir an yaşarken soluk alış verişinize dikkat edin, eğer mide kaslarınızın gerildiğini hissederseniz ve kısa kısa yüzeysel soluk aldığınızı fark ederseniz olduğunuz yerde durup vücudunuzun sakinleşmesini sağlayın. Bütün kaslarınızı gevşetin, bir iki defa derin ama yavaş soluk alıp verin.
26.Düşüncelerinizi ve duygularınızı bir günlüğe yada bir kağıt parçası üzerine yazmak (istersiniz sonra atabilirsiniz) olayları daha net olarak görmenizde yardımcı olabilir.
27- Rahatlamaya ihtiyacınız olduğunda aşağıda ki yoga egzersizini deneyin. Burnunuzdan derin bir nefes alırken sekize kadar sayın. Sonra dudaklarınızı büzerek içerdeki havayı çok yavaş bir şekilde verirken 16’ya kadar sayın. Dikkatinizi nefesinizin sesine verin ve gerginliğinizin azalmasını hissedin. Bu egzersizi 10 defa tekrarlayın.
28- Korktuğunuz olaylara karşı kendinizi hazırlayın. Örneğin: Topluluk içinde konuşmadan önce, yapacağınız her davranışı ve karşılaşabileceğiniz her tepkiyi kafanızın içinde yaşamaya çalışın. Ne giyeceğinizi düşünün, dinleyiciler neye benzeyecekler, ne tür sorular sorulacak ve bu sorulara nasıl cevap vereceksiniz gibi… Olayı nasıl yaşamak istiyor iseniz o şekilde hayal edin. Gerçek konuşma zamanı geldiğinde, her şeye hazırlıklı olduğunuzu ve heyecanlanmadığınızı fark edeceksiniz.
29- Yapılması gereken işlerin huzursuzluğu, yapmanız gereken işlere engel olmaya başlamış ise iş ortamınızda yada üstlendiğiniz görevlerde değişiklik yapma zamanı gelmiş demektir. Belki değişiklik tam ihtiyacınız olan çözümdür.
30- Konuşun. Güvendiğiniz bir arkadaşınız ile sorunları konuşmak daha net sorunlara bakmanızı sağlar. Böylece sorunun çözümü üzerine konsantre olabilirsiniz.
31- Gereksiz stresten kurtulmanın bir yolu da içinde yaşadığınız çevreyi ihtiyaçlarınıza ve arzunuza göre seçmektir (İşiniz, eviniz, eğlence yeriniz vb). Eğer masa işinden nefret ediyorsanız bütün gün masa başında oturmanızı gerektirecek bir iş teklifini kabul etmeyin. Eğer politika konuşmaktan hoşlanmıyorsanız, politika konuşmaktan zevk alan insanlarla bir araya gelmeyin…
32- Günlük yaşamayı öğrenin.
33- Her gün gerçekten zevk aldığınız bir şey yapın.
34- Yaptığınız her işe bir parça sevgi katın.
35- Gerginliğinizi azaltmak için duş yada banyo alın.
36- Bir başkası için bir şeyler yapın.
37- Anlaşılmaktan çok anlamaya yoğunlaşın. Sevilmekten çok sevmeye yoğunlaşın.
38- Görünümünüzü iyileştirecek değişiklikler yapın. Güzel görünmek kendinizi daha iyi hissetmenizi sağlar.
39- Gününüzü gerçekçi olarak planlayın. Bir randevudan diğerine koşmayın, kendinize randevular arasında nefes almak için boşluk bırakın.
40- Daha esnek olun. Bazı işler mükemmel olmasa da yapılmaya değerdir ve bazıları mükemmel olmasa da olur.
41- Kendi kendinize yönelik negatif konuşmalardan kaçının: "Bunu yapmak için çok yaşlıyım. . .," "Bunu giymek için çok şişmanım. . .," "Bu insan ile olmak için çok çirkinim. . .," gibi.
42- Hafta sonunu temponuzu değiştirmek için kullanın. Eğer haftanız yavaş ve tekdüze bir iş içinde geçiyor ise, hafta sonunu biraz hareket ve macera ile geçirmeye özen gösterin. Eğer hafta içinde pek çok insanla bir aradaysanız ve hızlı bir tempo ile çalışıyorsanız, hafta sonunda huzur ve sakinlik içinde geçirebileceğiniz ortamlar yaratın. Eğer iş yerinde başarılı olduğunuz hissine ulaşamıyorsanız, hafta sonunda zevkle yapacağınız ve başarı ile bitirebileceğiniz bir iş üzerinde çalışın.
43- Elinizden geldiğince bu günü yaşamaya çalışın. Dün ve yarın siz olmadan kendi kendilerine idare edebilirler.
44- Bir seferde bir iş yapın. Eğer bir insan ile birlikte iseniz sadece o insan ile zaman geçirin. Ne bir başka işle ne de bir başka insan ile zamanınızı bölmeyin. Eğer bir proje ile meşgul iseniz sadece projeye konsantre olun ve yapmanız gereken diğer işleri unutun.
45- Her gün kendinize yalnız kalabileceğiniz, sessizlik içinde dinlenebileceğiniz ve sakince düşünebileceğiniz bir zaman yaratın.
46- Eğer istemediğiniz bir iş yapmanız gerekiyorsa, günün erken saatlerinde bitirmeye ve kurtulmaya çalışın. Böylece günün geri kalanını endişe ve huzursuzluk içinde geçirmekten kurtulmuş olursunuz.
47- İşleri diğer insanlara yeteneklerine göre dağıtmayı öğrenin.
48- Öğle yemeği için ara vermeyi asla unutmayın. Masanızdan yada çalıştığınız alandan hem bedensel hem de zihinsel olarak uzaklaşmak için kendinize zaman yaratın. Hatta 15 dakikalığına bile.
49- Durumu daha kötüleştirebilecek bir şeyler yapmadan ya da söylemeden önce değil 10 en az 1000’e kadar sayın.
50- İnsanlara ve olaylara karşı affedici olun. İçinde yaşadığımız dünyanın mükemmel olmadığı gerçeğini kabul edin.
51- Dünyaya karşı pozitif bakış açısı ile yaklaşın. Bir çok insanın elinden gelenin en iyisini yaptığına inanın"

İYİ İLETİŞİM KURMANIN PÜF NOKTALARI!..



"-Güler yüzle karşılayın 
-İçten ve samimi bir ilgiyle dinleyin 
-Kendinizi karşınızdakinin yerine koyun 
-Karşınızdaki insanı konuşması, gülümsemesi, belirli ifadeleri tekrarlaması için cesaretlendirin.
-Onu dinlediğinizi ve izlediğinizi belli edin.
-Destekleyici konuşmalar yapın:
-Karşınızdakinin yüz ifadesini, mimiklerini ve beden dilini dikkatle izleyin ve anlamaya çalışın.
-Karşınızdaki kişiyle onun anlayabileceği bir dilden konuşun.
-Önce muhatabınızın konuşmasına izin verin.
-Tek sözcükle cevaplanabilecek sorular sormayın. Açık uçlu soruları tercih edin.
-Görüştüğünüz kişinin ilgisini çekebilecek türde sorular sorun.
-Gerektiğinde sessiz kalmayı bilin.
-Uzlaşma içinde olun.
-Muhatabınızın kendine olan inancını güçlendirin.
-Yargılayıcı olmayın.
-Mümkün olduğunca dakik olun.

İletişim Ne Zaman Yanlış Gitmeye Başlar?
Acelemiz olduğu zaman,
Rahatsız edildiğimiz zaman,
Yanlış anlaşılmalarda,
Birden fazla kişi ile aynı anda görüşüldüğü zaman,
Biz ya da karşımızdaki sinirli olduğumuz zaman."

HAYATTA ÜÇ ŞEY!..


"Hayatta bir kez gittiğinde asla geri
Dönmeyen üç şey:
Zaman, sözcükler ve fırsattır.

Hayatta hiç bir zaman kaybedilmemesi
Gereken üç şey:
Barış, umut ve dürüstlüktür.

Hayatta en değerli üç şey:
Sevgi, kendine güven ve arkadaşlıktır.

Hayatta hiç emin olanamayacak üç şey:
Düşler, başarı ve zenginliktir.

Hayatta insanı geliştiren üç şey:
Çok çalışma, samimiyet ve başarıdır.

Hayatta insanı mahfeden üç şey:"

Beklemeyin!..

"Nazik olmak için bir gülümseme beklemeyin… 

Sevmek için sevilmeyi beklemeyin… 

Bir arkadaşın değerini anlamak için, 

Yalnız kalmayı beklemeyin…

Çalışmaya başlamak için en iyi işi beklemeyin…

Biraz paylaşmak için çok olmasını beklemeyin…

Öğütleri hatırlamak için,

Düşmeyi beklemeyin…

Duaya inanmak için acıları beklemeyin…

Yardım edebilmek için zamanınız olmasını beklemeyin…

Özür dilemek için diğerinin acı çekmesini beklemeyin…

Ve barışmak için ayrılığı beklemeyin…"

GÜNEŞ DOĞACAK ÇİÇEKLER AÇACAKTIR !..


"Yaşam üzerine fazla geldiği zaman onu zorlama,
biraz duraksa, neler olup bittiğine anlam verme.
Mutlaka yanlış bir şey oldu ve düşüncelerin ile
dileklerin aynı orantıda değildi ve varlığın ile buluşamadı.

Sorun yok, sadece bekle.

Güneş doğacaktır, çimler yeşerecektir, çiçekler açacaktır,
rüzgar esecektir ve yağmur yağacaktır, zorlamaya gerek yoktur, olması gereken kendiliğinden olur !
İzlemeye devam et, şahitlik güzeldir, hem olayın dışındasındır hem de içinde, o bir dengedir, o anlamlıdır, şahit ol, tanık ol, olan ile bütünleş, güzellik olanların içinden filizlenecektir; zorlamaya gerek yoktur, olması gereken kendiliğinden olur !..

Hayat üçbuçukla dört arasındadır... Ya üçbuçuk atarsın ya da
dört dörtlük yaşarsın..."

Neyzen Tevfik

18 Mart 2014 Salı

Enerji vampirlerinin pek çok yöntemleri vardır. 1


"Bunların en bilineni, karşısındaki kişiyi suçlu hissettirmektir. Bunun için bir insan diğerine bağırabilir, aşağılayabilir, alay edebilir, ya da kendisini acındırabilir. Sonuçta karşısındaki kişi kendisini suçlu hissederse yaşam enerjisi çalınacak, kendisini güçsüz ve yeteneksiz hissedecektir. 

Bir başka yöntem, karşımızdaki insana sessiz ve mesafeli durmak, duygularımızı saklamaktır. Mesafeli durduğumuz zaman, karşımızdaki insan bizim ne hissettiğimizi ve düşündüğümüzü bilemez ve endişeye kapılır. Endişe ve huzursuzluk, yaşam enerjimizin karşımızdaki kişiye geçmesini sağlar.

Karşımızdaki insana aşırı sevgi vermek ve bunun karşılığını beklemek de bir çeşit enerji vampirliğidir. Kontrolcü kişiliklerin başvurduğu bu yöntem, anne çocuk ilişkilerinde ya da karı koca ilişkilerinde sıklıkla yaşanır.

Sonuçta, karşımızdaki kişiye olumsuz duygular yaşatıyorsak, onun yaşam enerjisini çalıyoruz demektir. Peki, yaşam enerjimiz çalındığı zaman ne olur?

Genelde, yaşam enerjimiz küçüldüğünde, yaşamdan zevk alamayız. Günlük işlerimizi yapamaz hale geliriz, çünkü en ufak bir iş bile bize külfet gibi görünür. Sürekli bir can sıkıntısı duyarız. Yüreğimizde, sebebini bilmediğimiz bir ağırlık oluşur. Toleransımız azalır. Bir gün önce başkalarına dağıtacak sevgimiz varken, bir anda kendimizi dibe vurmuş gibi, sanki derin bir kuyuya inmiş gibi hissederiz. Artık başkalarına sevgi vermek yerine, onlardan beslenmeye çalışırız.

Bütün bu yaşanan olumsuzluklara rağmen, kancalar sağlıklıdır ve insanların birbirine sevgi akıtabilmeleri için oluşurlar. Bu konuda neler yapılabileceğini, AŞK başlığı altındaki yazımda bulabilirsiniz."

Sevgilime bağımlı oldum. !



"Örneğin, bir kadın ve erkek birbirlerine aşık olurlar. Aşkın ilk günlerinde erkek kadını sık sık arar. Kadın bundan beslenmeye başlar. Erkeğin iltifatları, ilişkiyi rayına oturtana kadar onu el üstünde tutması, kadındaki değersizlik duygusunu azalttığı için oluşan kanca görevini yapmaya başlar. Artık kadın bu yoğun ilgiden beslenmeye başlamıştır ve eğer hayatında değer duygusunu artırabilecek başka alanlar yoksa bir tür bağımlılık geliştirir. Bu tıpkı uyuşturucu almaya başlamak gibi bir şeydir.

Daha sonra erkek ilgisini yavaşlatmaya başlar. Bu hem erkeklerin hem de ilişkinin doğasında vardır. Erkek ilgisini normal boyutlara indirirken, kadın sebepsizce acı çekmeye başlar. Sürekli ilişkinin nereye gittiğini düşünür. Endişelenir. Üzülür.

Olumsuz duygu ve düşünceler başladığı andan itibaren, artık kanca ters yönde işlemeye başlamış, erkek kadının enerjisinden beslenir olmuştur. Kadının enerji alanı yavaş yavaş küçülürken, erkeğinki büyümeye başlar.

Aslında bundan kötü bir taraf yoktur. Hem kadın hem de erkek, bunu bilinçsizce yaparlar. Birbirini besleyebilmek çok güzel bir duygudur. Ama çoklukla insanlar arasında bunun tersi de yaşanır. Birbirinin yaşam enerjisini çalan insanlar vardır. Üstelik enerji çaldıklarının farkında değillerdir, ama sonuçta kendilerini iyi hissedeceklerini bilirler. Karşısındakinin ruhsal ve duygusal durumunun ne olacağına aldırış etmezler."

HAYATA DAİR NOTLAR!..



"Her gün üç kişiye iltifat et. Yılda en az bir kez günesin doğusunu seyret. 

Bir müzik aleti çalmayı öğren. Her hangi bir konuda öğretmenlik yap. 

Herhangi bir konuda öğrencide ol. Sır sakla. Sevinçlerini erteleme.

Hiç kimseden asla umut kesme mucizeler her gün oluyor.

İlk önce sen merhaba de. Olanakların altında yaşa,sık sık teşekkür ederim de.

Sana uzatılmış bir eli daima kabul et. Büyük düşün ama küçük zevklerinde tadına var.

Hayat arkadaşını çok dikkatli seç. Mutluluğun yada mutsuzluğun %90'nı bu karara bağlıdır.

İş ve aile ilişkilerinde en önemli beyin güven olduğunu aklından çıkarma.

Asla birilerinin umudunu kırma, belki de sahip oldukları tek şey o dur.

Yeterli paranın olmamasını asla dert etme. Sınırlı olanaklar bazen bir lütuftur.

Çünkü çalışmayı başka hiç bir şey bu kadar teşvik edemez.

Olabildiğinden daha sevecen ol. Daima bir adım ileri gitmek için kendine söz ver.

Herkesin önünde öv. Eleştirilerini bir kenara çekerek söyle. Asıl savaşı kazanmak için küçük bir çarpışmayı yitirmeyi göze al.

Köprüleri atma, ayni nehri kaç kez daha geçmek zorunda kalacağına şaşacaksın.

Bir gecede olmuş gibi görünen her başarının ardında genellikle 15 yılın yattığını unutma.

Yeterli zamanım yok deme, büyük insanlarında günleri 24 saattir. Atak ve cesur ol.

Bir gün geriye dönüp baktığında yaptıklarından çok yapmadıkların için pişmanlık
duyacaksın. şerefini koru en büyük servetin odur.

"bilmiyorum" demekten çekinme, zamanı ve sözleri dikkatsizce kullanma, ikisi de geri alınmaz.

"İyi arkadaş grubun olsun" kendini değiştirebilme gücünü hafife alma,

başkalarını değiştirebilme gücüne de çok fazla güvenme..."

İŞTE HAYAT BU SEÇİMLERDEN İBARETTİR!..



"Hayat çetele tutmak değildir... 
Hayat; 
Seni kaç kişinin aradığı, kiminle çıktığın, çıkıyor olduğun veya çıkacağın demek de değildir.
Kimi öptüğün, hangi sporu yaptığın, kimlerin seni sevdiği de değildir.
Hayat, ayakkabıların, saçın, derinin rengi de değildir.
Nerede yaşadığın veya hangi okula gittiğin de değildir.
Aslında hayat; notlar, para, giysiler, girmeyi başardığın ya da başaramadığın okullar da değildir.
Hayat;
Kimi sevdiğin ve kimi incittiğindir.
Kendin için neler hissettiğindir.
Güven, mutluluk, şefkattir.
Arkadaşlarına destek olmak ve nefretin yerine sevgiyi koymaktır.
Hayat;
Kıskançlığı yenmek, önemsemeyi öğrenmek ve güven geliştirmektir.
Ne dediğin ve ne demek istediğindir.
İnsanların sahip olduklarını değil, kendilerini olduğu gibi görmektir.
Her şeyden önemlisi hayatı, başkalarının hayatını olumlu yönde etkilemek için kullanmayı seçmektir.
İşte hayat bu seçimden ibarettir.
İnsanların en acizi dost edinemeyen,
ondan daha acizi ise dost kaybedendir."

Charles Eguone

15 Mart 2014 Cumartesi

Ya!..

"Bugün yaşayacağım her şeyi ben seçeceğim;
Ya kızacağım yağmura etrafı ıslatıyor diye,
Ya da seveceğim onu çiçeklerimi suladığı için...
Ya sıkılacağım param yok diye,
Ya da harcamalarımı planlayıp, müsriflikten uzak kalmaya çalışacağım...
Ya sızlanacağım bozulan sağlığıma,
Ya da hayatta olmayı kutlayacağım...
Ya içli içli sitem edeceğim anne babama, beni büyütürken veremedikleri şeyler yüzünden,
Ya da onları yürekten seveceğim beni dünyaya getirdikleri için...
Ya sıkıntı basacak dikenli güllere katlanmak zorundayım diye,
Ya da dikenlerin gülleri var diyerek umut dolacağım...
Ya kaybettiğim dostlar için yas tutacağım,
Ya da yeni insanlarla yeni dostluklar peşinde koşacağım...
Ya işe gitmek zorunda olduğum için mızırdanacağım,
Ya da gidecek bir işim olduğu için sevinç dolacağım...
Ya ev işleri yapmak eziyet olacak bana,
Ya da işlerini yaptığım o evde aklımı, ruhumu ve bedenimi barındırabildiğim için minnettar olacağım...
Belki yeni şeyler öğrenmek istemeyecek canım,
Ya kızgın olacağım -öğrenmek gereken ne çok şey var- diye,
Ya da ufak tefek de olsa faydalı ne varsa öğrenmeye çalışacağım..."

~L.Rosten~

."Zihniniz bir bahçeye benzer;....

.
olumlu düşünce, iç konuşma, hayal ve telkinlerle onu beslerseniz başarı ve mutluluk sizin olacaktır.
Endişe, kaygı, ümitsizlik ve korku ile beslerseniz, bunlar adeta zehirli atıklar gibi sonuç doğuracaktır.
O yüzden, bir tek olumsuz düşüncenin zihninize yerleşmesine izin verme lüksünüz yoktur.
Zira, Mevlana'nın deyişiyle, "Sen kötü düşünceyi zehirli tırnak gibi bil. Bu tırnak derinleştikçe canın yüzünü tırmalar."
Niyet ettim ; Aşk'la Uyanıp Mucize Deryasında Yüzmeye...
Sonsuz
Mutlulukla,
Umutla ,
Sevgiyle."

En güzel gün!..

“En güzel gün,
farkında olduğumuz gündür,
mevsimlerin, ağaçların,
çimenlerin
yürüdüğümüz yolun…” 

En güzel gün,
sevdiğimizi hissettiğimiz gündür.
yüreğimizi sevgiye açtığımız,
ve ölesiye özlediğimiz….
ağaçları, çiçekleri
çöp kutusundaki kedileri
….....sevmeli insan……..
”yaratılmışları yaratandan ötürü”
yoksa anlamı yoktur yaşamanın…..

En güzel gün,
yaşama dört elle sarıldığımız gündür.
korkmadan cesurca….
yaşamak için neden aramadan
ve nedenini kendin yaratarak
okşamalı bir çocuğun saçını
bir çiçeğe su vermeli
yaşlı bir kadını elinden tutup
karşıya geçirmeli…
ve çok şükür demeli
bugün de yaşıyorum,
…bugün de sağlıklıyım….

En güzel gün,
umutla dolduğumuz gündür….
umut varsa yüreğinde
gelecek günlere dair
iyiyi, güzeli düşlersin….
yeni bir dünya kurarsın,
hüzünleri yüreğinden kovarsın…
umut varsa yüreğinde
güvenirsin insanlara
ve seversin dolu dizgin,
aşka koşarsın..
çünkü,
..böyle güzelleşir dünya….

"En güzel gün,
savaşların bittip, barışın geldiği,
insanların kardeşçe yaşadığı
üretilenlerin eşitce paylaşıldığı
günlerdir….
özgürlüğün tadına varmalı insan,
kuşlar gibi uçabilmeli
yürümeli dostluğa…
tel örgüler kalkmalı yüreklerden
barışla kucaklamalı insanlığı

En güzel günler……….
sen ben kavgasının olmadığı,
yüreklerde “biz” duygusunun çoştuğu
BARIŞIN,
SEVGİNİN,
DOSTLUĞUN,
egemen olduğu günlerdir………..

En güzel günlerin sizinle olması dileğiyle...
Günaydın,günaydın herkese.."

Sen!.

"Eğer Sen ! 

Gönlün kadar zengin,

Hayallerindeki kadar umutlu 

Umutların kadar coşkulu

Günün kadar aydınlık

Farkedebildiğin kadar sağduyulu

Sevebildiğin kadar iyi niyetli

Affedebildiğin kadar hoşgörülü

Yapabildiklerin kadar gerçekçi

Düşüncelerin kadar zengin

Paylaşabildiklerin kadar dost canlısı

Yüreğin kadar cesaretli

Hissedebildiklerin kadar duygulu

Gerçekleştirebildiklerin kadar başarılı

Beklentilerin kadar umut dolu

Umutların kadar heyecanlı

Değiştiremeyeceklerini olduğu gibi kabul edebileceğin kadar kaderci

Kabul edemediklerin kadar isyankar

Tek başına yürüyebilecek kadar gururlu

Koşabileceğin kadar yürekli

Dayanabildiğin kadar sabırlı

Sabredebildiğin kadar metin

Duyguların kadar içten

Geçmişten ders alabileceğin kadar dürüst

Affedebildiğin kadar hoşgörülü

Herşeye yeniden başlayabilecek kadar umut dolu

Olabildiğince kibar

İnancın kadar güçlü

İraden kadar doğru

Hayallerin kadar umutlu

Gönlün kadar zengin

Umud edebildiğin kadar ümit dolu

Hatırlanacak kadar vefalı

Yüreğin sevgi dolu ise;

O zaman “Çok Büyük Bir İnsan olursun Sen”  "

Mutluluk!..

"Mutluluk Bir telefon açmaktır, karşınızdakiyle gülümseyerek konuşmaktır…
Bir çift tatlı sözdür, yumuşacık bir dokunuştur…
Affetmektir, özür dilemektir, sevmektir, sevilmektir…

Çevreye dağıtılan bir tebessümdür, bir kahkahadır mutluluk…
Mutluluk elimizde olanlara sevinmek, olmayanlar için ise üzülmemektir…
Her zaman bizden daha iyi durumda olanları değil bizden daha zor durumda olanları düşünmektir…
Birazcık işleri ertelemek, hayatın frenine basıp birazcık yavaşlamak kendimize zaman ayırmaktır mutluluk…
Bir çiçeği gördüğünde ona tebessümle yaklaşmak ve onu sevmek ve koklamaktır…
Güneşin doğuş anını seyretmek, seher vaktinde en az seher vakti kadar güzel temiz havayı ciğerlere çekip tutmak ve sonra bırakmaktır mutluluk…

Bahar yağmuru altında yürümek ve ıslanmak, yağmur sonrası toprak kokusunu teneffüs etmektir mutluluk…
Bir bebeğin gülümsemesi, bir bebeğin uyurken yüzündeki ifade, bir bebeğin kokusudur mutluluk…
Eşine veya sevdiğine seni seviyorum demek, bir güzel söz söylemek, bir tatlı bakış kondurmak, bir demet çiçek vermektir mutluluk…
Bir bebeğin ilk adımı, çıkan ilk dişi, bir bebeğin dudağından dökülen ilk sözcüklerdir…
Bir bardak çay, bir sıcak ekmek yarım dilim peynirdir mutluluk…
Hayattaki engelleri aşmak, sıkıntılar karşısında yenilmemek ve planlar oluşturmak hayatın yakasına yapışıp bende varım diyebilmek gücüne sahip olabilmektir…
Mutluluk bir yerde bakış açımızdır pozitif olmak, siyahtan çok beyazı görmek, Herhangi bir olaya biçtiğimiz yorumdur…

Her günümüzü son günümüz olarak bilip tüm canlıları sevmek, incitmemek, çevremize güven vermektir.
Dost olmak, kırıcı olmamaktır mutluluk…
Bazen bir kırmızı gülün rengine bakmaktır…
İnsanların gönlüne taht kurabilecek ahlak ve terbiyeye sahip olabilmektir mutluluk…
Parkta dolaşırken oyun oynayan çocuklara gülümsemek onlara el sallamak ve çantanızda bulundurduğunuz şekerli sakızdan dağıtmaktır mutluluk…
Niyesiz ve âmâsız sevinçlerle yüreğinizi doldurmak, Gül tadında gül kokusunda bir ömür yaşamaya yemin etmek, Gündelik sıkıntılara takılmamaktır…

Ruhunuza sadece bahar mevsimi yasatmaktır mutluluk…
Kupkuru bir tarlanın ruhunuzda ,kir çiçekleri ile doluymuş gibi yansımasıdır mutluluk….
Yüzümüzün yüreğimizle beraber gülümsediği an’ dır mutluluk "

Niyetleri SU’ya Söylemenin Gücü!.

Niyetleri SU’ya Söylemenin Gücü


Suyun hafızası var.. ‘Benim endişelerimi temizlesin’ düşüncesiyle içilen su, bedende bu komutu yerine getirir.

Suyun hafızası var.. Su bütün evrenin ve kainatın başlangıç noktasını oluşturuyor. Ve insanı bedenlenmesinde etmen olan en önemli madde.

Su olmadan ne yeryüzü, ne gökyüzü, hiç bir canlı olamazdı.

Bedenin yüzde 70′i su ama beyinle birleştiğinde bu su anlam kazanıyor. O zaman H 2 0’dan çıkıyor. Ve ona hangi dalga boyunu yüklersen o frekansa bürünüyor. Moleküler yapısı dönüşüyor, bedene şifa katıyor.

Örneğin zihninizden “Bütün kuşkularım, korkularım arınsın, bedenim bunlardan temizlensin” diye geçirip, suyu içtiğinizde, o kesin şifadır. Çünkü, sözlerle suya frekans yüklemiş oluyorsunuz. Düşündüğün anda beyin onu tanımlayarak bir dalga boyu yayıyor. Ve sen suya doğru bakarak bunları söylediğinde kayda alıyor. Bütün bunlar düşünülerek içildiğinde, bedenin ihtiyacı olan bir işleve bürünüyor. “Beni üzüntülerimden temizlesin” diye içildiğinde bedene o şekilde aktarılıyor ve komutu yerine getiriyor.

Huzura kavuşmak, dertlerden kurtulmak için önce derin bir nefes almak, yaşam enerjisini bedene aktarmak sonra da bu düşüncelerle suyu içerek şifa bulmak mümkündür.


İnsanların huzura kavuşması için bedeni arındırmak çok önemli. Bir insana şifa olsun diye frekans yükleyerek verdiğimiz su, o kişinin bedenini temizler.

Suyla ilgili uygulamalar onlarca. Örneğin büyüyü çözer, akıp gitmesini sağlar. Eve konulan bir kase su, bütün odalardaki negatif enerjileri yok eder.. Bedene doğru bir şekilde yüklendiğinde şifa aracıdır. Nasıl ilaçlar şifa katıyorsa, ”SU” bunlar arasında en önemli maddedir.

Yarın için düşüncelerinizi, niyetlerinizi ve dileklerinizi bir kağıt bardağın üzerine yazın, suyun bunların tezahürüne yardım etmesi için. Bazen bu, “yarın şaşırtıcı şekilde yaratıcı olacağım ve sevgiyle parıldayacağım” gibi genel iyi bir prensip olabilir veya “yarın bu durum ile zorluğumu çözmeyi diliyorum” gibi spesifik olabilir.

Bunu tam bir zihinsel berraklık ve şükran ile yaptıktan sonra, suyun yarısını için ve suyun büyük yoğunluk ile yansıttığını ve evrene büyütücü bir anten olarak davrandığını bilerek uykuya dalın. Bedeninizdeki içtiğiniz su sizin niyetinizi taşıyor ve hala ”HER ŞEY” e bağlı olan bardakta kalan su ile bağlantılı ve mesajınızı evrene göndermenize yardım ediyor. Onun yapısı düşüncenizi gerçekten değiştiriyor ve bu bilim tarafından kanıtlanabilirdir.

Siz uyurken, bilinçaltı zihniniz hem bedeninizdeki suyla hem de bardaktaki suyla iletişim kurmaya devam eder ve sizin konsantre olduğunuz şeye yapısını değiştirir, sabahleyin uyandığınızda ve bardakta kalan suyu içtiğinizde, tam tamına hayallerinizi içiyor olursunuz !

Bu, onları tüm varlığınızda daha da güçlü yansıtır. Bunu her gece yapın ve nelerin olduğunu görün, mucizeler katlanır ve sağlık daha hızlı şekilde güçlenir.

Su, insanların sahip olduğu en güzel, değişken ve düşünceden etkilenen fiziksel maddedir.

Su, varlığımızın hologramında nihai fiziksel tezahürdür ve eğer suyunuzu severseniz, o da sizi sever ve yolunuzda size yardım eder.

Su canlı ve farkındadır.

NİYET ÖRNEKLERİ:

***Suyun yüksek benliği ile bağlantı kuruyorum ( bunu reiki bilenler sembollerle yapıyorlar) bu suyun kendi ph değerini 7,5′e yükseltmesini ve ben bu suyu içtikçe suyun bedenimdeki tüm dna dizilişlerini orjinal haline getirmesini, dokuları onarmasını istiyorum… şifa olsun, şifa olsun, şifa olsun, oldu bile çok şükür.. teşekkür ederim, teşekkür ederim, teşekkür ederim..

**Yarın ………….. duruma çözüm üretmeyi ve yaratıcı eylemlerle bu sorunu halletmeyi seçiyorum.

***Bütün kuşkularım, korkularım arınsın, bedenim bunlardan temizlensin.

***Suyun ruhu, zihni ve bedeni seni çok seviyorum… bedenimi dna sarmallarımdan başlayarak, tüm hücrelerimi ve dokularımı yenilemeni, bedenimin bütün fonksiyonlarını dengelemeni istiyorum.. şifa olsun, şifa olsun, şifa olsun, oldu bile çok şükür.. teşekkür ederim, teşekkür ederim, teşekkür ederim.              


Linkback: http://www.kisiselgelisimveolumlamalar.com/spirituel-gelisim/niyetleri-suya-soylemenin-gucu-t1546.0.html
Türkiyenin en yeni, en genç, en dinamik, ennn kıskanılan veeee ennn büyük kişisel gelişim topluluğuyuz.

497.000 nüfuslu facebook sayfamızda yer almak sanada mutluluk verecek

Binlerce olumlama cümlesi seni bekliyor.